Sagot :
pişmanlık
Semra yemyeşil çimlere uzandı. Gökyüzünde kuşlar cıvıldaşıyor çiçeklerin üzerindeki böceklerde kuşlara uyarak harika bir doğa senfonisi oluşturuyorlardı. Burası o kadar güzel bir yerdi ki sanki evrenin bütün canlıları buranın tadını çıkarıyordu. Manzara ise tüm güzelliğiyle cüretkar ve davetkardı.
Serdar kitabın kapağını kapattı. Piknik yapmak ne zamandır istiyor ama işten vakit bulamıyordu. Kitabı okuyunca piknik yapma iştahı daha da arttı. Uzandığı yerden kalktı. Evet bugün pikniğe gidecekti. Hem annesinin gönlünü de almış olurdu. Kadıncağız ne zamandır dışarı çıkmak istiyor ama Serdar iş bahanesiyle annesini tersliyordu. Banyoya doğru yol aldı. Banyo yaparken aklına güzel bir fikir geldi. Hem gideceği yeri hem de annesinin gönlünü nasıl alacağını bulmuştu. İlk önce annesinin en sevdiği yere gideceklerdi. Emirgan’ a. Daha sonra da boğaz turu yapacaklardı. Ama bunun için banyodan çıktıktan sonra piknik için bütün malzemeleri alıp annesinin en sevdiği şeylerle dolu olan kahvaltısını hazırlamalıydı ki annesini güzel bir sürpriz yapabilsin. Banyodan çıkar çıkmaz düşündüklerini uyguladı. Annesinin en sevdiği kokuyu da sürüp annesinin odasına girdi.
Ne de güzel uyuyordu. Emirgan’ a gideceğimizi duyunca kim bilir nasıl sevinecek dur oğluma güzel bir kahvaltı hazırlayım diyecekti. Kahvaltının da hazırlandığını görünce şaşkınlıkla sevinç arasında bakan gözlerle “Sen bitanesin oğlum” diyerek oğluna sarılacaktı.
Serdar annesinin yanağına öpücük kondurup kısık sesle seslendi. Annesinden tepki gelmedi. Nasılda ağır uyuyor diye düşündü. Bir daha seslendi yine tepki yoktu. Bu sefer hem korkuyla hemde sesini yükselterek bir daha seslendi. Annesinin verdiği tepki ise oğluna kötü bir şaka yapılmışçasına aynıydı. En sonunda odayı ANNECİĞİM çığlıkları doldurdu. Bağırmaktan ve annesini gittiği yerden geri döndürmeye çalışmaktan vazgeçtiğinde gözlerinde yaşlar sel olup akmıştı. “Ah anne!” diyordu. Şimdi sırası mıydı hayattan ayrılmanın? Daha senden özür bile dilemedim.
Olaydan iki gün sonra evden ikinci bir ceset kaldırılıyordu. Serdar annesizliğe dayanamamış annesinin yanına uçmuştu.
Serdar kitabın kapağını kapattı. Piknik yapmak ne zamandır istiyor ama işten vakit bulamıyordu. Kitabı okuyunca piknik yapma iştahı daha da arttı. Uzandığı yerden kalktı. Evet bugün pikniğe gidecekti. Hem annesinin gönlünü de almış olurdu. Kadıncağız ne zamandır dışarı çıkmak istiyor ama Serdar iş bahanesiyle annesini tersliyordu. Banyoya doğru yol aldı. Banyo yaparken aklına güzel bir fikir geldi. Hem gideceği yeri hem de annesinin gönlünü nasıl alacağını bulmuştu. İlk önce annesinin en sevdiği yere gideceklerdi. Emirgan’ a. Daha sonra da boğaz turu yapacaklardı. Ama bunun için banyodan çıktıktan sonra piknik için bütün malzemeleri alıp annesinin en sevdiği şeylerle dolu olan kahvaltısını hazırlamalıydı ki annesini güzel bir sürpriz yapabilsin. Banyodan çıkar çıkmaz düşündüklerini uyguladı. Annesinin en sevdiği kokuyu da sürüp annesinin odasına girdi.
Ne de güzel uyuyordu. Emirgan’ a gideceğimizi duyunca kim bilir nasıl sevinecek dur oğluma güzel bir kahvaltı hazırlayım diyecekti. Kahvaltının da hazırlandığını görünce şaşkınlıkla sevinç arasında bakan gözlerle “Sen bitanesin oğlum” diyerek oğluna sarılacaktı.
