ülke politikalarında dilin işlevi ?



Sagot :

Güneydoğu Asya’da yer alan bir takımada devleti olan; Malezya, Endonezya, Vietnam, Tayland ve Güney Çin Denizi üzerinden Çin ile komşu olduğunu söyleyebileceğimiz Filipinler, 95 milyonluk nüfusu ve özellikle ticaret yolları üzerindeki stratejik öneme haiz konumu nedeniyle uluslararası sistem bağlamında önemli bir yer tutan bir bölgesel aktördür. Nüfusunun çok büyük bir bölümü Malay etnisitesine dahil olsa da çeşitli yerel halklar ve Çinliler ile ülkenin sömürge geçmişini yansıtan İspanyol ve ABD kökenli gruplar da Filipinler’de yaşamaya devam etmektedir. Zaten bu nedenle Filipino olan resmi dilin yanı sıra İngilizce ve İspanyolca da tüm ülkeye yayılmış durumdadır ve neredeyse ikinci resmi dil işlevi görmektedirler. Filipinler nüfusunun % 85’ten fazlasının Katolik olduğu bilinmektedir. İslamiyet ise Hıristiyanlığın Katolik mezhebinin ardından ülkede en çok görülen din olmaktadır. Müslümanların, Filipinler nüfusunun % 10’undan biraz daha fazlasını oluşturduğu tahmin edilmektedir. Ülke nüfusunun çok büyük bir bölümünün Katolik olması, ülkenin yaklaşık 400 yıl boyunca İspanyol kolonisi olarak kalmasından kaynaklanmaktadır. Bu dönemde Filipinler’de yaşayan yerli halka çok büyük bir siyasal, sosyal ve kültürel baskı uygulanmış ve halk adeta zorla Katolikleştirilmiştir. Zaten ülkenin adı olan Filipinler de, İspanyolların kendi kralları II.Phillip’ten esinlenerek koydukları bir isimdir. 1898’ten 1946’daki bağımsızlık ilanına değin geçen sürede ABD’nin hakimiyeti altında kalmış olan Filipinler’de bu sayede Protestanlık inancı da görülmeye başlanmıştır. Bunun yanı sıra, ülke topraklarında yaşayan Çinlilerin çok büyük bir bölümü Budisttir. Çeşitli yerli halklar bağlamında karşılaşılan animizm de Filipinler’in toplumsal kültürünün bir parçasını oluşturmaktadır. Görüldüğü üzere Filipinler etnik ve dinsel tabanlı bir kültürel ve toplumsal çeşitliliği içselleştirmiş durumdadır. Ne var ki, bugüne değin geçen sürede bu toplumsal çeşitliliğin bir “zenginlik” olarak kabul edildiği ve özgürlükçü bir söylemin devlet tarafından benimsendiği söylenemez.