ÇÖMLEKÇİ MEHMET USTA Mehmet Usta her zamanki gibi çömleklerine şekil veriyordu. Güneş karanlık atölyenin kapısından içeri sızarken ustanın elindeki kilin de rengi değişiyor, küçük çamur parçası renk cümbüşüne bürünüyordu. Ustanın ayağı makinenin yuvarlağını büyük bir şevkle döndürürken küçük çamur topakları önce dönüyor sonra inceliyor daha sonra da bin bir çeşit boyutta zarif çömleklere dönüşüyordu. Çömlek makinesini döndüren ayağı bir gürültüyle durdu. Makineden kalkıp kapıdan dışarı baktı. Bir kaza sesine benzetmişti gelen sesleri Mehmet Usta. Dışarısı sessizdi. Yoldan geçen birileri yoktu. Gürültüyü unutup tezgâhına oturdu ve mekanizmayı tekrar çevirmeye başladı. Alet döndükçe duyduğu gürültü şiddetleniyordu. Birkaç kere daha bıraktı usta işini. Etrafta seslerin çıktığı yeri aradı ama makine durunca sesler de kesildiği için işini yapmaya devam etti. Akşam güneş ufukta yerini almışken Mehmet Usta sese alışmış ve umursamaz olmuştu. Gün batımında evine gitmeden çömleklerini fırına verdi. Önlüğünü astı. Ellerini çeşmede yıkarken çamurun parmaklarının arasından akıp gitmesini izledi. Gürültüyü unutmuştu ama içinde tuhaf bir huzursuzluk vardı. O gece yorgunluktan hemen uyuyan usta sabah yine güneş doğarken dükkânın kapısını açtı. Fırındaki çömleklerini çıkarmak ilk işi olacaktı. Ama dükkân kapısını açınca nefesi kesildi. İşlerini sergilediği masanın üzerinde fırına koymuş olduğu çömlekleri gördü. Her çömleğin içinden farklı ışıklar yayılıp birleşiyor tavanda kocaman bir boşluğa açılıyordu. (Hikâyemizin devamını sizin getirmenizi istiyorum. Devam etmekte zorluk yaşıyorsanız aşağıdaki tavsiyeler size yol gösterecektir.) DEVAMÌ ​