kısa tanrı misafiri kitap özeti lutfen acil

 



Sagot :

 

TANRI MİSAFİRİ; Reşat nuri Güntekin´in, Türkiye toplumunun her kesiminden eşsiz insan manzaralarını ustalıkla sunduğu hikayelerini kapsar. Hikayelerin adları bile yazarın geniş yelpazesi hakkında fikir vericidir: Tanrı Misafiri, Yaseminli Yuva, Deniz Banyosu, Münzevinin Esrarı, Yanakların Taksimi, Gece Ziyaretçileri, Su Çekme ve Bulaşık Yıkama, Şapka Duası, Bir Aile Meselesi, Medeni Gühanlar, Bir İstifa, Bir Centilmen, Porselen Çay İbriği, Hatıra Defteri, Kesatlık, Bir Modern Genç Kız, Sinema, Çocuk ve Sokak, Biçilmiş Kaftan, Bir Artist, Diplomasız Doktor, Hasta Çocuk, Bir Gümrük Kaçakçılığı.

Hoca Ali Efendi,, Bursa’daki konağında, Mangal başında, ak şam kahvesini içerken kapı çaldı. Gelen kişi, kendisini, Muğ la’dan, Hoca Ali Efendi’nİn arkadaşı rahmetli Hacı Hafız’ın oğlu Hafız İlyas olarak tanıtınca, içeri buyur edildi. Hafız İlyas, kendi sine gösterilen sedire oturmayıp, kapının dibindeki bir şilteye usulca ilişiverince, Hacı Ali Efendi, iki gün evvel belediye mecli sinde medreseden yetişenler aleyhinde söylenen sözleri hatırla yıp:
“….Herifler, dedeniz yaşında adamlara karşı, bacak bacak üstüne atıp ötmesini bilirsiniz. Gelin de gözlerinizle görün… Medresede oku muş adamın terbiyesi bakalım hanginizde var?” diye söylendi.

Askerliğini yeni yapıp gelen öğretmen, okulda ilk dersinde öğrencilerinden, hayatta en mesut oldukları günü, sınıfta anlat malarını ister.
Birinci çocuk, “Babamın cezaevine düştüğü gün” diye anlatır. Çünkü babalan annelerini çok düğmektedir.
ikinci çocuk, “Hastaneye yattığım gün, çünkü ameliyatta biraz zorluk çektim ama sonra çok güzel yemekler yedim, temiz yataklarda yattım ” diye anlatır.
Üçüncü çocuk, “‘Benim en güzel günümle, en kötü günüm bir çı rada geldi, öğretmenim. Babam Anadolu’da askerdi. Yıllarca ondan para, mektup değil, hatta sağ haberini bile alamadık. Elimizdeki bütün para bitmiş, bütün eşyamız satılmıştı. Vaktiyle iyi gün gördüğümüz için kimseye derdimizi söyleyemiyorduk. Nihayet üç gün bir kuru ekmek parçasıyla yaşadık. Dördüncü gün açlıktan yüreğim ezilmiş, gözlerim kararmış olduğu halde eve dönmüştüm. Annemi hasta buldum. Başını bağlamıştı. Gözlen ağlamaktan şişmişti. ‘Babandan para geldi çocuğum. Sana yemek hazırladım,’ dedi. Önüme sıcak bir çorba koydu. ‘Babam nasılmış?’ dîye sormaya cesaret edemiyor, aç bir kurt gibi çorbayı içiyor dum. Bir aralık gözüm bir köşede duran babamın kılıcına, saatine, yüzü ğüne ilişti. O vakit, annemin niçin ağladığını anladım. Ben de ağlamak istiyordum. Fakat o kadar açtım ki… Arkamı anneme çevirdim yediğim saatte ömrümün en mesut zamanı diyecektim, ama çor-W»ifl gözyaşlanmın acılığı karıştı.”
öğretmen birkaç dakika sonra müdürün odasına girer ve İs-İfn kağıdığı uzatır. Müdür, hayretle sebebini sorunca:
“Biraz daha silah taşımaya, kan görmeye ihtiyacım var. Öğretmen-: İçin gerekli metaneti ve katı kalpliliği belki bu sayede kazanırım ” der.