dinler arasındaki hoşgörüyü açıklarmısınız



Sagot :

dini hoşgörü dinin inanlara gösterdiği hoşgörü dışında insanlar arasındaki hoşgörüyü kapsar. hoşgörü kelime anlamı olarak yapılanları anlayışla karşılamak demektir.
bu bağlamda, siz eğer inanmıyorsanız inanları aşağılayamaz; ya da onlarla dalga geçemezsiniz. herkesin özgür iradesidir çünkü. zıt yönden bakacak olursak; inancınız varsa, ve ibadet ediyorsanız, inanmayan insanları ya da farklı bir dine inananları din yoluna çekmeye boşuna uğraşmamalı, onları gavur dinsiz satanist gibi sıfatlarla anmamalısınız. bu bir insanlık ayıbıdır. ramazanda siz oruçluysanız, karşınızda yemek yiyen birine içinizden sinirlenmeye hakkınız yoktur örneğin. bu bir vicdan meselesidir. size göre o insan ölünce cehennemde yanacak olabilir; ama bu o insanın sorumluluğu altındadır. kaldı ki kızma sebebiniz onun inanç derecesi değil de sizi özendirmesi ise, durum daha da vahim. oruç kelime anlamı olarak islamiyette belli bir süre dünyevi zevklerden uzak kalıp, allah rızası için yemekten içmekten kaçınmaktır. burada amaç izzet-i nefsini kontroldür. şimdi sorarım size, böyle bir durumda, sizin karşınızdakine değil de kendinize kızmanız gerekmez mi? sorumluluğa giren sizsiniz ve bu ibadete uyması gereken de sizsiniz. bir başka bakışla ramazanda içki içenlere aşırı büyük tepki göstermek de bu anlama girer.
benim inancım bir müslümanınki gibi olmayabilir, ama benim gösterdiğim hoşgörüyü onlardan da bekliyorum. bunu da genelleme yaparak aktarmak istedim. herkesin inancı kendine. kimse birbirinden sorumlu değil. siz de kimsenin inancının kontrolörü değilsiniz.

(nightwish, 05.11.2004 00:18)


leküm diniküm veliyedin (sizin dininiz size, benim dinim banadır)
(kafirun suresi, 6. ayet)

(srce, 05.11.2004 00:25 ~ 01:47)


dünyada tarih boyunca sürekli zikredilse de çoğunlukla teoride kalan fakat pratikte yalan olan kavram. öncelikle olaya din kavramından girecek olursak; dinin kelime anlamı yaşam felsefesi veya hayat yolu olarak çevirilebilir. tarih boyunca pratik uygulamalarda benimsenmiş bir yaşam felsefesine uymayan insanlar nedense oldukça hoşgörülü bir şekilde kıyıma uğratılmışlardır. en hafifleriden başlayacak olursak; diyet olarak verilen kol bacaklardan tutup taşlanma sonucu ölümlere, aforoz sonucu çeşitli asimile hadiselerine kadar gider bu vahşeti birazcık daha arttıracak olursak eğer..ve tarihten silinmeye çalışılan çeşitli olaylara girişirsek. hristiyanların avrupada özellikle italyadan başlayıp ta britanyaya celt lere kadar uzanan pagan katliamlarından, islamiyetin yayılma dönemindeki avrupa seferlerindeki kırımlara kadar bir dünya örnek mevcut. bir kere haçlı seferleri var ki hepsini yer tüketir. biraz daha güncellersek eğer sözde islami düzeni yaymaya çalışan yüzlerce terörist örgütün bir çoğunda masum insanların katledildiği saldırıları, aynı şekilde filistine israilin uyguladığı zulüm vs. vs. diye gidecektir bu. aynı şekilde dikkat çeken bir nokta daha; tarihte fetih politikası güden bir çok ülkenin(barbar ırklar hariç) ortak özelliğidir bu... derler ki; "biz fethettiğimiz yerlerde insanların inanç ve yaşayışlarını serbest bıraktık". fakat ironik bir biçimde eklenir ki; "fetheden ülkenin birçok ferdi bu yeni ülkeye yerleştirilir ve o ülkede yaşayan bir çok ülkenin vatandaşı da farklı yerlere nakledilir". yani inanç ve yaşam şekilleri serbest bırakılır, fakat bunu yapabilecekleri ortam ellerinden alınılır. ne kadar zekice ve hoşgörülü değil mi? bir din, inanç sistemi, hoşgörülü olmayı önerebilir... fakat aslolan uygulamadır. insanlara hoşgörülü olun denirken hoşgörülü olmamak öğretiliyorsa olaydaki çarpıklığın önüne hiç birşey geçemez.
sonuçta teori sadece yapılanları örtbas etmek için kullanılan bir kılıfken, pratikte işin rengi kırmızıya çalar hep. zira şöylede bir gerçek vardır hiç bir din idda edemezki biz kan dökülmesine karşıyız vs diye. bir kere dinin gelişi kanlı olmak zorundadır. benimsenen her yeni din, bir devrim sonucu benimsenmiştir ve kansız olan bir devrim tarihte yoktur. tabii ki bazı kaynaklar bazı şeyleri yumuşatacakveya kendi çıkarına çevirecektir. sonuçta pek güzel bir söz var ki "tarihi daima kazananlar yazar" der. aynı şekilde bu olaya karşı çıkan bir söz daha "bilgi asla yok edilemez ancak gözlerden gizlenebilir, ta ki biri onu tekrar ortaya çıkarmaya karar verene kadar der". dünya dinlerindeki(evrensel olanlar) temel politika zaten başlı başına yayılmacılıktır. bundan dolayı ebediyen yaşayan herkesi tek vücut yapmaya çalışacaktır. bu aşamada hoşgörü ne kadar korunabilir ? bunu bilmek mümkün değil gibi.

