beğenmek kelimesini kiplerine göre çözümle



Sagot :

beğendim

beğendin

beğendi

beğendik

beğendiniz

beğendiler

görülen geçmiş zamana göre çekimledim

a) Türkçülere göre, bir dil başka dillerden kendisinde aynı anlamda kelime bulunmaması şartıyla, kelimeler almıştır ve alabilir. Fakat bir dil başka dillerden kip alamaz. Osmanlıcılara göre, Osmanlı dili arap ve fars dillerinden, kelimelerle beraber kipler de alır. Mesela, mektup kelimesi, osmanlıcılara göre, arapçadan ketebe (yazdı) maddesinden sıfat-fiil’dir. Anlamı “yazılmış” yazılan” dır. Buna dayanarak, osmanlıcılara göre hukuk-ı mektube yahut mektup hukuk deyimlerini dilimizde kullanabiliriz. Türkçüler mektup kelimesinin bu biçimde kullanılmasını kabul etmezler. Çünkü, sıfat-fiil kipi Türkçe‘de de vardır. mektup kelimesi, sıfat-ı fiil olduğu zaman, Türkçe’si yazılmış’tır. Demek ki, osmanlıcıların mektub hukuk dedikleri şeye biz yazılmış hukuk diyebiliriz. O halde, mektub kelimesinin, bir sıfat-fiil kipi olarak dilimizde kullanılmasına gerek yoktur.

Fakat mektup kelimesi sıfat-fiil kipi olduğu gibi, donmuş bir isim gibi de kullanılmaktadır. Fransızların lettre dedikleri şeye Türk halkı mektup adını vermektedir. Bir mektup yazdım. Bu hafta mektup aldım cümlelilerindeki mektup kelimesi işte bu ikinci anlamdadır. Mektup’un bu biçimde niteliği yoktur. Bu sıradan bir kelimedir. O halde, osmanlıcada kullanılan bütün arapça ve acemce sözcükleri, çekimli kelimeler ve basit kelimeler olarak iki bölüme ayırabiliriz. Bundan çekimli olanları derhal dilimizden atmalıyız. Basit kelime bölümüne girenleri eğer halk dilinde aynı anlama gelen başka kelime yoksa yeni Türkçe‘ye çekinmeden kabul etmeliyiz.

Bu ilkeye göre, katip kelimesi hal-fiil dir; yazan anlamında dilimizde kullanılamaz. Mesela, “Bu mektubun katibi kimdir?” denilemez. Fakat katib, secretaire karşılığı olarak, halk dilinde eskiden beri kullanılmaktadır. Meclis katibi, tüccar katibi gibi.

Kitabet kelimesi de ne yazmak anlamında bir mastar olarak ne de kâtiplik anlamında dilimizde kullanılamaz. Basit bir isim olarak, eski inşa deyiminin ifade ettiği composition, karşılığı olarak kullanılmaktadır:Kitabet dersi, kitabet sınavı.

Mutasarrıf kelimesi de “tasarruf” tan hal-fiil olduğu zaman, bir kiptir. Bu kipin kullanılmasına gerek yoktur. Mesela şu tarlanın mutasarrıfı diyecek yerde, şu tarlada tasarruf sahibi olan adam demeliyiz. Fakat bu söz bir sancağın1 en büyük yönetim memuruna, isim olduğu zaman, artık bir kip niteliğinde değildir, sıradan bir ad biçimini almıştır.

Bu örneklerde gösteriyor ki, arapçadan ve farsçadan, kip niteliğinde hiçbir kelime almayacağız. O halde, terim olarak arapça veya farsça bir kelimeyi kabul ettiğimiz zaman, ondan türemiş olan bütün sözcükleri de beraberce almamalıyız. Mesela, şu iştikak (türem) kelimesini, bir terim olarak kabul etmişiz diye, bunun müştak, müştatt-ı minh, müştakkat gibi kiplerini de kullanmamız gerekmez. Gerçi, bazan kitab, kitabet, katib, mektup, gibi aynı maddeden türemiş birçok kelimeleri dilimizde kullanmaktayız. Fakat, yukarıda da kısmen gösterdiğimiz üzere, bunların hepsi eski kip anlamlarını kaybetmiştir. Kitab kelimesi mastar kipi olduğu zaman, yazmak anlamında dır. Kitab kelimesi, bu anlamda olarak dilimizde asla kullanılmamıştır. Kitab sözü bir kelime olduğu zaman, Fransızca livre kelimesinin karşılığıdır. İşte, Türkçe‘de ancak bu anlamda kullanılmaktadır. Muharrir kelimesini (recdacteur) karşılığı olarak kullanabiliriz. Fakat, sıfak-fiil olarak yazılmış anlamında olan muharrer kelimesinin kullanamayız: mesela balada muharrer diyemeyiz, (yukarıda yazılan) demeliyiz. Tahrir mastarı da kullanılamaz. Fakat tahrirat kelimesi, resmi mektupların özel adı olduğundan, çoğul anlamına alınmamak şartıyla kullanılabilir.

Bir kelimenin çoğul biçimi de, kelime değil, çekimdir. Buna göre arapça, acemce çoğul kipleri de dilimizde kullanılamaz. Şu halde zabitan, zubbat gibi çekimler yeni Türkçe‘ye giremez. Türkçe‘nin kendisine özgü çoğul çekimi ler, edatı ile yapılır. O halde, dilimizde zabit (subay) in çoğulu yalnız zabitler’dir.

Bununla beraber, bazı arapça ve acemce çoğullar vardır ki, dilimizde çoğul anlamını yani çekim niteliğini kaybetmişlerdir. Yukarıda tahrirat kelimesi bu türden olduğu gibi, ahlak, talebe, amele, edebiyat, yaran, evlad gibi birçok söyleyişler bu kadroya girer. Bu kelimelerin, dilimizde çoğulu çekimlerinin olmadıklarının bir ispatı da Türkçe‘nin ler, edatı ile çoğul haline getirebilmeleridir: Ahlaklar, talebeler, ameleler, edebiyatlar, yaranlar, evladlar, tahriratlar gibi.