TÜRKÇENİN  GELİŞMESİ TÜRKÇENN,  GELİŞMESİ  İLE İLGİLİ  BİLGİLER 



Sagot :

Türk yazı dilinin ele geçen ilk örnekleri Orhun âbidelerinin metinleridir. Fakat bu metinler
şüphesiz Türk yazı dilinin ilk örnekleri değildir. Çünkü Orhun âbidelerindeki dil yeni teşekkül
etmiş bir yazı dili olarak değil, çok işlenmiş bir yazı dili olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu
bakımdan, Türk yazı dilinin başlangıcını ele geçen bu ilk metinlerden çok daha öncelere
çıkarmak gerekir. Türk yazı dilinin sekizinci asırdan sonraki gelişmesi ile mukayese edilerek
bir tahmin yürütülürse, Orhun abidelerindeki yazı dilinde hiç değilse bir kaç asırlık bir
gelişme mevcut olduğuna kolaylıkla hükmolunabilir. Buna göre Türk yazı dilinin başlangıcını
Milâdın ilk asırlarına, hiç olmazsa Orhun âbidelerinden bir kaç asır önceye çıkarmak doğru
olur. Fakat Orhun kitabelerinden daha eski bir metin ele geçmediği için bu yazı dilini ancak
sekizinci asırdan itibaren takip edebilmekteyiz.
İşte nazarî olarak Milâdın ilk asırlarında başladığını kabul ettiğimiz ve ilk ele geçen metinleri
sekizinci asra ait olan bu yazı dili 12 - 13. asra kadar devam etmiş olup, bu devre Türk yazı
dilinin ilk devresini teşkil etmektedir. Bu ilk yazı dili devresi ayni zamanda müşterek bir yazı
dili devresidir. Yani bu yazı dili bütün Türklüğün tek yazı dili olarak kullanılmış, Orta
Asya’da geniş bir sahayı kaplayan Türklük âlemi asırlar boyunca hep ayni dille okuyup
yazmıştır. O devirden kalma eserlerde görülen ufak tefek farklar ise saha ve zaman
farklarından ileri gelen normal ayrılıklar olup tek bir yazı dilinin hudutlarını aşacak mahiyette
değildir.
Kâşgarlı’nın en çok beğendiği ve şivelerle karşılaştırırken “Türkçe” diye adlandırdığı,
Hakaniye Türkçe’si, yahut başka eserlerde Kâşgar dili, Kâşgar Türkçe’si adı ile anılan dil hep
bu ilk Türk yazı dilidir. Bu yazı dili devresinden gelen eserlerin büyük bir kısmı Uygur yazısı
ile yazılmış olduğu için bu devreye Uygur devresi, bu yazı diline de Uygurca denilebilir.
Fakat Türkoloji öğretiminde Türkçe’nin bu ilk devresi için bugün en uygun isim olarak “Eski
Türkçe” tâbirini kullanmaktayız. Türkçe’nin ondan sonraki çeşitli gelişmelerinin kaynağı hep
bu devreye çıkmakla, bugün geniş sahalarda ayrı kollara ayrılmış bulunan Türkçe’nin bütün
şekillerinin menşei bu devrede bulunmakta, kısacası, Türkçe’nin bütün yapısı bu devre ile
izah edilebilmektedir. Demek ki bu devre Türkçe’nin ana Türkçe devresi, ilk devresi, eski
devresidir. Onun için bu devreyi “Eski Türkçe” diye adlandırmak çok yerindedir. Bu kitapta
biz de bu ismi kullanacağız.
O hâlde Türk yazı dilinin ilk devresi Eski Türkçe’dir. Eski Türkçeden daha önceki devir ise
Türkçe’nin karanlık devridir. O devir artık Eski Türkçe’n