Sagot :
Antalya havaalanına: 130 km. uzaklıkta,yanlız mesafe sizi yanıltmasın, normal şartlarda bu yol yaklaşık 2 saate yakın sürüyor. Çünkü: sık sık yerleşim yerleri içinden geçiliyor ve doğal olarak yavaşlamak gerekiyor. Yol güzel ve rahat. Hızlı gitmemek gerekiyor, özellikle yaz sezonunda çok kalabalık, araç trafiği yoğun, zaten trafik yetkilileri de; trafik kurallarına uyulması için özellik de hız konusunda, gerekli önlemleri sürekli alıyorlar, yani 24 saat kontrol var. Bu da güzel bir düşünce, sonuçta alınan tedbirlerin, insanların güvenliği açısından gerekli olduğu ve alındığı unutulmamalı. olması için yolun sürekli yenilenmesi ve geliştirilmesi, güzel bir uygulama gerçekten.GENEL:
Alanya; kuzeydeki toros dağları ile, güneydeki Akdeniz’in bulunduğu küçük bir yarımada üzerine kurulmuş. Geniş plajları, tarihi eserleri, modern otelleri, sayısız balık lokantaları ve kafe-barları ile, mükemmel bir tatil merkezi. Mevcut; 70 km. uzunluğundaki sahil bandında, denize girilebiliyor. Ancak: aynen Antalya gibi, deniz ve kıyıları yer yer farklılık gösteriyor. Alanya’ın kalenin bulunduğu blokun batısında kalan bölümde, yani Kleopatra plajı bölümünde: kumsal çakıllı, deniz birden derinleşiyor ve nisbeten dalgalı. Diğer, yani doğu bölümünde ise, kumsal kum, deniz uzunca bir süre yürüdükten sonra derinleşiyor, denizin dibi ise, yine kum ve dalga yok, çünkü liman dalgayı kesiyor. Deniz ve otel tercihlerinizi buna göre yapmanızda yarar var. Yani: otel seçerken, şunu unutmayın: oteller doğrudan deniz kıyısında değil, arada karayolu var, otelden çıkıp, bu karayolunu geçip, karşıya deniz kıyısına geçmeniz gerekiyor. Kumsallar; halka açık, otellerin kumsallarda yanlızca, kendilerine ait şezlong ve şemsiyeleri ile, bir kısım fas-food tesisleri var. Yani: Antalya yönündeki bir otelden yer ayırtıp, limanın bulunduğu yerden denize girmeniz mümkün değil. Yani; aslında mümkün ama yorucu ve sıkıntılı olacağı kesin. Bu yüzden; Alanya’da tatil düşünüyorsanız, bence otelinizin limana bakan, yani Alanya koyuna bakan bir bölümde bulunmasını tercih etmenizi öneriyorum, diğer kumsalda denizin birden derinleşmesi, özellikle çocuklu aileler için sorun yaratıyor.Evet; Alanya; ülkemizin en büyük turizm merkezlerinden biri demiştim. Deniz ve güneş yanında, büyük bir eylence sektörünün de bulunduğu ve ayrıca, birçok yabancı ülke vatandaşının, daimi yerleşmek için tercih ettiği bir yer. Burayı, genelde Almanlar tercih ediyor. Çünkü: buranın malüm en büyük özelliklerinin başında; yazın sıcak ve nemli olması. İngilizler bu tür havaya tahammül edemediklerinden nisbeten daha az nemli, ege kıyılarını tercih ediyorlar. Almanlar ve İskandinav ülke vatandaşları (İsveç, Norveç, Finlandiye, Rusya gibi) daha çok güneşe hasret insanlar olmaları nedeniyle, Alanya’yı tercih ediyorlar ve burada sürekli ikamet etmeye başlıyorlar. Gerçekten; yabancı ülke vatandaşı sayısı bakımından, yüksek bir potansiyel var.Alanya’ya gelenleri, ilk karşılayan, Alanya yarımadası üzerinde, bir taç gibi kurulmuş, 13 ncü yüzyıldan kalma; Selçuklu kalesi. Etkileyici kalenin yanısıra, benzeri olmayan tersane ve anıtsal güzellikteki kızıl kule görülmeye değer yerlerin başında. Limanın çevresinde: deniz kıyısında ve ara sokaklarda, cadde üstünde: çok sayıda çay bahçesi, kafe ve barlar var. Özellikle; akşam saatlerinde, liman yolu boyunca; el sanatları, deri giysi, mücevher, el çantaları, yöreye özgü ilginç renklerle bezeli su kabaklarının satıldığı dükkanlar ışıl ışıl ve insanlar, yoğun bir şekilde, bu mekanların arasında dolanıyorlar, limana doğru ilerleyen bir gezinti rotası üzerinde, yoğun insan kalabalığını görmeniz mümkün. Eğer; mağaraları keşfetmekten hoşlanıyorsanız, damlataş mağarasını görebilirsiniz. Mağara yakınlarında, etnoğrafya müzesi var. Limandan hareket eden, günübirlik tekneler ile de, deniz içindeki kıyı mağaralarını görebilirsiniz.TARİHİ SÜREÇ:
İlçenin bilinen en eski adı: Korakesium. Bizans döneminde ise: Kalanoros ismi kullanılmış. 13 ncü yüzyılda ise, Selçuklu hükümdarı I.Alaaddin Keykubat tarafından, kalenin alınması ile, İlçenin ismi, Alaiye olarak değiştirilir. 1935 yılında, burayı ziyaret eden, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, İlçenin ismini “Alanya” olarak değiştirir.
