1- ilk türk devletlerinin kullandığı madenler nelerdeir 

2-hunlar ve göktürklerden günümüze mimarş eserlerin ulaşmamasının nedenleri nelerdir



Sagot :

kömür

yazıyı bulmaları 

 

1- ilk türk devletleri en çok bakır madem altın madenlerini dasha sıklıkla kullanmaktaydı çünkü çinicilikte oymacılıktı çok önemli bir yeri vardı bu yüzden en fazla bunlar kullanılmıştır.
 
 2-Kültür bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe denir.Milletleri ayakta tutan can damarlarından birisidir kültür. Kültür bir milletin karakteridir.Dil,din,gelenek ve görenekler kültürü oluşturan öğelerdir.Tabiki bir de sanat var.Sanat, kültürün ve milletlerin izlerini taşır.
Konumuz sanat olunca elbette osmanlıyı hatırlamamak olmaz.Günümüzde osmanlı deyince insanların aklına fetihler ve savaşlar gelmektedir. Allah-ü tealanın yeryüzündeki kılıçlığını yapmış olan bu milletin Rumeli ve özellikle Anadolu da yapmış olduğu muhteşem sanat eserleri çoğu kimsenin gözüne çarpmıyor mu acaba? Ne kadar savaşçı bir ruha sahip olsak da Göktürklerden Selçuklulara Selçuklulardan osmanlılara kadar Türk milleti bir çok sanatçı ve mimar yetiştirmiş ve başdöndüren sanat eserleri vermiştir.
Bu mimarlardan en önemlisi ve hala günümüzde de eserleri ile yaşayan Mimar Sinan’dır.Kayserinin Ağırnas köyünde doğan,zeki,genç ve dinamik olduğundan Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbula getirilen bir gençti Mimar Sinan.Çocukluğunda bile bağlarda ve bahçelerde su yolları ve kemerler yapmak isterdi.Devrinin mahir ustaları mahiyetinde han, çeşme ve türbe inşaatında çalıştı.Kanuni döneminde yeniçeriydi.1521’de Belgrad, 1522’de Rodos seferinde bulunarak atlı sekban oldu. 1526’da katıldığı Mohaç Meydan Muharebesinden sonra sırası ile acemi oğlanlar yayabaşılığı, kapı yayabaşılığı ve zenberekçibaşılığına yükseldi. Korfu, Pulya (1537) ve Moldovya (1538) seferlerine de katılan Mimar Sinan, Moldovya (Kara Buğdan) seferinde Prut nehri üzerine onüç günde kurduğu köprü ile Kanunî Sultan Süleyman’ın takdirini kazandı ve başmimarlığa yükseldi.
Mimar Sinan mimarbaşılığa getirilmeden önce ilk olarak Halep’deki Hüsreviye Külliyesi, Gebze’de ki Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve İstanbul’daki Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesi ile dikkat çekmiştir.Mimarbaşı olduktan sonra da verdiği üç büyük eser, O’nun sanatının gelişmesini gösteren basamaklar gibidir. Bunların ilki, Şehzadebaşı Camii ve Külliyesidir. Külliyede ayrıca imaret, tabhane (mutfak), kervansaray ve bir sokak ile ayrılmış medrese bulunmaktadır.
Mimar sinanın en şehade eseri ise 80 yaşında yaptığı Edirne Selimiye Camiidir.Görenlerin gözlerini alamadığı bu camii, sekizgen şeklindeki gövde üzerine oturmuştur. Üç şerefeli ince minarelerine üç kişi aynı anda birbirini görmeden çıkabilmektedir.Sinan bu camiin ustalık eseri olduğunu ve bütün sanatını Selimiye’de gösterdiğini belirtmektedir.
Bir de Süleymaniye Camii var.Nasıl anlatılır bilmem.Yıllardır şairlerin bile şiirlerine konu olan,görünce insanı manevi hazzının doruklarına çıkaran o muhteşem eser.Sükûnet ve asaleti ifade eden bu sade ve ahenkli görünüşü ile Süleymaniye Camii, olgunlaşmış bir mimariyi temsil etmektedir.
Mimar Sinan, gördüğü bütün eserleri büyük bir dikkatle incelemiş, fakat hiçbirini aynen taklid etmeyip, sanatını devamlı geliştirmiş ve yenilemiştir.
Sanatın kültürle ne denli iç içe olduğunu anlamak istiyorsanız İstanbul’u incelemenizi tavsiye ederim ama şu açıdan:İstanbul Fatih tarafından fethedilmeden önce bizans şehriydi.Yani konstantinapolisti. İstanbul,Peygamber efendimizin hadisini yerine getiren Fatih’in şehri fethetmesiyle islam şehri oldu ama şehre o medeniyeti kim işledi.İşte Mimar sinanın en büyük özelliği bana göre budur.İstanbul’da yaptığı camiler,kümbetler,imarethaneler ve diğer muhteşem eserler islamı şehre nakış nakış işlemiştir. Mimar Sinan tüm karış karış osmanlı topraklarını birer islam medeniyeti haline getirmiştir.
Demek istediğim şudur ki osmanlı da sanat, İslam medeniyetinin içinde yoğrulmuş ve bu yüce medeniyeti görsel olarak yaşatmıştır.