kimyanın tarihsel gelişim şeridi

Sagot :

Kimya sözcüğünün hem (Eski Mısır dilinde "kara" ya da "Kara Ülke") sözcüğünden türediği sanılmaktadır Bir başka sav da khemeia (Eski 
Yunanca khyma: "metal dökümü) sözcüğünden türediğidir Kimya'nın kökenleri 
felsefe, 
simya, 
metalürji ve 
tıp gibi çok çeşitli alanlara dayanır Ama kimya ancak 
17 yüzyılda mekanikçi felsefenin kurulmasıyla ayrı bir bilim olarak ortaya çıkmıştır



 

Kimya'nın Tarihsel Gelişimi
Kimya sözcüğünün (Eski Mısır dilinde "kara" ya da "Kara Ülke") sözcüğünden türediği sanılmaktadır. Bir başka sav da khemeia (Eski Yunanca khyma: "metal dökümü) sözcüğünden türediğidir. Kimyanın kökenleri felsefe simya metalürji ve tıp gibi çok çeşitli alanlara dayanır. Ama kimya ancak 17. yüzyılda mekanikçi felsefenin kurulmasıyla ayrı bir Bilim olarak ortaya çıkmıştır.

Mezopotamyalılar Çinliler Mısırlılar ve Yunanlılar çok eski çağlardan beri Bitkilerden boyarMadde elde etmeyi dokumaları boyamayı deri sepilemeyi üzümden

şarap arpadan bira hazırlamayı sabun üretimini Cam kaplar yapmayı biliyorlardı. Eski çağlarda kimya sanatsal bir üretimdi. Daha sonra Antik Çağın deneyciliği Yunan doğa felsefesi Rönesans simyası tıp kimyası gelişti. 18. yüzyılda kuramsal ve uygulamalı kimya 19. yüzyılda organoteknik ve fizikokimya 20. yüzyılda ise radyokimya biyokimya ve kuvantum kimyası gibi yeni dallar ortaya çıktı.

Ünlü kimya tarihçisi Hermann Kopp İS 300- 1600 arasını soy (asal) olmayan metalleri soy metallere dönüştürecek filozof taşının ve insan ömrünü sonsuzlaştıracak

yaşam iksirinin arandığı simya çağı; 1600- 1700 arasını ilaçların hazırlandığı iyatrokimya (tıp kimyası) çağı; 1700- 1800 arasını yanma sürecinin araştırıldığı filojiston kimyası çağı; bundan sonraki dönemi ise nicel kimya çağı olarak adlandırmıştır. 16- 18. yüzyıllar arasındaki dönem yeniçağ kimyası olarak da tanımlanır.

Kimyanın kökeninin yaklaşık olarak Hıristiyanlık çağının başlarında Mısır'ın İskenderiye kentinde biçimlenmeye başladığı kabul edilir. Eski Mısır'ın metalürji boya ve cam yapımı gibi üretim zanaatları ileeski Yunan felsefesi İskenderiye'de bir araya gelerek kaynaşmış ve İS 400'lerde uygulamalı kimya bilgisi gelişmeye başlamıştır.

Justus von Liebig'e göre simyacılar önemli aygıt ve yöntemler bulmuşlar sülfürik Asit hidroklorik asit nitrik asit Amonyak Alkaliler sayısız metal bileşikleri şarap ruhu (alkol) eter fosfor ve Berlin mavisi gibi çok çeşitli maddeleri kullanmışlardır.

Hıristiyanlığın ilk yüzyılında Yahudi Maria olarak bilinen bir kadın simyacı çeşitli türde fırınlar ısıtma ve damıtma düzenekleri geliştirmiş simyacı Kleopatra ise Altın yapımı konusunda bir kitap yazmıştır. Maria'nın buluşu olan Su banyosu günümüzde de "benmari" adı altında kullanılmaktadır. 350- 420 arasında İskenderiye'de

yaşayan Zosimos simya öğretisinin en önemli temsilcisidir ve 28 ciltlik bir simya ansiklopedisi yazmıştır.

Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu'nda daha sonra da İslam ülkelerinde kimya tekniğinde büyük ilerlemeler olmuş ve AristOteles'in bütün maddelerin sonuçta dört öğeden (toprak su Havaateş) oluştuğu ve bunların birbirine dönüştüğü biçimindeki kuramı İskenderiyeli ve daha sonra da Cabir İbn Hayyan Ebubekir el-Razi ve İbn Sina gibi Arap simyacılar tarafından geliştirilmiştir.

İbn Sina özellikle dönüşümle ilgilenmiş ve el-Fennü'l-Harmis nün Tabiiyat adlı kitabının mineralojiyle ilgili bölümünde mineralleri taşlar ateşte eriyen maddeler kükürtler ve Tuzlar olarak dört gruba ayırmıştır. İbn Sina madde ve biçimin bir birlik olduğunu doğa olaylarının açıklanmasında doğaüstü ve maddesel olmayan güçlerin etkisinin olmadığını söylemiş kuramsal düşünceyi ve kavram üretmeyi öne çıkarmıştır.

Rönesans döneminde geçmiş yılların getirdiği kimya bilgisinin birikimiyle tıp ve kimyasal üretim alanlarında uygulamalı kimya ortaya çıktı. Bu dönemde eczacılıkta inorganik tedavi maddelerinin kimyasal yöntemlerle elde edilmesine "kemiatri" (kimyasal tedavi) adı verildi. Kemiatrinin kimya temeline dayalı ilaç üretimi biçimindeki

pratik amacının yanı sıra hastalıklar ve madde alışverişi olaylarının kimyasal yorumu gibi kuramsal bir amacı da vardı. Bu kuramsal amaçla ilgili yönelime iyatrokimya denir. Günümüzde kemiatrinin karşılığı farmasötik kimya ve kuramsal biyokimyadır. İyatrokimyanın öncüsü olan İsviçreli hekim
Paracelsus'a ( 1493- 1541) göre Tuz kükürt ve cıva var olan bütün cisimlerin temel yapıtaşı olan beden can ve ruhun karşılığıydı. Bu üçlü arasında denge bozulduğunda hastalık başlıyordu. Paracelsus midenin bir kimya laboratuvan olduğunu özsuların yoğunlaşmasıyla hastalıkların ortaya çıktığını ve bu durumun ilaçla giderilebileceğini savundu ve farmakolojide