Alanya; kuzeydeki toros dağları ile, güneydeki Akdeniz’in bulunduğu küçük bir yarımada üzerine kurulmuş. Geniş plajları, tarihi eserleri, modern otelleri, sayısız balık lokantaları ve kafe-barları ile, mükemmel bir tatil merkezi. Mevcut; 70 km. uzunluğundaki sahil bandında, denize girilebiliyor. Ancak: aynen Antalya gibi, deniz ve kıyıları yer yer farklılık gösteriyor. Alanya’ın kalenin bulunduğu blokun batısında kalan bölümde, yani Kleopatra plajı bölümünde: kumsal çakıllı, deniz birden derinleşiyor ve nisbeten dalgalı. Diğer, yani doğu bölümünde ise, kumsal kum, deniz uzunca bir süre yürüdükten sonra derinleşiyor, denizin dibi ise, yine kum ve dalga yok, çünkü liman dalgayı kesiyor. Deniz ve otel tercihlerinizi buna göre yapmanızda yarar var. Yani: otel seçerken, şunu unutmayın: oteller doğrudan deniz kıyısında değil, arada karayolu var, otelden çıkıp, bu karayolunu geçip, karşıya deniz kıyısına geçmeniz gerekiyor. Kumsallar; halka açık, otellerin kumsallarda yanlızca, kendilerine ait şezlong ve şemsiyeleri ile, bir kısım fas-food tesisleri var. Yani: Antalya yönündeki bir otelden yer ayırtıp, limanın bulunduğu yerden denize girmeniz mümkün değil. Yani; aslında mümkün ama yorucu ve sıkıntılı olacağı kesin. Bu yüzden; Alanya’da tatil düşünüyorsanız, bence otelinizin limana bakan, yani Alanya koyuna bakan bir bölümde bulunmasını tercih etmenizi öneriyorum, diğer kumsalda denizin birden derinleşmesi, özellikle çocuklu aileler için sorun yaratıyor.Evet; Alanya; ülkemizin en büyük turizm merkezlerinden biri demiştim. Deniz ve güneş yanında, büyük bir eylence sektörünün de bulunduğu ve ayrıca, birçok yabancı ülke vatandaşının, daimi yerleşmek için tercih ettiği bir yer. Burayı, genelde Almanlar tercih ediyor. Çünkü: buranın malüm en büyük özelliklerinin başında; yazın sıcak ve nemli olması. İngilizler bu tür havaya tahammül edemediklerinden nisbeten daha az nemli, ege kıyılarını tercih ediyorlar. Almanlar ve İskandinav ülke vatandaşları (İsveç, Norveç, Finlandiye, Rusya gibi) daha çok güneşe hasret insanlar olmaları nedeniyle, Alanya’yı tercih ediyorlar ve burada sürekli ikamet etmeye başlıyorlar. Gerçekten; yabancı ülke vatandaşı sayısı bakımından, yüksek bir potansiyel var.Alanya’ya gelenleri, ilk karşılayan, Alanya yarımadası üzerinde, bir taç gibi kurulmuş, 13 ncü yüzyıldan kalma; Selçuklu kalesi. Etkileyici kalenin yanısıra, benzeri olmayan tersane ve anıtsal güzellikteki kızıl kule görülmeye değer yerlerin başında. Limanın çevresinde: deniz kıyısında ve ara sokaklarda, cadde üstünde: çok sayıda çay bahçesi, kafe ve barlar var. Özellikle; akşam saatlerinde, liman yolu boyunca; el sanatları, deri giysi, mücevher, el çantaları, yöreye özgü ilginç renklerle bezeli su kabaklarının satıldığı dükkanlar ışıl ışıl ve insanlar, yoğun bir şekilde, bu mekanların arasında dolanıyorlar, limana doğru ilerleyen bir gezinti rotası üzerinde, yoğun insan kalabalığını görmeniz mümkün. Eğer; mağaraları keşfetmekten hoşlanıyorsanız, damlataş mağarasını görebilirsiniz. Mağara yakınlarında, etnoğrafya müzesi var. Limandan hareket eden, günübirlik tekneler ile de, deniz içindeki kıyı mağaralarını görebilirsiniz.TARİHİ SÜREÇ:
İlçenin bilinen en eski adı: Korakesium. Bizans döneminde ise: Kalanoros ismi kullanılmış. 13 ncü yüzyılda ise, Selçuklu hükümdarı I.Alaaddin Keykubat tarafından, kalenin alınması ile, İlçenin ismi, Alaiye olarak değiştirilir. 1935 yılında, burayı ziyaret eden, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, İlçenin ismini “Alanya” olarak değiştirir.
Thank you for visiting our website wich cover about Turizm. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.