H-Z. Ali A-le-vi midir?



Sagot :

HZ. ALİ GERÇEKTEN ALEVİMİ, ALİ’ SİZ
ALEVİLİK OLUR MU?



Bir nesnenin niteliğini, yani ne olduğunu anlayabilmemiz için o nesneyi adlandırdığımız kavramla, o kavrama yüklediğimiz anlamın analizi zorunludur. Söz konusu nesne veya kişinin niteliği hakkında doğru bilgiye ulaşmanın tek geçerli yolu, “tez-analiz-sentez-tez formülüdür.

Hz. Ali’nin ‘Alevi mi değil mi’? olduğunu tartışmak için önce tarihte öyle birisi var mı? Sorusuna yanıt bulmamız gerekir. Evet, M.S. 600 yıllarda, Arap Yarımadasında, İslamiyet’in ilk evresinde ve İslam adına etkin bir kişi olarak yaşamıştır, vardır.

Hz. Ali, İslam peygamberi Hz. Muhammet’in amcası oğlu ve belli süre yanında büyüttüğü, İslam’ın ilanından sonra da koruması olarak hep yanında taşıdığı, cengâver (savaşçı) bir yiğittir.

İslam adına kutsal ve kahraman olduğundan sağlığında cennetle müjdelenen sahabelerin (peygamberin imanlı yakın dostları) başında gelir.

Babası Ebu Talip’in rızasını almadan Müslüman olduğu için Müslüman olmadan ölen babası Ebu Talip’le, Hz. Ali dargındı. Hz. Muhammet’in kızlarından Fatima ile evlenen Hz. Ali, 2. Halife Ömer ve 3. Halife Osman’ın bacanağı, daha sonra da Ömer’in kayın babasıdır.

Kuranı ve anlamını çok iyi bilen ‘Âlim’ Hz. Ali; Ömer’e halifeliği döneminde İslam’ı yayma yolunda baş danışmanlık yapmaktadır. Ömer’e danışmanı olarak Ali’nin ilk uyarısı; “siz cihada (öldürüş meye) katılmayın, başınıza bir hal gelirse Müslümanların başsız kalmasından korkarım” olmuştur.

Halife Ömer’in emriyle İslam’ı yayma adına, Mısır da cihadeden İslam ordusunun basıp kuşatan komutanın; “İskenderiye Kütüphanesini ne yapalım” sorusuna Ömer cevaben; “o kitaplardaki doğru bilgiler zaten Kur’an da vardır, Kur’an da olmayanlar da, zararlı bilgilerdir hepsini yakın” emrini, baş danışmanı Hz. Ali’ye danışmadan vermesi olası mı?
Hz. Muhammet’in iki kızı ile evli olduğu için sağlığında, 2 kere cennetlik olmakla müjdelenen ve Hz. Ali’nin bacanağı 3. halife Osman; halifeliği döneminde cihat da ele geçirilen ganimet paylaşımında adil davranmadığı için Hz. Ali’nin tepkisine yol açmıştır.


Hz. Muhammet, Ebu Bekir ve Ömer’in İslam devleti başkanlıklarında, İslam’ı yayma adına yapılan cihatlarda ele geçirilen ganimetlerin önemli bir bölümü devlete ayrıldıktan sonra, kalanı cihada katılanlara ve Kureyş kabilesi fertlerine dağıtılırdı. Hz. Ali de, bu “adil” paylaşımdan yanaydı.
Kendiside Kureyş kabilesinden olan Halife Osman bu geleneği bozdu. Kureyş kabilesi mensuplarından Haşim’in torunlarına, yani Hz. Ali, Hasan, Hüseyin, Abbas, Caferi Tayyar, Ebul Kasım ve benzerlilerine, yani Hz. Muhammet’in yakın akrabalarına ganimetten pay vermedi. Halife Osman’ın bu “adaletsiz” davranışına Hz. Ali tepki vermekte gecikmedi. İslam içindeki ilk çatlak bu sebeple oluştu.

Kureyş kabilesi içindeki ganimet paylaşımından kaynaklanan bu gerginliğin ayaklanmaya dönüştüğü süreçte öldürülen Halife Osman’ın Katili veya katilinin azmettiricisi olarak suçlanan Hz. Ali; 4. Halife ilan edildi. Hz. Ali’nin halifeliğine karşı savaş açıp kendisini Halife ilan eden, Ömer’in Halifeliği döneminde atadığı Şam valisi Ebu Süfyan oğlu Muaviye, düzenlediği suikast sonucu Hz. Ali’yi camide sabah namazı kılarken öldürttü.


Kendiside Kureyş kabilesinden olan Muaviye, yine Kureyş mensubu Haşimileri yani Hz. Muhammet’in neslini iktidarının düşmanı ilan etti. Halife Osman’ın ganimet paylaşımında yarattığı İslam içi gerginlik, Osman’ın başını yedikten sonra, İslam içi Haşimi düşmanlığı Hz. Ali’nin öldürülmesiyle Muaviye’nin kurduğu Emevi devletinin yıkılışına kadar devam etti.

Emevi devleti süresince ganimet ortağı ve iktidar düşmanı ilan edilen peygamber nesline karşı yapılan katliam vb. uygulamalar “On İki İmamlar ve Ehl-i Beyt (peygamberin kanından olan soyu) kültü’nün doğmasına sebep olmuştur.