Sagot :
EŞHURU'L-HURUM
Haram aylar, hürmete lâyık aylar (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Receb). Bu aylarda savaş yapmak yasak olduğu için bu adı almıştır.
Câhiliye devrinde Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnız haram aylarda savaş yapılmazdı. Bu aylarda panayırlar kurulur, şiir yarışmaları yapılır; yahudiler, hristiyanlar ve puta tapıcılar dinlerini yayarlardı. Eğer bu barış aylarında savaş olursa, yasak çiğnendiği için "Ficâr savaşı" denirdi. Peygamberimiz (s.a.s.)'in yirmi yaşlarında iken, Kureyşlilerle Hevâzin kabilesi arasında yapılan Ficâr savaşlarına katıldığı rivâyet edilmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu savaşta kimsenin kanını dökmemiş, yalnız atılan okları toplayıp amcalarına vermiştir.
Haram aylar, Arapların Hz. İbrahim'den beri kullandıkları, kameri aylardandır. Yani ayın hareketine göre düzenlenen takvimin aylarındandır. Hicret, İslâm tarihinde bir dönüm noktası olduğu için hicretin yapıldığı ay olan Muharrem ayı Hz. Ömer zamanında takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Böylece hicretin yapıldığı yıl birinci yıl olmak üzere hicri kameri yıl ortaya çıkmıştır. Muharrem ile başlayıp Zilhicce ile sona eren hicrî-kamerî senenin ayları şunlardır: Muharrem, Safer, Rebîulevvel, Rebîulâhir, Cemâzilevvel, Cemâzilâhir, Receb, Şâban, Ramazan, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce.
Kur'an'da haram aylardan Tevbe suresinde bahsedilir:
''Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah'ın katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram (ay)lardır. İşte doğru din budur. O aylar içinde (konulmuş yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve Allah'a ortak koşanlar nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın ve bilin ki Allah (günahlardan) korunanla beraberdir. Haram ayı içinde savaşmak yasaklanmıştı. Bu ayda savaşmak için haram ayını başka bir aya ertelemek, küfürde daha ileri gitmektir. İnkâr edenler onunla saptırılır. O (haram ayını) bir yıl helâl sayarlar, bir yıl haram sayarlar ki, Allah'ın haram kıldığının sayısını çiğneyip, Allah'ın haram kıldığını helâl yapsınlar. Yaptıkları işin kötülüğü kendilerine süslü gösterildi Allah kâfirler toplumuna yol göstermez '' (et- Tevbe, 9/36-37) .
Bu ayette geçen "nesî" (geciktirme)'nin nasıl olduğuna ve Arapların bu sûretle haram ayı nasıl helâl saydıklarına gelince; Ay senesi (354 gün) ile güneş senesi (365 gün) arasında on bir günlük bir fark olduğu için kamerî aylar her sene on bir gün evvel geliyordu. Buna göre Hac mevsimi bazan kış ortasına gelir, bazan yazın en sıcak zamanlarına rastlardı. Bu durum müşriklerin hoşuna gitmiyordu. Çünkü yazın sıcağında kışın soğuğunda bedevîler Kâbe ziyaretine gelemiyor, ticaret hayatı da aksıyordu. Bundan dolayı her üç yılda bir defa bir meclis toplanır, o senenin aylarına bir ay eklenerek ay senesi on iki aydan on üç aya çıkarılırdı. Hac mevsimi ise devamlı olarak, dört mevsimden işlerine gelen (mesela ürünlerin yetiştiği) mevsime bırakılırdı. Bu suretle Hac mevsimi değişmiyor fakat aylar yer değiştirmiş oluyordu. Muharrem ayı Saferden başlayarak sırasıyla onikinci ay olan Zilhicce'ye kadar bütün on bir ayın yerini alırdı. Böylece haram aylar helâl ayların yerine geçmiş olurdu. Hac ayı (Zilhicce) de, her sene on bir ay sonraya bırakıldığı (yani nesî' yapıldığı) için hakiki Hac ayı olan Zilhicce'nin dokuzuncu günü ancak otuz üç senede bir defa esas kendi yerini buluyordu. Nitekim Hicretin onuncu yılı Zilhicce'si aslı yerine gelmişti.