Serdar annesinin yanağına öpücük kondurup kısık sesle seslendi. Annesinden tepki gelmedi. Nasılda ağır uyuyor diye düşündü. Bir daha seslendi yine tepki yoktu. Bu sefer hem korkuyla hemde sesini yükselterek bir daha seslendi. Annesinin verdiği tepki ise oğluna kötü bir şaka yapılmışçasına aynıydı. En sonunda odayı ANNECİĞİM çığlıkları doldurdu. Bağırmaktan ve annesini gittiği yerden geri döndürmeye çalışmaktan vazgeçtiğinde gözlerinde yaşlar sel olup akmıştı. “Ah anne!” diyordu. Şimdi sırası mıydı hayattan ayrılmanın? Daha senden özür bile dilemedim.
Olaydan iki gün sonra evden ikinci bir ceset kaldırılıyordu. Serdar annesizliğe dayanamamış annesinin yanına uçmuştu.
Dünyadaki Pişmanlıktan İbret Almak Gerekir
Dünya hayatı, insanların cennetteki kusursuz ve sonsuz hayatı kazanabilmeleri için yaratılmış çok önemli bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendiremeyip dinden uzak yaşayan insanlar ise, biraz önce sözünü ettiğimiz gibi, ahiretteki azabı gördüklerinde, dünyada geçirdikleri her dakikanın an an pişmanlığını yaşayacaklardır. Çünkü bu insanlar dünyada çok defa uyarılmış, cennetin ve cehennemin varlığından haberdar edilmişlerdi. Hangi davranışlarının kendilerine nasıl bir son hazırlayacağı da onlara bildirilmişti.
Ancak, bu geri dönülmez sona erişmeden önce Allah, dünyada bulundukları süre içerisinde insanlara pişmanlığın nasıl bir duygu olduğunu tanıtır. Ölümlerinden önce belki düşünür ve doğruyu görürler diye pişmanlık hissini onlara mutlaka yaşatır. Bununla birlikte, pişmanlığı içlerinde yaşayan insanlara, hatalarını ve yanlış olan davranışlarını düzeltebilecekleri belli bir süre de verir. Her insan henüz dünyada iken, hayatını Allah'ın kendisinden istediği şekilde yönlendirme ve tevbe ederek geri kalan yaşamını Allah'ı razı edecek şekilde sürdürme imkanına sahiptir.
İşte bu yönüyle dünyadaki pişmanlık duygusu, aslında insanlara Allah'ın vermiş olduğu çok büyük bir fırsattır. Çünkü eğer bu pişmanlığın arkasından Allah'a yönelirlerse, Allah onları, bu samimiyetlerine karşılık ebedi olarak kurtarır. Ama aksine, Allah'tan gelen bu uyarı ve fırsatları umursuzca görmezden gelip vurdumduymazlık yaparlarsa, cezaları, Allah dilediği sürece kurtulamayacakları bir pişmanlık ve azap olur.
Kuran'da hata yapıp sonradan pişman olan insanlar hakkında pek çok örnek verilir. Yaşadıkları pişmanlık, bu insanlardan bir bölümünü Allah'a yöneltmiş, geri kalan yaşamlarında bir daha aynı hataları tekrar etmemelerini sağlamıştır. Ama bir bölümü de bir süre sonra yaşadıkları sıkıntıyı unutmuş, aynı isyankar tavırlarına geri dönmüşlerdir.
Hatalarından dolayı duydukları pişmanlığın kendilerini tevbe etmeye ve doğru yola sevkettiği kimselere, Allah Kuran'da, Peygamberimiz (sav) döneminde mücadeleden geri kalan üç kişiyi şöyle örnek verir:
Andolsun Allah, peygamberin, Muhacirlerin ve Ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi nerdeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir. (Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 117-118)
Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi o dönemde geri kalan üç kişi, içlerinde büyük bir pişmanlık yaşamışlardır. Ve bu pişmanlıktan kurtulmanın tek yolunun da yine Allah'a sığınarak tevbe etmek olduğunu anlamışlardır.
İşte gerçek pişmanlık, insanları hemen harekete geçiren, hatta onları değiştiren, hatalarını düzeltmeye yönlendiren böyle bir pişmanlıktır. Böylesine samimi bir pişmanlıkta insanlar, hayatlarının geri kalan bölümünü Allah'ın rızasına uygun olarak yaşayacak ve Allah'ı bağışlayan ve esirgeyen olarak bulmayı umacaklardır. Çünkü Allah tevbeleri kabul eder ve hatalarını düzelten kullarını bağışlar. Bu gerçeği Kuran'ın şu ayetleriyle haber verir:
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Kim tevbe eder
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.