tanzimat debiyatında roman ve hikayenin olay,zaman,mekan,çevre,kişiler örgüleri nelerdir ?



Sagot :

Tanzimat Romanının Genel Özelliği

Kişi: Tanzimat romanlarının birinci dönem sanatçıları tarafından yazılanlarında (İntibah, Felatun Bey'le Rakım Efendi, Cezmi) idealize edilmiş kişiler vardır. Namık Kemal, Cezmi'de kendi gençliğini ve kişiliğini anlatır âdeta. Ahmet Mithat'ın Felatun Bey'le Rakım Efendi'sinde Felatun Bey batılılaşmayı yanlış anlayan bir tiptir; Rakım Efendi ise batılılaşma konusunda idealize edilmiş bir tiptir ve doğru batılılaşmanın nasıl olacağını gösterir.

İkinci dönem sanatçılarının eserlerinde ise (Sergüzeşt, Karabibik, Araba Sevdası) gerçekçi kişiler vardır: Dilber (cariye), Karabibik (köylü), Bihruz Bey (Batılılaşma sevdalısı cahil bir adam)... Tanzimat sanatçıları, her kesimden kişiyi kendi sosyal ve ekonomik konumlarına uygun olarak konuşturmuşlardır.

Olay: Tanzimat romanında anlatılan olayların ya gerçek ya da gerçeğe benzer olması gerektiği düşüncesi hâkimdir. Şemsettin Sami, Taaşşuk-ı Tal'at ve Fıtnat'taki olayların gerçekten yaşanmış olduğunu söylemiştir. Tanzimat romanlarında olayların merkezinde aşk ve entrikalar vardır. Tanzimat sanatçıları romanları sürükleyici hâle getirmek için aşkı ve entrikayı olayların gelişmesinde tesadüflere çok yer vererek başarılı bir şekilde kullanmıştır. İntibah, Sergüzeşt, Araba Sevdası, Müşahedât, Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, Zehra adlı romanlarda bunun uygulamasını görebiliyoruz. Tanzimat romanında yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olaylar anlatılmıştır.

Zaman: Tanzimat romanlarında zaman, Cezmi dışında, sanatçıların yaşadığı zaman, genellikle Osmanlı toplumunun Batı ile tanışmaya başladığı dönemdir. Bazı romanlarda Batıya dönük kişilerin yaşamı ve zamanı (Araba Sevdası, Felatun Bey'le Rakım Efendi) bazı romanlarda ise Osmanlı'nın içe kapanık dönemi yansıtılır. (Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, Sergüzeşt) Genel olarak zaman, Osmanlı toplumunun Batı medeniyeti ile tanışmaya başladığı zamandır.

Mekân: Tanzimat romanlarında olayların geçtiği mekân genellikle İstandul'dur. İstanbul'da Çamlıca ve Beyoğlu gibi eğlence mekânları öne çıkar, (İntibah, Araba Sevdası) Bu romanlar aile merkezli olduğu için mekân da aile çevresidir. (Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, İntibah, Zehra, Felatun Bey'le Rakım Efendi, Müşahedât). Ahmet Mithat olayları, hakkında bilgi vermek istediği mekânlarda geçirmiştir. Bu mekânlar, genellikle Anadolu, Suriye, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Batı Avrupa'dır. Karabibik'te ise mekân Antalya'nın bir köyüdür. Cezmi'de olaylar, İran'da ve Kırım'da geçer. Sergüzeşt'in son bölümünde ise mekân Mısır'dır. Tanzimat romanlarında mekân, fon olarak kullanılsa da ağırlıklı olarak o dönemin sosyal yaşamını yansıtacak yerlerdir.

Tema: Tanzimat romanlarında şu konulara ağırlık verilmiştir:

Araba Sevdası: Yanlış batılaşmanın yol açtığı komik durumlar. (R.Mahmut Ekrem)
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat: Görmeden evlilik, erkek baskısı ve zulmüne dayalı aile şartları, kadınların esareti. (Şemsettin Sami)
İntibah, Araba Sevdası: Yanlış kadınları sevmenin doğurduğu yıkımlar.
Sergüzeşt: Kölelik ve cariyelik. (Şemsettin Sami)
Karabibik: Bir köy yaşamı. (Nabizade Nazım)
Zehra: Kıskançlık ve kıskançlığın yol açtığı olumsuzluklar. (Nabizade Nazım)
Cezmi: Tarihi bir olay. (Namık Kemal)
Felatun Bey'le Rakım Efendi: Batılılaşmanın hangi yoldan ve ne şekilde olması gerektiği. (Ahmet Mithat Efendi)

Dil ve Üslûp: Tanzimat'ın birinci döneminde halkın anlayacağı bir dil kullanılmış, ikinci dönemde ise bu sade dilden uzaklaşılmıştır.

Ahmet Mithat, olayları heyecanlı bir şekilde anlatmıştır.

Sıfatlara, benzetmelere, abartmalara sıkça yer veren Namık Kemal, romanda anlatılan olaya göre üslûbunu değiştirmiştir. Savaş betimlemelerinde coşkuludur. Diyaloglarda ise sakindir.

Şemsettin Sami, dili kullanmada başarısızdır. Romanında yer yer dil bilgisi bozukluklarına rastlanmaktadır. Yazar, kişilerin kendi ağızlarına göre konuşturulmasında başarılıdır.

Samipaşazâde Sezai, Sergüzeşt'teki betimleme ve analizlerde, Türkçeden uzaklaşmıştır. Eserde özensiz bir üslûp görülür.

Recaizâde Mahmut Ekrem, Araba Sevdası'nda, çoğunlukla Osmanlıca terkip ve tamlamalar kullanmıştır. Romanın dili bu yüzden sade değildir.

Nabizade Nazım ise Farsça ve Arapça kelimelerden ve tamlamalardan mümkün olduğu kadar uzaklaşarak, ortalama bir dil kurmuştur.