Sagot :
Dinsel denebilecek bilgi ile bilimsel veya felsefi bilgi arasında gerek kaynakları, gerek erekleri, gerekse yapıları bakımından büyük farklılıklar vardır. Aslına bakılırsa dinde, bilim ve felsefede anlaşıldığı anlamda bir bilgiden söz edilemeyeceği bile söylenebilir. Din “insan hayatını, insanın içinde bulunduğu evrenle belli ölçüde doyurucu ve anlamlı bir ilişkiye sokma çabası ve insani işlerin yürütülmesinde bilgelik sağlama girişimi”dir. Ama din bunu entelektüel bir plandan çok pratik ve duygusal bir planda gerçekleştirmeye çalışır. Daha basit bir deyişle din, insanın dünyayı bilme ihtiyacından çok, dünyaya ve onu idare eden ilkeye, Tanrı’ya, insan hayatının bir anlamı olduğuna inanma ihtiyacına karşılık verir. İnanma ve bilme arasında ise apaçık bir farklılık vardır: Bilinen bir şeye inanılmaz, o şey yalnızca bilinir. İnanılan bir şey ise bilinmez, daha doğrusu bilinme ihtiyacında değildir veya her hangi bir bilgi ile doğrulanmaya veya yanlışlanmaya ihtiyaç göstermez. Dinler kendilerine yönelen insanlardan “bilgi” istemezler çünkü, o “bilgi”yi zaten kendileri onlara verme iddiasındadırlar. İnsanlardan istedikleri verdikleri bu bilgiye, getirdikleri mesaja inanılması , iman edilmesidir. Zaten imanın değeri de son tahlilde burada yatar. Eğer bilmek iman etmenin veya inanmanın yerini tutabilseydi veya iman edilen şey aynı zamanda bilinmesi yapısal olarak mümkün bir şey olsaydı, o zaman dine gerek kalmaz, bir süre sonra inancın yerini bilgi alırdı. İman, insanın bir şey, bir varlık, bir değer hakkındaki bilgi eksikliğinden ötürü geçici bir süre için benimsenen ve bu konuda kesin, güvenilir bilgilere ulaşma imkanı doğduktan sonra yerini bu bilgiye terk eden bir zihin etkinliği veya bir ruh tasdiki değildir. Tersine bir şey, bir varlık, bir değer hakkında, bilgiden bağımsız olarak benimsenen ve her hangi bir karşı bilgi ile ortadan kaldırılması söz konusu olmayan çünkü insan ruhunun ayrı bir planına ait olan orijinal bir zihin etkinliği veya ruhsal - iradi bir tasdiktir. Bundan çıkacak en önemli sonuç bir şeye inanma veya imin etme ile bir şeyi bilme arasında, her zaman, asla dolmayacak olan bir aralığın bulunacağıdır. Buna rağmen dinlerin temel kavramları veya değerleri ile ilgili olarak bir bilgi değeri taşıyor gibi görünen ifadelerde bulundukları ve bizden zaman zaman onları “bilme”mizi istiyorlarmış gibi taleplerde bulundukları da bir olgudur.
Felsefenin konusu içersine giren bazı sorunlar dinin da konuları içersinde yer alır. Felsefe evreni ve inanı tanımak ister: “ Evren nasıl oluşmuştur? İnsan nereden ve nasıl türemiştir? , İnsanın varlık amacı nedir?” gibi sorular sorar ve bunlara yanıt arar. Aynı sorular dinlerde, özellikle gelişmiş dinlerde de sorulur. Nitekim tevrat’ta , İncil’de, Kur’an’da bu soruların yanıtlarını buluruz.
Ancak felsefe ile dinin bu sorulara yaklaşimi çok farklidir. Felsefe bu ve bunlara benzer sorulara akla, mantığa ve gerçeğe dayanarak çözmek ister. Verilen yanıtları irdeler, eleştirir ve bu yanıtlardan en uygun olanları seçer. Bilimler yeni doğrular elde edince yanıtlarını ve bu verilere göre yeniden gözden geçirir. Kısaca felsefe yanıtlarını akla ve bilimin verilerine dayandırmaya çalışır.
Felsefenin temeli insan düşüncesidir.Felsefi bilgiler akla , mantiga ve ve özgür düşünceye dayanılarak elde edilir. Din ise ilahi temellere dayanır. Dini bilgiler vahiy yoluyla ve peygamberler aracılığı ile insanlara duyurulur.
dinsel bilgilerde dogmatiklik ön plandadır. Otoritelere kayıtsız şartsız inanmak söz konusudur. Felsefi bilgide ise tartismalar , eleştiri ve araştırma söz konusudur.
ikisi de hakikatı tanımak ve tanıtmak ister.
din daha çok pratik amaçlı olup inanca dayanır, fakat felsefe teoriktir. Din, kuralları ile insanın yaşamını düzenler . felsefenin ise böyle bir amacı yoktur.
A -) Her ikisi de genel olarak akıl adına konuşurlar ve kendilerini akla dayanan gerekçelerle haklı kılmaya çalışırlar.
B – ) Her ikisi de bilinçli, yöntemli ve sistemli birer araştirma faaliyetidirler.
C – ) Her ikisi de kavram ve soyutlamalar kullanarak ilke ve yasalara varmak isterler.
Öte yandan onlar arasındaki farklılıkları şu ana başlıklar altında toplamak mümkündür.
1 -) Bilimin kavram ve soyutlamaları felsefeninkilere göre daha az geneldir ve daha özel alanları konu alır.
2 – ) Felsefenin hem olguları hem de değerleri ele almasına karşılık bilim ancak olgularla veya ancak bir olgu olarak değerlerle ilgilenir ( örneğin insan bilimleri veya sosyal bilimler ); değerler, alamlar, idealler, erekler, böyle olmaları bakımından bilimin konusu olamazlar. Daha basit bir deyişle bilim ele aldığı olgular üzerinde iyi, kötü, doğru, yanlış, haklı, haksız vb. türünden değer hükümleri veremez, onlara erekler, idealler, anlamlar yükleyemez;
3 – ) Bilimin önermelerinin doğrulanabilmelerine ( tahkik edilme, verification ) karşılık felsefesinin önermeleri dar anlamda doğrulanamazlar. Bilime dayanarak hesaplamalar yapıp ön deyilerde (prediction ) bulunma imkanına sahip olmamıza karşılık felsefede böyle bir şey söz konusu değildir.
4 – ) Bilimsel araştirma ve buluşlar yapma yöntem ve usullerinin belli ve ögretilebilir olmalarina karşilik felsefenin filozoflar tarafindan bile üzerinde uzlaşilan belli ve standart bir araştirma, düşünme yöntemi mevcut degildir. Deyim yerindeyse her filozofun kendisine özgü bir felsefe yapma biçimi vardir.
5 – ) bilime dayanarak bilimin uygulaması olan teknolojiler yaratabilmesine karşılık felsefede yine böyle bir imkan mevcut değildir. Felsefe bir düşünme (nazar, theoria ) ve eylemedir (amel, praksis ), bir yapma, meydana getirme (sanat,tekhne ) değildir. Dolayısıyla ondan, bilimden olduğu gibi bir tekniğin, teknolojinin, sanatın, sanayiinin çıkması mümkün değildir.
Thank you for visiting our website wich cover about Felsefe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.