Peygamberimiz (s.a.s.) Veda Hutbesi'nde haram aylar konusunda şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar, harbedebilmek için haram ayların yerlerini değiştirmek, şüphesiz ki küfürde çok ileri gitmektir. Bu, kafirlerin kendisiyle dalalete düşürüldükleri bir şeydir. Bir sene helâl olarak kabul ettikleri bir ayı öbür sene haram olarak için ederler. Cenâb-ı Hakk'ın helâl ve haram kıldıklarının sayısına uydurmak için bunu yapıyorlar. Onlar Allah'ın haram kıldığına helâl, helâl kıldığına da haram derler. Hiç şüphe yok ki zaman, Allahu Teâlâ'nın yarattığı gündeki şekil ve nizamına dönmüştür. Sene oniki aydır; dördü haram aylardır; üçü peşpeşe gelir: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Şaban'la Cemâzilevvel arasındaki Mudar kabilesinin Receb'i (Mudar kabilesi Receb ayına çok hürmet ettikleri için böyle denilmiştir) (et-Tâc, II, 149).
Bu aylarda savaş yasağı neshedilmiş (kaldırılmış)tır. "Nefislerinize zulmetmeyiniz'' ayetindeki "zulüm" günâh işlemek olarak tevil edilmiştir. Dolayısıyla bu aylarda günâh işlemenin cezası diğer aylara göre daha çoktur.
Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/muslumanlik-islamiyet/87719-eshurul-hurum-haram-aylar.html#ixzz2BFn1vL9q
EŞHURU’L-HURUM
Haram aylar, hürmete lâyık aylar (Zilkâde,
Zilhicce, Muharrem, Receb). Bu aylarda savaş yapmak yasak olduğu
için bu adı almıştır.
Câhiliye devrinde Araplar arasında iç savaşlar
eksik olmazdı. Yalnız haram aylarda savaş
yapılmazdı. Bu aylarda panayırlar kurulur, şiir
yarışmaları yapılır; yahudiler, hristiyanlar ve
puta tapıcılar dinlerini yayarlardı. Eğer bu
barış aylarında savaş olursa, yasak çiğnendiği
için "Ficâr savaşı" denirdi. Peygamberimiz (s.a.s.)’in
yirmi yaşlarında iken, Kureyşlilerle Hevâzin kabilesi arasında
yapılan Ficâr savaşlarına katıldığı
rivâyet edilmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu savaşta kimsenin
kanını dökmemiş, yalnız atılan okları
toplayıp amcalarına vermiştir.
Haram aylar, Arapların Hz. İbrahim’den beri
kullandıkları, kameri aylardandır. Yani ayın
hareketine göre düzenlenen takvimin aylarındandır. Hicret,
İslâm tarihinde bir dönüm noktası olduğu için hicretin
yapıldığı ay olan Muharrem ayı Hz. Ömer zamanında
takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Böylece
hicretin yapıldığı yıl birinci yıl olmak
üzere hicri kameri yıl ortaya çıkmıştır.
Muharrem ile başlayıp Zilhicce ile sona eren hicrî-kamerî
senenin ayları şunlardır: Muharrem, Safer, Rebîulevvel,
Rebîulâhir, Cemâzilevvel, Cemâzilâhir, Receb, Şâban, Ramazan,
Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce.
Kur’an’da haram aylardan Tevbe suresinde bahsedilir:
”Gökleri ve yeri yarattığı gündeki
yazısına göre Allah’ın katında ayların
sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram (ay)lardır.
