Her şey onunla başladı onunla da bitecek. Onunla var oluyor onunla yok olacak. Her şeyi o muhafaza ediyor, her şeyi o yetiştirip büyütüyor. Sonra da tekrar içine alıp o yok ediyor, potasında eritiyor, eritiyor ve yine kendi özüne dönüştürüyor. Savaşlar onun için kavgalar onun için, onu almak için, süslemeler, yapılaşmalar onun için. Sanıyorsun hep senin olacak, kendince her şeyi ebedileştirmek istiyorsun ama ne yazık ki, o sahibi oldukların bir sonraya bir sonraya kalıyor. Ne acı bir hal, sanki kendimize kalacakmış gibi sonuçta elden ele değişen bir tapu kâğıdı. Ama yaşama ve yaşatmanın bir şartı gibi.
Mücadele ettiğin, uğrunda yokluk sefalet çektiğin, hatta onun için cana kıydığın bu topraktan keşke sana çöp kadar bir hatıra kalabilseydi. Hayrını, zekâtını dahi vermeye bir türlü kıyamadığın malın, seni toprağa itmeye mani olamayacak ve kalanların elinde özenle sahiplendiklerin tarumar olacaktır. Bazen atadan babamdan bir hatıra kaldı dersin ne yazık ki yine o hatırada, senden sonrasına kalır. Bu toprak neleri yutmadı ki, bir gün beni de, illa ki senide yutacak. Ne yazık ki yaşamak, bulmak, tasdik etmek ve sonunda ölmek için bu dünyaya gelen insanlar, dünyanın dört tarafına kazık çakıyorlar, kendilerince ebedileştirmek, sahiplenmek istiyorlar. Bir mezarlığa gittiğinizde varlıkları dünya da kalmış, topraktan başka izleri kalmamış mezar taşlarını görürsünüz ve birde o konuma da kendimizi bir düşleyelim. Dünya aynı dünya, toprak aynı toprak, ama insanlar gece gündüz gibi, mevsimler gibi değişiyor. Tapu dairelerinde yer değiştirilen isimler.
Hani her şey aslına rücu edecek denilmiştir ya, insan da topraktan yaratılmış ona bir ruh bir güzellik ve irade verilerek toprağın üzerine düşmüştür. Ama insan, verilen nimet ve hâkimiyetlerle şımarmış kendini ebedi mülk sahibi sanmıştır. İnsan yine aslına dönecek ve toprak olacaktır. Ancak ruhun üzerine kaydolan mükâfat, suç ve ceza dosyalarıyla, şahitleriyle baş başa kalacaktır.
Toprak sanki gülünç bir manzara izler gibi bizi izliyor. Fırtınalar kopuyor, savaşlar oluyor, cinayetler işleniyor, ama o hep aynı mekanda, herkes faniliğini unutmuş, ebediliği ve daha fazla mal bölüşme derdine düşmüş. Ulemalar, din adamları bize vaaz edenler, onlar da bu dünyanın cazibelerine, saltanatına ve ebedilik akışına kapıldılar. Bakıyorum da her birinin lüks evleri lüks arabaları var. Hani nerede hayır yapmayı tavsiye edenler.
O toprak; bir cevherdir, tükenmeyen kaynaktır, eşeledikçe altından yeni kaynaklar gazlar ve kıymet biçilemeyen yeni, yeni cevherlerini size sunacaktır.