Atatürk'ün sanata ve sanatçıya verdiği önemi anlatan kompozisyon gerekiyor. Acil yarına bulmam lazım. Yardımcı olursanız sevinirim.



Sagot :

Atatürk, birçok sanat dalları ile yakından ilgilenmiş, sanata ve sanatçıya büyük önem vermiştir.

Okul yıllarından başlayarak şiire ve edebiyata ilgi duymuş, beğenerek okuduğu Namık Kemal’in şiirlerinden etkilenmiştir.

Atatürk’ün Harbiye talebesi iken kendisinin yazdığı “Bir askerin mezarına” ve Şanlı Ordu Gazetesi’nde yayınlanan “Kasidei İstibdat Yahut Kırmızı İzler” adlı şiirleri, onun şiire ve edebiyata duyduğu ilgiyi ispat eden iki örnektir sadece. Bir çok şiir ve yazıyı kaleme alan Atatürk’ün en büyük edebî eseri, Nutuk’tur.

Atatürk, şiir ve edebiyatın dışında müzik konusu ile de yakından ilgilenmiştir. Şarkı ve türkü dinlemeyi sever, söylenen şarkı ve türkülere kendiside eşlik ederdi. Bu eserlerin söz yazarları, bestecileri ve yorumcuları ile yakından ilgilenmiş, sanatla uğraşan insanlara saygı duyulması gerektiğini şu sözlerle ifade etmiştir, “Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.”

Rumeli türkülerine de ayrı bir ilgisi olan Büyük Önder Atatürk, oynanan halk oyunlarına bazen iştirak eder, özellikle “Zeybek” oynamayı çok severdi. Sofya Askeri Ataşesi olduğu yıllarda, çok sesli müziği yakından tanıma fırsatı bulmuş, klasik müzik ve operanın ülkemizde gelişimi için bazı çalışmalarda bulunmuştur.

Atatürk zamanında yapılmış olan binaların mimari açıdan güzel oluşu ve eski tarihi yapıların korunması çabaları, Atatürk’ün mimariye olan ilgisinin önemli kanıtlarındandır.

Atatürk’ün, edebiyat, heykeltıraşlık, mimari, resim, müzik, tiyatro ve bale gibi sanat dallarının gelişimi için çalışmalarda bulunması ve bu sanat dalları ile uğraşan sanatçılarla yakından ilgilenmesi, onlara destek vermesi, Atatürk’ün sanat ile çok yakın bir ilişki içinde olduğunun en büyük göstergesidir.

Atatürk sanat ile ilgili düşüncelerini Çankaya Köşkü’nde sanatçılarla yaptığı sohbetlerde dile getirdiği gibi, Meclis kürsüsünden de halka hitaben dile getirmiştir. Sanatın tarifini ise şu şekilde yapmıştır, “Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu anlatım sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.”

Atatürk, sanatkârlara büyük değer vermiş, onların yaptıkları işlerin öneminin büyüklüğünü ise şu sözlerle açıklamıştır, “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız.”

Bir milletin çağdaş bir seviyeye ulaşmasında, güzel sanatların da önemli bir rolü olduğunu vurgulayan Atatürk, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” diyerek, milletlerin oluşmasında ve ileriye gitmesinde güzel sanatların büyük etkisine dikkati çekmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin Türk kültürü olduğuna inanan Atatürk’e göre, “Güzel sanatlarda başarı, bütün inkılapların başarılı olduğunun en kesin delili”dir.

Atatürk, 1 Mart 1923’te TBMM’de yaptığı bir konuşmada güzel sanatlara ilişkin görüşlerini açıklarken, “Vatanın önemli merkezlerinde modern kitaplıklar, müzeler, konservatuarlar, güzel sanat sergileri kurmak” gerektiğini ve amacını ortaya koymuştur.

Yeni Kurulmuş ve Ortaçağın karanlığından çıkmaya çalışan bir toplumun siyasi bağımsızlığının yeterli olmadığı ümmetlikten ulusluğa geçiş sürecinde modernleşmenin de gerektiğini ve bunu en önemli mihenk taşlarından birinin de sanat olduğu gerçeğini benimsemiş ve bu doğrultuda olanakları zorlayan çabalar gösteren bir liderdir Atatürk.

Sanata ve sanatçıya verdiği değer ve destek milli sanatın oluşmasını sağlamıştır. Geleceği başarıyla öngören Atatürk daha başkentte betonarme binalar yapılmaya yeni başlamışken Avrupa’ya genç sanatçıları ve yetenekli öğrencileri göndererek Cumhuriyetin en başarılı sanatçılarını desteklemiştir.

“Sizi kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olup dönünüz.” diyerek Avrupaya gönderdiği Cemal Reşit Rey, Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, İdil Biret, Suna Kan, Cahit Arf gibi müzisyenler; Çallı İbrahim, Namık İsmail, Hikmet Onat, Avni Lifij, Feyhaman Duran gibi ressamlar; Cahit Sıtkı Tarancı, Sabahattin Ali, Sabahattin Eyüpoğlu, Samet Ağaoğlu gibi edebiyatçılar; Ekrem Akurgal gibi arkeologlar ve Macit Gökberk gibi filozoflar öğrendiklerini yerli sanatta başarı ile uygulamışlardır.

Bunların yanında yapılan sanat merkezleri, kültür merkezleri, üniversitelerde açılan sanat bölümleri ve maddi ve manevi destek Türk sanatının oluşmasını sağlamıştır.