İşte doğru din budur. O aylar içinde (konulmuş
yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve Allah’a ortak
koşanlar nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de
onlarla topyekün savaşın ve bilin ki Allah (günahlardan)
korunanla beraberdir. Haram ayı içinde savaşmak
yasaklanmıştı. Bu ayda savaşmak için haram ayını
başka bir aya ertelemek, küfürde daha ileri gitmektir. İnkâr
edenler onunla saptırılır. O (haram ayını) bir
yıl helâl sayarlar, bir yıl haram sayarlar ki, Allah’ın
haram kıldığının sayısını çiğneyip,
Allah’ın haram kıldığını helâl yapsınlar.
Yaptıkları işin kötülüğü kendilerine süslü
gösterildi Allah kâfirler toplumuna yol göstermez ” (et- Tevbe,
9/36-37) .
Bu ayette geçen "nesî" (geciktirme)’nin nasıl
olduğuna ve Arapların bu sûretle haram ayı nasıl helâl
saydıklarına gelince; Ay senesi (354 gün) ile güneş
senesi (365 gün) arasında on bir günlük bir fark olduğu için
kamerî aylar her sene on bir gün evvel geliyordu. Buna göre Hac mevsimi
bazan kış ortasına gelir, bazan yazın en sıcak
zamanlarına rastlardı. Bu durum müşriklerin hoşuna
gitmiyordu. Çünkü yazın sıcağında
kışın soğuğunda bedevîler Kâbe ziyaretine
gelemiyor, ticaret hayatı da aksıyordu. Bundan dolayı her
üç yılda bir defa bir meclis toplanır, o senenin aylarına
bir ay eklenerek ay senesi on iki aydan on üç aya çıkarılırdı.
Hac mevsimi ise devamlı olarak, dört mevsimden işlerine gelen (mesela
ürünlerin yetiştiği) mevsime bırakılırdı.
Bu suretle Hac mevsimi değişmiyor fakat aylar yer
değiştirmiş oluyordu. Muharrem ayı Saferden
başlayarak sırasıyla onikinci ay olan Zilhicce’ye kadar bütün
on bir ayın yerini alırdı. Böylece haram aylar helâl
ayların yerine geçmiş olurdu. Hac ayı (Zilhicce) de, her
sene on bir ay sonraya bırakıldığı (yani nesî’
yapıldığı) için hakiki Hac ayı olan Zilhicce’nin
dokuzuncu günü ancak otuz üç senede bir defa esas kendi yerini
buluyordu. Nitekim Hicretin onuncu yılı Zilhicce’si aslı
yerine gelmişti.
Peygamberimiz (s.a.s.) Veda Hutbesi’nde haram aylar
konusunda şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar, harbedebilmek
için haram ayların yerlerini değiştirmek, şüphesiz
ki küfürde çok ileri gitmektir. Bu, kafirlerin kendisiyle dalalete düşürüldükleri
bir şeydir. Bir sene helâl olarak kabul ettikleri bir ayı
öbür sene haram olarak için ederler. Cenâb-ı Hakk’ın helâl
ve haram kıldıklarının sayısına uydurmak için
bunu yapıyorlar. Onlar Allah’ın haram
kıldığına helâl, helâl kıldığına
da haram derler. Hiç şüphe yok ki zaman, Allahu Teâlâ’nın
yarattığı gündeki şekil ve nizamına dönmüştür.
Sene oniki aydır; dördü haram aylardır; üçü peşpeşe
gelir: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Şaban’la Cemâzilevvel arasındaki
Mudar kabilesinin Receb’i (Mudar kabilesi Receb ayına çok hürmet
ettikleri için böyle denilmiştir) (et-Tâc, II, 149).
Bu aylarda savaş yasağı neshedilmiş
(kaldırılmış)tır. "Nefislerinize
zulmetmeyiniz” ayetindeki "zulüm" günâh işlemek olarak
tevil edilmiştir. Dolayısıyla bu aylarda günâh işlemenin
cezası diğer aylara göre daha çoktur.
Halit ÜNAL
Thank you for visiting our website wich cover about DKAB. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.