'badeli aşıklar 'hakkında bilgi

Sagot :

Düşünde bir pirin elinden aşk badesi içerek saz çalıp söyley

Halk Edebiyatı şiirleri , aşıklık geleneği ve Halk Hikâyelerimizde "Bade İçme" çok sık görülen  bir motiftir. Bade içme motifi, efsane, destan, hikâye ve halk şiirinde vaz geçilmez bir motiftir.  Genellikle rüya esnasında gerçekleşen bu motif âşıkların hayat öyküleri içinde de geçer. Bade içme motifi halk ozanları açısından oldukça mühim bir unsur, itibar görme sebebi, hatta âşık olmasına vesile olan kutsal bir kuvvet olarak görülmektedir.  Rüyada bade içmiş veya içtiğini iddia eden bir ozan diğer ozanlardan daha yüksek mertebede bir ozan statüsü kazanmış olmaktadır. Çünkü bade içmiş bir ozan " Hak aşığı " olmuş, kutsanmış bir mertebeye çıkmış kabul edilmektedir.

Bade içen bir âşık âşıklık geleneğini İlahi bir kuvvetin elinden almış olmaktadır. Bu ise ozanlığının kutsi bir ciddiyet kazanması, âşık olabilme yeteneğinin kudretten gelmesi ve bahş edilmesi anlamı taşımaktadır. Bu konuda Doğan Kaya;“Âşık edebiyatındaki rüya motifi karmaşık bir yapıya sahiptir. Şöyle ki, rüyasında bir güzele âşık olmakla beraber, âşıklığın vecibelerini de yine rüyasında öğrenir. Böylece sade kişilikten sanatçı kişiliğe geçer. Bu söylediğimiz bilhassa, rüyasında bade içerek âşıklık istidadı kazanma hadisesine bağlı olarak gerçekleşir.”[1] diye bir izahat getirir.

Âşıklık geleneğimizde "Badeli Âşıklar " olarak adlandırdığımız âşıklar, âşıklık yeteneklerini bade içerek elde ettiklerini iddia eden kişilerdir. Bu şekilde elde etmiş olmalarıyla halk nezdinde diğer ozanlara nazaran daha güçlü bir âşık oldukları intibasını uyandıran bir niteliğe sahip olduklarını ima etmiş olurlar. "Âşık edebiyatında rüyada bade içme; kişinin şiir söyleme yeteneği kazanmasında, dini bilgiler ile din ilmini öğrenmesinde, kişinin, âşıklık özellikleri kazanmasında önemli etkendir" [2] M. Yardımcı'nın izahında da belirtildiği gibi, bade içmiş olmak demek, şiir söyleme yeteneğinin , saz çalma kabiliyetinin  bade içme sonrasında birden bire gerçekleşmesi ve  birçok sırra vakıf olması anlamlarına da gelmektedir. Bade içen ozanın Hak Aşığı sayılmasının bir nedeni de bade sonrasında bazı dini sırlara vakıf olabildiği inancına bağlanır. Üçler, Yediler ve Kırklara karıştığına inanılan, Pir Sultan Abdal, Arguvanlı Derviş Muhammet, Deli Derviş Feryadi gibi kutsal sayılan ozanların hepsi bade içtiğine inanılan ozanlardır.

Şarap anlamına gelen Bade, tasavvuf edebiyatında "Aşk" manasında kullanılır. Kelime anlamıyla içki manasını taşıyan bade halkbiliminde rakı, şarap gibi alkollü bir içki anlamında değildir. "Şerbet, su gibi içilecek bir sıvı olduğu gibi elma, nar, ekmek, üzüm gibi herhangi bir yiyecek de olur. Hatta ele verilen bir saz da bade olabilmektedir.. "Bade içme görülen rüya sonucu manevi bir değişmeye uğramadır."[2] Dolu olarak da tabir edilen bade, ilahi bir kudret edinilmesini sağlayan kutsal bir içecek, yiyecek veya bir nesnedir.  Yiyecek, içecek veya bir nesne olması önemli değildir. Önemli olan bu nesne yoluyla elde edilen âşık olma kudretidir. Rüya da iken içilen bu sıvı Pir, Derviş, Hızır, Aksakallı bir ihtiyar, üçler, beşler, yediler, kırklar, Hz. Ali, Hacı Bektaş Veli veya diğer bir ulu kişi tarafından verilir.

Bade'nin tasavvuf edebiyatındaki öneminin yanı sıra geleneksel Türk Halk Edebiyatımız içinde de farklı bir önemi ve fonksiyonları vardır.  Âşık edebiyatı geleneklerine göre, aşığın mahlas alabilmesinin, hak aşığı olabilmesinin, sevdiği kızı görebilmesinin hatta gezgin bir aşık olarak diyar diyar gezebilmesinin yolları ve gerekçelerinden biri de bade içmektir. Birçok âşık mahlasını bade içtikten sonra bade içiren ulu kişinin mahlas vermesi ile mahlasını almış olabilmektedir. Bade içme yoluyla ruhani bir mertebe kazanan, mahlasını da alan, dünyevi bir sevgili de elde eden, şiir söyleme, saz çalma istidatlarını da kazanan âşık hak nezdinde de " Hak Aşığı " mertebesine ulaşmış, dini yönden de feyz kazanmış biri olarak kabul edilir.

 

Badeli âşıkların bir diğer özelliği de tasavvufi konularda da söylemeye meyilli olmalarıdır. Rüya sonrasında âşık olmaları ilahi bir feyze sahip olup, cezbeye kapılmaları ile eş anlamlı olarak düşünülmektedir. Esasında bade içme geleneğine bir anlamda Şaman kültüründeki ozan geleneğinin devamı olarak da görülebilir. İslamiyet öncesi dönemdeki ozanların şaman veya kam olarak adlandırdıklarını,  dini törenleri yöneten kişiye “Kam” denildiği,  şaman veya kam kelimesinin anlamının  “hastalıkları gideren, acıları dindiren, çılgınlıkları, saraları yatıştıran, hastalara ilaç yapan kimse” anlamında,  “otacı” diye anıldıklarını, Şamanların kötü ruhları kovan, ruhlarla iletişime geçen, ölenlerin arkasından ağıtlar yakan kimseler olduklarını biliyoruz. [3] 

Şaman veya kamların ozan olarak da adlandırıldıklarını yarı din adamı oldukları düşünülürse, İslami dönemde de bade içme özelliği sayesinde âşıklığın kutsallık yönünün bade içme sayesinde İslami bir kisve ile devam ettirilmiş olduğu söylenebilir.  Şairliğin bir Allah vergisi olduğu yolundaki kanı ile güçlenen bade hadisesi, Badeli âşığın, Hak Aşığı statüsünü kazanması ozanların İslâmi kültür çevresinde yer arayışlarının bir yansıması olarak görülebilir. "Badeli âşıklar rüya motifi sonrasında âşık oldukları için, bunların şiirlerindeki ifadelerin ilahi kaynaklı olduğuna inanılır."[4]