arkadaşlar istiklal marşının 10 kıtasını açıklamasını yazarmısınız? Kısa olursa sevinirim...

Sagot :

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; 
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. 
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; 
O benimdir, o benim milletimindir ancak. 
Mehmet Akif Türk milletine cesaret,ve tahammül aşılamak için ve onda bulunan duyguları harekete geçirmek için şiirine korkma sözüyle başlıyor. Bayrak bir milletin bir milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın sönmesi Türk milletinin istiklalini kaybetmesidir. Şair ülkemizde tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor. O halde en son Türk bireyi son nefesini vermeden Türk istiklal ve bağımsızlığını yok etmek, Türk bayrağını söndürmek mümkün değildir. Zira bayrağımız milletimizin yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak bizimdir, biz yaşadıkça onu elimizden kimse alamaz. Türk milletinin bütün fertlerini öldürmedikçe bağımsızlığını kimse yok edemez. 

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal! 
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal? 
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal... 
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal! 
Şair ikinci kıtada bayrağımızın o zaman ki kırgın, küskün, öfkeli halini dile getiriyor. Türk vatanının bazı parçaları, işgal edilmiştir. Bu yüzden bazı bölgelerde bayraklarımız indirilmiş yerine düşman bayrakları asılmıştır. Kaş çatmak öfke halini ifade eder. Kaş ayrıca edebiyatımızda hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları daima hilal şeklinde gösterilmiştir. Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır. Kahraman Türk milletini üzmektedir. Türkün beklediği, özlediği gülen bir bayraktır. Türk bayrağının gülmesi göklerde dalgalanmasıdır. Bir aşığın sevgilisinden güler yüz beklemesi gibi bağımsızlığa aşık Türk milleti de özgürlüğün sembolü olan bayraktan gülmesini beklemektedir. Bu milletimizin en doğal hakkıdır. Çünkü Türkler bağımsızlıkları ve bayrakları uğruna pek çok kan dökmüşlerdir. Bu kanları bayrağa helal etmeleri için onun da nazlanmayı bırakıp göklerde dalgalanması gerekir. Türk milleti daima Allah'a inandığı ve taptığı için özgürlük onun hakkıdır. 

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. 
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! 
Kükremiş Sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. 
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. 
Şair 'ben' diyor.(Ancak kast ettiği mana aslında bizdir Türk milleti adına konuşmaktadır) Türk milleti ezelden beri hür yaşamıştır,hür yaşayacaktır. Onun özgürlüğünü elinden almak isteyen ancak çıldırmış olmalı,zira böyle bir harekete kalkışanlar ağır bir şekilde cezalandırılır. Türk milleti bağımsızlığı uğrunda önüne çıkacak her engeli aşacak güçtedir. O; böylesine yüce bir amaç için dağları delecek, enginlere sığmayıp,denizleri taşıracaktır güçtedir. 

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, 
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. 
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, 
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar? 
Bu kıtada şair vatanımızı istilaya kalkışan Avrupalılara meydan okuyor. 20. asrın başında Avrupa medeniyeti 19.yy. deki görkeminden oldukça uzaktır. O sebeple şair bayıyı tek dişi kalmış canavara benzetiyor. Ancak Avrupa mevcut teknik imkanlarını seferber ederek topuyla, tüfeğiyle, tankıyla bizi yok etmeye çalışmaktadır. Mehmetçik ise bu güce topla, tüfekle, mızrakla, kılıçla cevap vermeye çalışmaktadır. Avrupalı kendini çelik zırhla korurken Mehmetçik ona iman dolu Altın göğsüyle karşılık vermektedir. 

Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakın. 
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. 
Doğacaktır sana va'dettiği Günler Hakk'ın... 
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. 
Şair kahraman Türk askerine hitap ediyor. Türk yurdunu alçakları uğratmaması için gerekirse canını feda etmesini öneriyor. Şehit gövdelerinin meydana getireceği siperler düşmana mani olacaktır. Mehmet Akif düşmanın çok kısa bir süre içinde bu hayasızca akına son vereceği Allah'ın Türk milletine Kuran-Kerimde vaat ettiği zafer gününün yarından bile daha yakın bir zamanda doğacağına inanmaktadır. 

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı: 
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. 
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: 
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. 
Şair Türk ordusuna vatanın kutsallığını hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük bir fark vardır. toprağı vatan haline getiren onu elde etmek ve korumak için savaşan fertlerin varlığıdır. Kısacası sıradan bir toprak büyük bir değer taşımaz; ama vatan toprağı uğrunda şehit olan atalarımızın o topraktaki mezarlarıdır. Bu kutsal vatanı dünyalara değişmeyiz. Toprak dünyanın dünyanın her yerinde bulunur. Ancak atalarımızın kanlarıyla sulanan Topraklar vatanımız üzerindedir. 

Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda? 
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! 
Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda, 
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. 
Bu vatan cennet kadar kıymetlidir. Şehit olanların ruhu dini inanışımıza göre doğrudan doğruya cennete gider. Şehitlerimiz bu vatan toprağında yattığı için cennetten farksızdır. Bir avuç toprağı sıksak şehitler fışkıracak sanırız. Canımızdan çok sevdiğimiz insanları varımızı yoğumuzu Allah alsında yalnız yaşadığımız sürece bizi vatanımızdan ayrı düşürmesin. 

