Sagot :
1. Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya; duyularla alınan bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylar, hayal, imaj.
2. Özellikle şiirde söylenmek isteneni benzerlik ve anıştırmayla çarpıcı anlat-ma, imaj.
3. Duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj
Kaynak: http://imge.nedir.com/#ixzz2BWKqT4ik
"1. Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya.
2. Genel görünüş, izlenim, imaj.
3. psikol. Duyu organlarının dıştan algılandığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj. psikol Duyularla alınan bir uyaran sözkonusu olmaksızın bilinçte beliren nesne, olaylar, hayal, imaj."
İmge kelimesinin yukarıdaki verilen anlamları ile bir sanat terimi olarak kullanıldığı anlam arasında doğrudan bir ilgi vardır. Çünkü imge, şiirde şairin dış dünyadan aldığı zihinsel uyarımları yeni bir ifade, benzetme veya metafor olarak ifade etmesi ile gerçekleşir. İmge bir kelime olabileceği gibi bir kelime grubu, ipuçlan verilmiş ancak açıkça söylenmemiş bir im şeklinde de olabilir.
Genelde sanat metinlerinde özel olarak da şiirde imge bir zorunluluktur. Çünkü bir iletişim aracı olarak dış dünyaya sıkı sıkı bağlı olan dil, her şeyi anlatmaya yetmez. Alışılmış bağdaştırmalar bir zaman sonra kültürel bir öge, bir sembol, bir mazmunolur. Bu durumda sanatçı özgünlükten uzaklaşmış olur. Oysa sanat, özgünlük üzerine kurulur, sanatçılar birbirlerinden malzemeyi kullanış biçimleriyle ayrılır. Yenilik yapmayan, yeni bir söyleyiş, ses, yapı ve dil geliştirmeyen sanatçının ise geleceğe kalması, başkalarını etkilemesi söz konusu değildir, işte imge bütün bunlar için bir zorunluluktur.
Yazar ve şairler kullandıkları ve edebiyata taşıdıkları imgelerle diğer yazar ve şairlerden ayrılır. Örneğin; her şairde çocuk imgesi aynı değildir. Sezai Karakoç'ta bir ermiş kişilik, masumiyet (günahsızlık), kendisine bel bağlanan bir gelecek olan çocuk imgesi, döneminin diğer şairlerinde görülmez.
İmge, eserin verildiği döneme de sıkı sıkıya bağlıdır. Örneğin; Cumhuriyet döneminin din adamı imgesi (sakallı, cüppeli, sarıklı vs.) günümüz metinlerinde kravatlı, takım elbiseli, günün iletişim araçlannı kullanan bir din adamı imgesiyle yer değiştirmiştir. Yine, Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde yazılan edebî metinlerdeki öğretmen imgesi, günümüz öğretmen imgesinden tamamen farklıdır.
İmgenin zorunluluğu, tema ve şairin iç dünyası ile de ilgilidir. Çünkü bir sanatçı olarak şair, varlıklan, olayları, durumları, objeleri zaten herkes gibi görmez, herkes gibi ifade etmez ve ona sanatçı payesi kazandıran da bu özelliğidir.
Klasik Türk şiirinde imgenin yerini tutan öge, mazmunlardır. Kalıplaşmış, ortak değer hâline gelmiş olan mazmunlar; dinden, gelenek ve örften, efsanelerden, yaşam biçiminden hareketle üretilmiştir. İmgeyi; manzumların ortak kullanılışı ile birbirinin tekrarı, kopyası imiş gibi görünen divan şiirinde sebk-i hindi denilen yeni, çarpıcı imajlar yaratma girişimlerinin modern bir devamı olarak görebiliriz.
Örneğin; Şeyh Galip'in; aşk uğrunda yapılan zorlu ve tehlikeli yolculuğu "mumdan gemilerle ateş denizinde yüzmek" olarak anlatması özgün bir imgedir.
Divan şiirinde metinler, genellikle mutlu sonla bitmediğinden mutluluğun imgesine dair çok az kullanım vardır; ama Mevlana'nın, ölümü, düğün gecesinde sevgili ile buluşma imgesi ile anlatması o zamana kadar görülmeyen bir kavuşma imgesidir.
Cahit Külebi'nin aynı zamanda anılarına da isim olmuş şirinin en önemli bölümü olan "İçi Sevda Dolu Yolculuk" mısrasını ele alalım:
Bir mavi balon mudur bu yaz
İçi sevda dolu yolculuk
Şair bu mısralarda yaz mevsimini öncelikle "renk" öğesi (mavi balon) ile ilişkilendirmektedir. Bu başka şairlerde ve kişilerde görülmeyen bir ilişkilendirmedir. Ancak şair, bu ilişkilendirmeyi renkle sınırlandırmaz, "yolculukla" da ilişkilendirir. Böylece zihnimizde; insana rahatlık veren, özgürlüğü düşündüren hatta çocuklara özgü masumiyeti de barındıran ve sevgili için, sevgili ile beraber ve sevgiliye doğru bir yolculuk imgesi uyanmaktadır.
İmge oluşturmak, akla gelen ilk benzetmeyi, istiareyi vs. kullanmak demek değildir. Genel olarak şairler imge oluştururken önce dış dünyayı gözlemler ya da o güne kadar gözlemlediği dış dünyadan yararlanır. Sezgi gücünü, zekasını kullanarak dış dünyadan aldığı objelerin içinden bir seçme yapar. Zihnindeki kelimelerle, temasına uygun göstergelerle bu objeyi birleştirir ve bir görüntü çıkarır ortaya. Böylece bu görüntü, kelimelere bağdaştırma olarak yansır.
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.