Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun edebi kişiliği?



Sagot :

1932 yılında Tokat'ın Zile ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Zile'de okudu (1947). İstanbul'da Haydarpaşa Lisesi'ni (1950) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1956). İstanbul Belediyesi şubelerinde memurluk, Türkiye Kızılay Derneği'nde Neşriyat Müdürlüğü (1962), İstanbul Sosyal Sigortalar Kurumu Hukuk İşleri Müdürlüğü'nde şeflik görevlerinde bulundu. Milli Eğitim Basımevi (1968) ve Derleme Müdürlüğü (1974) yaptı. 

İlk hikayeleri, Sivas'ta çıkan Hakikat gazetesinde yayınlandı (1948). Daha sonra hikayeleri İstanbul, Yol, Türk Yurdu, Türk Dili (1955-59) ve Türk Edebiyatı dergilerinde yer aldı. Çağlayanlı Vadi adlı romanı Vatan gazetesinde tefrika edildi (1964). Nehir roman denilebilecek bir dizi roman yazdı. Malazgirt zaferinden (1071) başlayıp, Osmanlı'nın fetret devri ve İstanbul'un fethine kadar Türk tarihi konu aldı. Diğer romanlarında, günümüz Türkiye'sinde yaşanan toplumsal değişim ve sonuçları işledi. 

Trampacılar adlı oyunu, İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda (Mart, 1968) sahnelendi. Oyun yazarlığında en önemli başarısını gösterdiği Büyük Otmarlar, önce İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu'nca sahneye konuldu(1967), Ardından Avrupa Üniversitelerarası Tiyatro Festivali'nde en iyi oyun seçildi (1968). 

ÖDÜLLERİ:

Gece Vaktinde Gün Dönümü ve Karanlıkta Mum Işığı adlı kitaplarıyla "Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı"nı 1980 kazandı. 1994'te İLESAM Üstün Hizmet Beratı verildi. 1998 yılında Atatürk Dil-Tarih Kurumu şeref üyeliği'ne seçildi. 

ESERLERİ:

Hikaye: 
Abdürrezzak Efendi (1956), Menekşeler Ölmemeli 81972), Bir Büyülü Dünya ki (1972). 

Roman: 
Kilit (1971), Anahtar (1973), Kapı (1973), Konak (1974), Çatı (1974), Üçler-Yediler-Kırklar (1975), Bu Atlı Geçide Gider (1977), Karanlıkta Mum Işığı (1978), Darağacı (1979), Sabır (1980), Ebem Kuşağı(1989), Cevahir ile Sadık Çavuş'un Buğday Kamyonu (1980), Gecevaktinde Gündönümü-İstanbul'un fethi (1980); Geçitteki Ülke (1980). ...Ve Çanakkale 1 / Geldiler (1989), ... Ve Çanakkale 2 / Gördüler (1989), ...Ve Çanakkale 3 / Döndüler (1989). "Bu eserler Türkiye Yazarlar Birliği'nin "Yılın Romanı" ödülünü aldı (1980)." Kutsal Mahpus (1990) Sabır Ağacı (1992) - 8 ciltlik bir roman. (Kıbrıs'ın 4000 yıllık tarihini anlatan bir roman) Benim Adım Yunus Emre(1994) Bir ömür boyu Kıbrıs... (Rauf Denktaş'lı Kıbrıs'ın son dönemini anlatan bir roman çalışması. Halen devam etmektedir.) Destan: Yaratılış ve Türeyiş (1965), Dedem Korkut'un Kitabı (1990), Sonsuza Uyanan Taşlar (1973)Oyun: Büyük Otmanlar (oyn. 1967, bes. 19789) Trampacılar (oyn. 1968) Çardaklı Bakıcı (1969). "Bu eser MEB ödülünü aldı." Köprü (1969). "Ankara'da Türk Ev Kadınları Derneği ödülünü aldı." Son bloklar (1969) Her Bizans'a Bir Fatih (1972) Mehveş Hanim (1984), Meragati Abdülkadir (1986). Yunus Emre (1995) İnceleme: Türk Destanları (1986)

EDEBİ KİŞİLİĞİ


Roman, hikaye,oyun, deneme ve makale  türlerinde de yazan ve bol ürün veren yazarlarımızdan birisidir. Çok sayıda öykü ve raomanı basılan yazarın hikayeleri ve romanları arasında mekan, ve zaman bakımlarından çok büyük farklar vardır. Romanlarında daha ziyade tarihi kahramanlık olayları anlatırken öykülerinde gündelik olayları aktarmıştır. Hikayelerin de ferdi sorunları ele almayı tercih ederek kişilerin gündelik toplumsal sorunlar karşısındaki  psikolojik tepkilerini tahlil etmeye çalışır. Romanlarında ise milletin ve devletin geçmişi,geleceği,varolması ile ilgili meseleler üzerinde durmaktadır.