tanbul, geçtiğimiz Perşembe günü (4 Nisan) ilginç ve önemli bir görüşmeye şahit oldu. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Polat Rönesans Otelde Fethullah Gülen Hocaefendi ile kısa bir görüşme yaptı.

 

Edinilen bilgiye göre, dinler arası diyalogun somut bir örneğinin sergilendiği görüşme 'inançlar arası hoşgörü' merkezli bir eksende cereyan etti. Bilindiği gibi uzun zamandan beri toplumun her kesimini, birbirini anlamaya davet eden ve hoşgörü mesajları ile kitleler arası diyalog çağrısı yapan Fethullah Gülen Hocaefendi 'ye değişik kesimlerden olumlu cevaplar verilmiş ve toplumsal bir uzlaşma ortamı sağlanması yolunda güzel adımlar atılmıştı.

Görüşme Talebi Bartholomeos'dan

Fener Rum Patriği Bartholomeos'un talebiyle gerçekleştiği bildirilen görüşmenin ana konusunu dinlerarası diyalogun oluşturduğu belirtildi. Nezaket ziyareti çerçevesinde bir araya gelen tarafların, semavi dinlerdeki ortak konuları gündeme getirerek, günümüzde 'herkesi olduğu gibi kabul etmenin zorunluluğu' üzerinde durdukları ifade edildi. Görüşmede semavi dinlerde sulhun esas olduğunu ve dünyanın su zamanda en çok barışa ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Fethullah Gülen Hocaefendi'nin özetle, "Hazreti Isa Müslümanlar için de çok önemli bir peygamberdir. Sizin büyük saydıklarınız, bizim için de büyüktür ve bu sözlerimiz gönülden söylenmiş samimi ve derin hislerimizdir. İnanmış insanlar dünyada hoşgörü ve sevginin hakim olması için uğraşmalı; inançsızlığın, kin ve nefretin gönüllerden silinmesi için gayret etmelidir. Tek Allah'a inanmış insanların önderlik edeceği sulh ve sükuna, dünya bugün her zamankinden daha çok muhtaçtır" seklinde konuştuğu öğrenildi.

Sohbet esnasında Fener Rum Patrikhanesi tarafından daha önce birçok platformda gündeme getirilen Heybeliada'da bir okul açılması meselesine de değinildiği ve Hocaefendi'nin görüşlerini "Konu devletimizin politikası ile ilgilidir. Sanırım bu tur konularda mütekabiliyet esastır. Heybeliada'da okul açılabilmesi için en azından Selanik gibi bir merkezde Türk okulu açılması Türk kamuoyu açısından da önemli bir jest olacaktır" seklinde ifade ettiği belirtildi. Patriğin de bu teklifi çok güzel bulduğu öğrenildi.

Görüşme sonrasında dinlerarası hoşgörüyü ifade etmesi açısından samimi bir şekilde tokalaşıldığı ve tarafların çok olumlu ve nazik bir görüşmenin gerçekleştiğini ifade ettikleri vurgulandı.