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli: 
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. 
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli- 
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli. 
Allah'a şair hitap ediyor. Mehmet Akif'in Allah'tan tek dileği ibadet yerlerinin göğsüne düşman elinin değmemesidir. Camilerimizden okunan ezanlar sonsuza kadar Türk yurdunun üstünde inlemelidir. Çünkü bu ezanlar dinimizin temelidir. 



Birinci Bent: Bu bentte Türk milletine sesleniliyor. Vatanımızda bir tek insan kalıncaya dek bu vatanı savunacağız. Vatan toprakları üstünde bir tek Türk bile kalsa, bağımsızlığımızı ve bayrağımızı savunacaktır. Bayrağımız dalgalandığı yerden indirilemez, tutsak edilemez, onun için kaygılanma. Bayrak Türk ulusunun yıldızıdır. Bayrağımız her zaman parlayacak ve ulusumuz yaşayacaktır. (Eski bir inanca göre, her insanın bir yıldızı vardır; yıldız parladıkça insan yaşar. Şair burada, bayrağımızı ulusumuzun yıldızı sayıyor.)

ikinci Bent: Bu bentte şair, bayrağa sesleniyor. Ey nazlı bayrağımız, ulusumuza kızıp kaşlarını çatma (Bayrağın hilâli kaşa benzetilmiştir).   Seni gökyüzünde dalgalandırabilmek için ulusumuz çok kan dökmüştür. Eğer kaşlarını çatarsan uğruna dökülen kanlar sana helâl olmaz. Bağımsızlık ulusumuzun hakkıdır.

Üçüncü Bent: Tarih boyunca özgür yaşamış bir ulusum ben; sonsuza dek de özgür yaşayacağım. Beni tutsak edip zincire vurmak isteyenler ancak çılgınlar olabilir. Çünkü tarih boyunca her türlü zulme karşı koymasını bilen; önüne çıkan her engeli kükremiş bir sel gibi çiğneyip geçen bir ulusum.  Bizdeki bağımsızlık aşkı, engin denizlere sığmayacak kadar coşkun ve güçlüdür.

Dözrdüncü Bent: Bu bentte Batı’nın teknik gücüyle geliştirdiği silahların iman gücü karşısında etkisiz kalacağını belirtilmektedir.
“Uygarlığı temsil ettiği ve uygarlık getireceği propagandası ile Doğu aydınlarını kandıran, Doğuyu tutsak eden ve sömüren Avrupalıların yalancı, vahşi ve sahte uygarlığı anlamında olduğu için uygarlığı bir “canavar” olarak görmektedir. O canavar dilediğince ulusun, bana uğursuzluk getirmeye çalışsın, boşunadır. Çünkü içimdeki imanı, onun uğursuz sesi boğamayacaktır.

Beşinci Bent: 1. Dünya Savaşı’ndan sonra itilaf devletleri Anadolu’yu istilâ ederken olanca vahşetlerini göstermişlerdir. Şair bunu “hayasızca akın” sözüyle dile getiriyor. Türk ulusu bu istilâya karşı çok güç koşullarda direnmiş ve güçlü silâhlara gövdesini siper etmiştir. Tanrının sana kurtuluş için verdiği söz, çok yakın bir gelecekte gerçekleşecektir.

Altıncı Bent: Bastığın yerleri normal bir toprak sanma. Yurt, sıradan bir toprak parçası değildir.O, binlerce şehidin kanları pahasına elde edilmiştir. Bu toprağın altında binlerce şehit yatmaktadır ve sen onların oğlusun.  Atalarını incitme.  Ayrıca ülkemiz eşsiz doğa güzellikleriyle cennet gibidir. Sana dünyaları verseler bile bu güzel vatanını verme.

Yedinci Bent: Herkes, toprağını sıkınca şehit kanı fışkıracak olan bu cennet vatanın uğruna kendini feda eder. Canımı, sevdiklerimi, tüm varımı alsın da Tanrım, yeter ki yaşadığım sürece vatanımdan beni ayrı düşürmesin.

Sekizinci Bent: Tanrım, senden istediğim şu ki; dince kutsal sayılan yerlere (camiler) yabancı eli değmesin. Yurdumun üstünde, dinin temeli olan ezan sesleri sonsuza   dek   işitilsin.   (Ezandaki   şahadet   cümlelerinde Allah’ın birliği ve Hz. Muhammed’in peygamberliği bildirilmektedir. Bunlar ise Müslümanlığın temel inançlarıdır.)

Dokuzuncu Bent: Bu dileklerim yerine geldiği zaman, ölmüş bile olsam, yurdumuzda bir mezar taşım kalmışsa, o bile sana minnetini, şükranını dile getirmek için kendinden geçercesine secde eder. Her yaramın içinden kanlı gözyaşlarım boşanır, akar. Cesedimde sevinç ve mutlulukla dolu bir ruh olarak göklere doğru, sana doğru yükselir ve belki de en yüce katına ulaşır.

Onuncu Bent: Aydınlık, güzel günlerin müjdecisi şafak vakti gibi dalgalan ey şanlı bayrağım! Uğruna döktüğümüz kanların hepsi sana helâl olsun. Sen Türk ulusu ile birlikte sonsuza dek yaşayacaksın. Özgürlük Hakk’a tapan ulusumun ve tarih boyunca özgür yaşamış bayrağımın hakkıdır.