mutluluk teması altında kısa metinler



Sagot :

Erkek kardeşlerin ikisi de babalarından kalma çiftlikte çalışırlardı.
Kardeşlerden biri evliydi ve çok çocuğu vardı. Diğeri ise bekardı. Her günün sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi.
Günün birinde bekar kardeş kendi kendine:”Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil” dedi, “Ben yalnızım ve pek fazla gereksinimim yok.”
Böylelikle, her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başladı. Bu arada evli olan kardeş, kendi kendine :
“Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil, üstelik ben evliyim, bir eşim ve çocuklarım var ve yaslandığım zaman onlar bana bakabilirler. Oysa kardeşimin kimsesi yok, yaslandığı zaman hiç kimsesi yok bakacak” diyordu.
Böylece evli olan kardeş her gece evinden çıkıp,bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki erkek de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar, çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu.
Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken çarpışıverdiler. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.
Hayattaki en yüce mutluluk, sevildiğimize inanmaktır

MUTLULUK Lise yıllarımdı. Küçük bir kasabadan İzmir’e taşınmıştık. Kamyon kasasında koyunumuz, badana tenekelerimiz, annemin çeyizinden kalan karaçul ve tüyü dökülmüş bir halımız vardı. 
İki tahta divanı da unutmamam gerekir.
Kamyonun ön kısmına babamla oturmuştuk. 
Eşyalardan çok umutlar yüklüydü koca kamyona. Heyecan mahzun bir genç kız gibi yanaklarını kızartmıştı.
Sevgili edebiyat öğretmenimi çok gerilerde bırakmıştım.ilk şiirim geldi aklıma. İlk şiirimi onun için yazmıştım.
Gül ki gülsün bağrımda açan güller,
Tebessümünle donansın mor sümbüller.
Doğada var mı eşine eşsiz bülbüller?
Gel, gel artık son anda ki çukurlaşsın gamzeler.

Kuş mu kanat çırpıyor dışarıda bu hışırtı ne?
Yüreğim kan ağlarken yüzümdeki tebessüm mü ne?
Satırlarını okurken dalmış gözlerim maziye,
Satırların mı sen, sen mi satırların söylesene.

Mutluluğa adım adım yaklaşmak o kadar kolay mı?
Güzellik, neş’e hoş da keder o kadar tuhaf mı?
Ben hiç gülmedim yaşantımda desem inan,
Kahkaha mutluluk, ızdırap güzellik, sensizlik yaşamak mı?

Nelerle karşılaşacaktım bilmiyordum. Anneme ’’Dikiş iğnesi var mı? Belki oralarda bulamayız.’’ dediğimi hatırlıyıorum.
Koca şehir. Hiç dikiş iğnesi olmaz mı? Çocukluk işte. Keşke sevgi var mı diye sorsa imişim.Anacığım sokağından çıkmamış, ne bilsindi ki. 
Gideceğimiz yerde kimse yokmuş. Yıllar geçmeden anladım. İşin garibi geldiğimiz yerde de kimse yoktu. Para olmadığından satın alınamayan eşyalar bir yanda, Karşılığı bulunup satılamayan duygular bir tarafta. Ne yana dönsem acı.
Aradan 40 yıla yakın zaman geçti. Unutamadıklarımla ben biz bizeyiz