Sagot :
Bundan yaklaşık yüzyıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanmış meselenin etkileri halen daha devam etmektedir. Farklı devlette yaşanmış bu olayın etkileri günümüzde Türk Dış Politikası’nın manevra alanını daraltmakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’ni bazı yaptırımlarla karşı karşıya bırakmaktadır. İşte bu araştırmanın amacı da yüz yıl evvel yaşanmış olayın hangi koşullarda meydana geldiğini ve bugün nasıl bir şekle büründüğünü incelemektir. Görülecek ki Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını bölmek için planlanan ve uygulanan projenin başarısız olması bugün yine aynı devletlerce intikam alır gibi Türkiye Cumhuriyeti’ne koz olarak kullanılmaktadır. Bugün belirli emeller doğrultusunda, sistemli şekilde uygulanan bu politikayı iyi kavramak için sorunun daha öncesinden yani Ermeni tarihinden başlanılarak, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilerin durumu incelendikten sonra günümüze kadar nasıl geldiği araştırılacaktır.
Cevap:
asıl onlarin sorunu ne
Açıklama:
Osmanlı Devleti’nin son elli yılına damgasını vuran en önemli sorunlardan biri
olan Ermeni meselesi, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında İngiltere ile Rusya
arasındaki rekabetin yarattığı emperyalizm sorunu olarak ortaya çıkmıştır. Ermeniler
bundan sonra Osmanlı Devleti'nin bütün Hıristiyan unsurları gibi bağımsız bir devlet
kurma çabasına girmişlerdir.
Osmanlı Devleti, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında yenilgiye uğradıktan sonra,
3 Mart 1878 tarihinde imzalanan Ayastefanos Antlaşması'nın 16. maddesi ve daha
sonra onun yerini alan Berlin Antlaşması’nın 61. maddesiyle Ermenilerle ilgili ıslahat
yapmayı kabul etmişti. Böylece Ermeni sorunu uluslararası antlaşmalara girmek
suretiyle Osmanlı Devleti'nin kendi egemenlik hakları çerçevesinde çözebileceği bir iç
sorun olmaktan çıkmış, Rusya ve İngiltere'nin müdahale aracı olarak kullanacakları
bir sorun haline dönüşmüştür.
Aslında asırlardır Osmanlı Devleti'nin yönetimi altında yaşayan Ermeniler
imparatorluğun her tarafına dağılmışlar, korkusuzca, asayiş içinde, mal, can, ırz ve
namusları emniyet altında, mezheb açısından da tamamen serbest, huzurlu, ekonomik
açıdan ise Müslüman tebeadan daha rahat yaşamışlardır. Ticaret ve sanatla
uğraşmışlar, sarraflık ve kuyumculuk yapmışlar, öteden beri Osmanlı Devleti'nce özel
hizmetlerde ve emniyet gerektirecek işlerde kullanılmışlardır. Devletin Darphane ve
Baruthane gibi önemli müesseselerinin başına geçmişler ve “millet-i sâdıka” olarak
adlandırılmışlardır. Osmanlı Devleti Hıristiyan tebeasına karşı eşit muamele etmiş,
bunlardan birini diğerine tercih etmemiş ve birbirlerinin işlerine karıştırmamıştır.
***
"Ermeni Meselesinin Geçirmiş Olduğu Safahat-ı Siyasiyyeye Dair Tarihçe
(1877-1914)" adıyla kaleme alınan ve Tiflis Başşehbenderi Münir Süreyya Bey
tarafından hazırlanan bu rapor, 9 Temmuz 1916 da İstanbul'da tamamlanmıştır ve
toplam 194 sayfadır.
Münir Süreyya Bey, raporunda Ermeni meselesinin milletlerarası bir sorun
olmasından başlayarak, Birinci Dünya Savaşının başlangıcına kadar geçen süre
zarfında meydana gelen gelişmeleri üç ana bölümde ele almıştır.
Birinci bölüm, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Avusturya-Macaristan ve
İtalya sefirlerinin Hariciye Nezareti'ne verdikleri 11 Haziran 1880 tarihli ortak notayla
başlayıp, 1883 yılı olaylarıyla sona ermektedir.
İkinci bölüm, 1894 yılındaki Sason isyanıyla başlayıp, 1897 yılındaki olaylara
kadar devam etmektedir.
XII
Üçüncü bölüm ise 1912 tarihinden başlayarak, 1914 senesinde Birinci Dünya
Savaşının çıkışına kadar geçen süredeki gelişmeleri kapsamaktadır.
Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'nın Hariciye Siyasî bölümünde, 2875/9 dosya
ve gömlek numarasıyla kayıtlı olan raporda, Ermeni meselesinin ortaya çıkışı ve
gelişmesinde büyük devletlerin rolleri, siyasî ve diplomatik girişimleri, ıslahat
teşebbüsleri, Ermenilerin faaliyetleri, büyük devletlerin takındıkları tavırlar açıkça
ortaya konulmaktadır.
Hazırlanan bu kitap aslına sadık kalınarak sadeleştirilmiş, Avrupa dillerindeki
yer isimleri orijinal yazılışlarıyla, şahıs isimleri ise Osmanlıca okunuşlarıyla
verilmiştir. Münir Süreyya Bey'in rapor metninde dipnot olarak belirttiği şahıs
isimlerinin yazılışları aynen korunarak gösterilmiştir.
Raporda geçen yer, şahıs isimleriyle kurum ve terimler için ayrıntılı bir indeks
hazırlanmış, orijinal yazılışları eksik olan bazı şahıs isimleri parentez içinde burada
belirtilmiştir.
Hazırlanan bu kitap, iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, raporun
sadeleştirilmiş hali, ikinci bölümde ise raporun fotokopisi ve ekleri bulunmaktadır.
Orijinal haliyle her sayfada tek sütun olan raporun fotokopisi, yer tasarrufu
açısından iki sütun halinde verilmiştir. Fotokopide görülen sayfa numaraları Münir
Süreyya Bey tarafından verilen numaralardır.
Münir Süreyya Bey'in raporunda kullandığı ve Osmanlı Arşivi'nin çeşitli
fonlarında bulunan 183 adet belge, bugunkü tasnif numaralarıyla "Ekler" bölümünde
yer almaktadır. Bu bölümde her belgenin fotokopisinin başına tanıtıcı bir başlık
konulmuş, sonuna da kimliği yazılmıştır.
Münir Süreyya Bey, raporunda yararlandığı belgelerin bir kısmını
numaralandırmıştır. Raporda sözkonusu edilen ancak sıra numarası olmayan belgeler
tarafımızdan tesbit edilmiş ve tüm belgelere müteselsil olarak numara verilmiştir. Bir
karışıklığa meydan vermemek için Münir Süreyya Bey'in metninde yer alan belge
numaraları kullanılmamıştır.
Ayrıca Münir Süreyya Bey, raporunda Sarı Kitap olarak da bilinen orijinal adı
"Documents Diplomatiques, Affaires Arméniennes, Projets de Réformes Dans
L'empire Ottoman (1893-1897)" olan eserden de faydalanmıştır. 1897 yılında Paris'te
basılan bu eserin orijinal adı kitapta ilk geçtiği yerde dipnot olarak gösterilmiştir.
Thank you for visiting our website wich cover about Tarih. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.