1970’li yıllardan sonra daha çok roman yazsa da Sepetçioğlu’nun edebî hayatının ilk safhasında hikâyenin önemli bir yeri vardır. Sepetçioğlu’nun üç adet hikâye kitabı bulunmaktadır. Hikayelerinde ferdi sorunlara değinne Sepetçioğlu’nun hikâyelerinde şahısların çoğunun ismi belirtilmemiştir.Hikâye figürleri; delikanlı, kasketli adam, gümrükçü (Bir Otel’de Üç Kişi), çocuk, ihtiyar bir adam, arabacı (Uçan Daire), gözlüklü adam, topal hademe (Sinagog ve Çarşaf,) gibi kahramanlar isimleri ile değil durumları veya meslekleriyle ifade edilmiştir. 1970’li yıllardan sonra hikâye yazmayı bırakır ve asıl amacı olan roman yazarlığına yönelir. (3)

Sepetçioğlunun hikayeciliği hakkında kapsamlı bir inceleme yapan Ömer Çakır adı geçen yazısında onun hikayeciliği hakkında şu görüştedir." Dolayısıyla yazdığı hikâyeler, onun romancı olma yolunda kalemini geliştirmeye yarayacaktır. Yazar, bu çerçevede önce toprak adamının toprağa bağlı hayatına, daha sonra da şehirdeki insana ayna tutar. Onun hikâyelerindeki en büyük başarı insanı-mıza ve çevresine kuvvetli bir gözlemle bakması ve gördüklerini ayrıntılı birşekilde tasvir etmesidir."  (3)


Anadolu'daki Türk varlığının toprağı vatanlaştırma, toprağa kök salma, vatanı var eden milleti ayakta turan ülkülerin yaşatılabilmesinin önemi, milletleri var ve hür kılan değerlerin tarih ve kültür olduğu bilincinin yaşatılması eserlerinin yazılış amacını ortaya koyan eserlerinde savunulan düşünceler olarak ortaya çıkar. Romanlarında Büyük Türkiye rüyasından kaynaklanan maneviyatıyla, inaçlarıyla toplumsal değerleriyle, alp erenlerden oluşan inançlı kararlı kişileriyle ütopik bir ülke kurmanın gizli bir hülyası vardır. Tarihi olayları anlatırken bu parlak günlerden haz ve hız alan  değerlerine bağlı  fertlere sahip  Türk medeniyeti kurmak özlemi ortaya çıkar.

Romanlarındaki konular, Türkler üzerinde oynanan entrikalar, bunların doğurduğu kötüsonuçlara karşı durabilmenin yollarının birlik, beraberlik, alp eren ruhu, inanç  güven millet ve vatan sevgisi olduğu vurgulanır. Türklerin karşılaştıkları güçllükeri yenmelerinin sırrını  inanç ve milleti eğemen kılma ülküsü olduğunun altları çizilimiştir.  Eğemenlik kurmak, hür olmak, aleme nizam vermek, millet olmak bilinci , birlik ve beraberliği sağlayan maddi ve manevi değerlere gösterilen saygı Türkleri zorluklardan kurtaran , Türkelre zaferler kazandıran değerler olarak sunulur.

 Sepetçioğlunun romancılığı ve üslubu hakkında kapsamlı bir inceleme yapan Abdullah Şengül'ün şu cümleleri oldukça manidardıır: "Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun romanlarında mukayese, bir üslûp özelliği olarak göze çarpmaktadır. Yukarıda kısaca bahsettiğimiz karşılaştırmalardan başka “madde-mana”, “tabiat-insan”, “halk-devlet” gibi mukayeseler de yapılır. Anlatıcıya göre ruh arınmadıkça para zebanileşir. Sağlam bilgi, doğru düşünce ve temiz yürekli tapınma, çekirdeğin uygun topraklarda ağaç- lanıp ürün vermesi anlamına gelir. Sarayın penceresinden halkı seyretmek, dalında seyredilen elma gibidir; değil tadını, rengini bile ayırt etmek zordur. " (5)

Romanlarında Türk milletinin tarihsel tinini oluşturan  alp eren kimliğinin karakteristik özellikleri idealize edilmeye çalışılmıştır. Onun romanlarında Türk milletinin varoluş sebepleri ve varlığını devam ettiren değerlere dikkat çekilmeye çalışılır. Eserlerinde kuru bir hamaset yapmamaya çalışan yazarın düşünce yelpazesinde her eserini belli bir düşünceyi ifade etmeye yarayan basamak olarak düşünmüştür. Onun romanlarının hespini okuduğumuzda Türk milletini ve Türk vatanını  yayakta tutan milli değerlerin ve düşücelerin neler olduğunu anlatmaya çalıştığını anlarız. Yazar her serini bu bütünün birer parçası olarak düşünmüş Malazgirtten başayarak Osmanlı'nın imparatorluk düzeyine kadar ulaşmasını sağlayan mefkureler bütününü ortaya koymaya çalışmıştır. Eserlerindeki bu düşünce zemniyle kuru epik eserler  yazmanın ötesinde okurlara bu  fikirlerini benimsetmeye çalışan gayretlerin sevkiyle yazmaya çalışmıştır.

Yazarın romancılığı hakkında en sözleri Abdullah Şengül'e bırakalım: "Sepetçioğlu’nun romanlarında birçok somut ve soyut varlığa değişik anlamlarıyla yer verilmiştir. Bu örnekleri daha da artırmak mümkündür. Anlatımı zenginleştiren ve kolaylaştıran bu unsurlardan birçoğunun Türk kültürünün binlerce yılda geliştirdiği kavramlardan seçilmesi bilinçli bir tercihtir. Sembolleri daha çok tarihî, ahlakî ve kültürel unsurlardan hareketle oluşturan Sepetçioğlu, birtakım unsurların dış dünyada kazanmış olduğu anlamları geleneksel ve kişisel dil kodlarıyla oluşturarak bir anlatım zenginliğine ulaşır. Bu zenginlik, sadece onun üslûbuna ait bir özellik değil; aynı zamanda sembollerin sağladığı ortak duyuşlardan hareketle, ortak bilinci oluşturmak istemesinin de bir sonucu olarak görülmelidir. "
 


ÖDÜLLERİ:

Gece Vaktinde Gün Dönümü ve Karanlıkta Mum Işığı adlı kitaplarıyla "Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı"nı 1980 kazandı. 1994'te İLESAM Üstün Hizmet Beratı verildi. 1998 yılında Atatürk Dil-Tarih Kurumu şeref üyeliği'ne seçildi.