tevekkülle ilgili doğru ve yanlış bilinenler maddeler halinde




Sagot :

Tevekkül ne demektir?

Tevekkül, Allah'a teslim olmak, güvenmek, dayanmak, bağlanmak ve sığınmak demektir. Dini terim olarak ise, bir amaca ulaşmak için gerekli olan her türlü önlemi alarak; elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra kalben Allah'a bağlanıp ona güvenmek, sonucu Allah'tan beklemek demektir.

İnançlı insanın özelliklerinden biri de, yaptığı ve yapacağı işlerde Allah'a güvenmesidir. Bilinçli bir Müslüman gücü oranında elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra sonucu ve başarıyı Allah'a bırakır. Çünkü Allah'ın destek ve yardımı olmadan hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini bilir. Her şeyin sahibi olan Allah'ı dua ederek, ona güvenir.

Tevekkül kader inancının bir sonucudur. Gerçek anlamda tevekkül güzel bir davranıştır. Allah Müslümanlara tevekkülü emretmiş, tevekkül edenleri sevdiğini belirtmiştir. Konu ile ilgili ayetlerden bazıları şunlardır:
"... İnananlar yalnız Allah'a güvensinler" (Ali İmran 102)
"... Allah'a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever." (Ali İmran, 158)
"... Allah'a inanıyor ve teslim olmuşsanız, ona güvenin" (Yunus suresi, ayet 84)

Sevgili Peygamberimiz, devesini başıboş bırakıp, tevekkül ettiğini söyleyen bir kişiye şu sözlerle uyarmıştır: "Önce deveni bağla, sonra Allah'a tevekkül et" (Tirmizi)

Doğru tevekkül anlayışı nedir?

Evrendeki olaylar bir düzen ve yasalar çerçevesinde, sebep-sonuç ilişkisi içinde olmaktadır. İnsanlar akıl ve iradeleriyle sebepleri bulabilirler. İnsan evrende geçerli olan yasaları gözeterek, çalışır, çabalar, sebeplere sarılır, ondan sonra Allah'a güvenir. Bir çiftçi tohum ekmeden ürün elde edemez. Çiftçi tarlasını zamanda sürmeli, ekmeli, gübrelemeli ve sulamalıdır. Sonra da bol ve iyi ürün alabilmek için Allah'tan yardım dilemelidir. Çalışmadan başarıya ulaşılamaz. Bir öğrenci önce derslerin devam edecek, doğru, dürüst çalışacak, ödevlerini zamanda yapacaktır. Sonra Allah'tan yardım isteyerek başarılı olmasını dileyecektir. Kısaca gerçek anlamda tevekkül eden kimse işinin gereğini yapar ve sonucu Allah'tan bekler.

Doğru olmayan tevekkül anlayışı nedir?

İnsanın çalışmayı bırakıp, tembellik ederek, kendisinin yapması gereken işleri Allah'a havale etmesi, doğru bir tevekkül anlayışı değildir. Örneğin bir öğrenci dersine çalışmadan "Ben Allah'ın yardımına güveniyorum, Allah bana yardım eder" diyerek sınava girmesi yanlış bir düşüncedir. Çalışmadan, hiçbir çaba göstermeden başarılı olmaya beklemek tembelliktir, miskinliktir. 

Allah'a güvenmek bize neler kazandırır?

Yapmaya karar verdiğimiz bir işin en iyi şekilde sonuçlanması için neler yapılması gerekiyorsa, hepsini yerinde ve zamanında yapmalı, sonucunu Allah'a bırakmalıyız. Elimizden gelen her şeyi yaptıktan sonra işimizin güzel bir şekilde sonuçlanmasını Allah'tan beklemek, ona güvenip, bütün varlığımızla ona sığınmak mutlulukların en güzelidir. Allah'a güvenen bir kimse; huzur ve güven içinde olur. Olaylar karşısında sabır, dayanıklılık kazanarak ümitsizliğe düşmez. Çünkü o, elinden gelin yapmış, sonucu Allah'a bırakmıştır. Kaynak: http://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=tevekk%C3%BClle%20ilgili%20do%C4%9Fru%20ve%20yanl%C4%B1%C5%9F%20&source=web&cd=1&cad=rja&ved=0CB4QFjAA&url=http%3A%2F%2Fdinibil.com%2Fdefault.asp%3FL%3DTR%26mid%3D1550&ei=0BORUKHPM7HN4QSZ-YDACQ&usg=AFQjCNFMYF3omuVRDQNaefH_6hGe8BGB5w

Mumsema Sözlükte dayanmak, güvenmek, vekil tutmak anlamlarına gelen tevekkül, terim olarak; hedefe ulaşmak için gerekli olan maddi ve manevi sebeplerin hepsine başvurduktan ve yapacak başka bir şey kalmadıktan sonra Allah’a dayanıp güvenmek ve ondan ötesini Allah'a bırakmak demektir Tevekkül, Müslümanların kadere olan inançlarının tabii bir sonucudur Tevekkül eden kişi Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmuş kişidir Tevekkül etmek, tembellik ve miskinlik demek olmadığı gibi, çalışma ve ilerlemeye mani de değildir Tevekkül, çalışıp, çabalamak, çalışıp çabalarken Allah'ın bizimle olduğunu hatırdan çıkarmamak ve sonucu Allah'a bırakmaktır Kur'an'da, “Çalışanların ücreti ne güzeldir Onlar ki sabrederler ve Rablerine tevekkül ederler” buyurulmaktadır (Ankebut 29/58-59)