halil inalcık , fuat körülü ve gibbonsun osmanlı gelişmesi hakkında tezleri



Sagot :

Fuad Köprülü'nin tezi
Bütün bu görüşleri yazdığı eserleriyle tahkik ve tenkit eden Fuad Köprülü, Gibbons'un Osmanlı Aşiretinin önemsiz bir aşiret olduğu görüşü ile yeni ihtida iddiasını haklı sebeplerle reddederken, Osmanlı Devleti'nin tamamen dinî sebeplerle olan yükseliş tarzına, bazen aşırıya varan tarzda itiraz etmektedir. Fuad Köprülü, bütün meseleyi, Ahlat'tan Domaniç'e gelen Ertuğrul Bey ve  neslinin insan yapısına bağlamaya çalışmaktadır. Bu arada ahilerin Giese tarafından ifade edilen kuruluştaki rollerini mübalağalı bulmaktadır. Köprülü, kuruluşta, Moğolların baskısı sonucu Anadolu'ya göç eden Türkmenlerin gaza ruhu ile Bizans topraklarını Dâr'ül-İslâm yapmak üzere gayretlerinin; Selçuklu Devleti'nin zaafa düşmesi ve Anadolu Beyliklerinin kurulması gibi bu dönemde meydana gelen büyük siyasî olayların, Türklerin sahip olduğu etnik özelliklerin; Osmanlı kabilesinin asil oluşunun; Anadolu'da oluşan Gâziyân-ı Rum, Âhiyân-ı Rum, Bâciyân-ı Rum ve  Abdalân-ı Rum gibi askerî, sosyal ve iktisadî grupların; nihayet Osmanlı Beyliğinin bulunduğu yerin jeopolitik durumunun; diğer beyliklerin Osmanlı Beyliğine karşı hasmâne tutum içine girmemelerinin ve benzeri sebeplerin, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda ve  inkişâfında önemli roller olduğunu uzun uzadıya açıklamaktadır. Fuad Köprülü'nün gaza ruhunun ve i'lay-ı kelimetullah gayesinin bu konudaki rolünü küçümsediği kanaatindeyiz.

Halil İnalcık'ın tezi
Halil İnalcık Uç’taki toplumsal değişimin temel sebebi olarak göç ve nüfuz baskısını ve uç toplumundaki devlet teşekkülü sürecine götüren faktörleri inceler. İnalcık, nüfus hareketlerinde Moğol istilasına karşı Türkmenlerin doğuya yönelmelerinin önemini ortaya koyar. Moğolların doğrudan yönetiminden kaçmak isteyen Türkmen toplulukları Bizans sınırlarına doğru yöneldiler.XIV. Yüzyılın başlarında "gaza ideolojisi"ni benimseyen Türkmen beyleri Batı Anadolu'da önem kazandılar.Özetle eski Selçuklu ucunda büyük bir demografik (nüfus) potansiyele sahip ve yüceltilmiş gaza ideolojisiyle donanmış yeni bir Türkiye doğmakta olduğunu savunuyor
Batılı ve Türk tarihçilerin söylediklerini özetleyerek Osmanlı Devleti'nin kuruluş sürecini şu şekilde değerlendirebiliriz:
1-Osmanlı Devleti dörtyüz çadırlık Kayı Aşireti ile teşekkül etmemiştir. Gerçi Osmanlı Hanedanı’nın devletin kuruluşunda çok büyük şahsî payı vardır. Ama sınır nüfusunu ve kültürünü tevârüs etmedeki payını da unutmamak gerekir.
2-Osman Bey Selçuklu devlet geleneği içinde yetişmiş ve vazife alanını genişletmiştir.
3- Osmanlı Devleti kurulduğu sırada Türkler Anadolu'da siyasî, askerî, sosyal, kültürel ve iktisadî yönlerden büyük gelişmeler göstermişler, bu tecrübe ve birikimi Osmanlı Devleti'ne aktarmışlardır.
4- Başta Ertuğrul ve Osman Gazi olmak üzere Osmanlı Beyleri sınır boyu şartlarını çok iyi değerlendirerek, hem aşiretlerin kendilerine teveccühünü sağlamışlar, hem de adaletli bir yönetim anlayışı benimseyerek etrafa itimat ve güven telkin etmişlerdir.
5-Osmanlı uç beyliği coğrafî vaziyetini iyi değerlendirerek, diğer beyliklerle çatışmadan kaçınıp Bizans'a yönelmek suretiyle gazâ duygusunu yükseltmişlerdir. Böylece "Gazâ Merkezi" haline gelmişlerdir.
6-Osmanlılar'da Orhan Gazi'den itibaren her alanda teşkilat vücuda getirilerek, devletin ihtiyaç duyduğu kadrolar oluşturulmuş ve sosyal ve hukukî düzen sağlanmıştır.
7-Yönetim anlayışı Anadolu Selçuklularına bağlanmak sûretiyle gelenek devam ettirilmiştir.
8-Kâdîm Türk devleti geleneğine göre hükümdar ailesinin üyeleri devlet yönetiminde ayrı ayrı görev alıyorlardı. Bu durum dahilî kavgalara ve devletin parçalanmasına yol açıyordu. Bu gelenek ilk defa Anadolu Selçuklularından Rükneddin Süleyman Şah zamanında (1196-1204) kırılmaya başlandı. Anadolu Selçukluları daha merkezî bir yönetim anlayışı geliştirerek hanedan üyelerinin yetkilerini daralttılar. Sınır boylarındaki diğer beyliklerden farklı olarak Osmanlı'larda bu anlayışı benimseyerek merkezî bir yapı oluşturdular.
9-Bu gelişmeler, Osmanlı beyliğini bir istikrara kavuşturduğundan, diğer beyliklere nazaran gerekli olan asker, yönetici, âlim, sûfî vb. insan unsuruna daha kolay ulaştılar.
10-Osmanlıların kanun ve nizam şuuru siyasî ve sosyal ahengi devam ettirmiş, "Din-ü Devlet, mülk-ü millet" gibi dört unsura dayanan yüksek mefkûreleri ile kudret kazanarak, Selçuklular'dan aldıkları mirası en yüksek seviyeye eriştirmişlerdir. Böylece büyük Gazi Alparslan'ın millî ve İslamî mefkûre ile yükselttiği sancak, Osman Gazi ve haleflerinin ellerinde üç kıt'ada asırlarca dalgalanma imkanı bulmuştur.