cümlenin öğeleri bulurmusunuz rica etsem
Martin onuncu günüydü. Ayşe'nin evinde Ihsan'la beraber Haşmet Bey'i de buldum. Çay masasının etrafın- da hararetli hararetli konuşuyorlardı. Haşmet Bey her- halde milli hareketin mühim olmasa bile faal bir uzvuy- du; onun olgun ve erkek başının Cemal'den ve İhsan'dan bütün bütün başka bir manası vardı. Herhalde onun enli omuzlu uzun boyunda, biçimli ellerinde, şakakları ağar- mış siyah saçlı, çıkık çeneli, iradeli başında Osmanlı İm- paratorluğu'nun en kudretli asker örneği teressüm edi- yordu. Bu baş, bu kartal gibi gözler yalnız Harp-i Umu- mi'nin askeri değildi. İmparatorluğun kim bilir hangi köşesinde, belki Arnavutluk'un sarp kayalarının pişirdiği, yetiştirdiği bir askerdi. Bundan başka konuşmasında, ba- kışında çok okumuş, düşünmüş, yaşamış bir adam hali vardı. Onun için Ayşe'yle karşı karşıya İhsan'dan fazla birbirleriyle, kafalarıyla, olgun ruhlarıyla daha arkadaşça anlaşıyor gibiydiler. Ben de İhsan gibi, onu Ayşe'nin ya- unda derinden tetkik ettim. Ayşe'ye nadiren gelen bu damla dostluklarının derecesini ölçmeye çalıştım. O da izim onunla olduğumuz gibi bizimle meşgul oluyor uydu? Herhalde bir şey ihsas etmiyordu. İstanbul'da son günlerde oldukça mühlik bir hava yordu. İngilizlerin İstanbul'u işgali ağızdan ağıza söyle- ordu. Meclis kendini emin bulmuyor, padişahın oyu- anlaşılmıyordu. Hep filan gün filan papaz yahut filan a sarayın arka kapısından girmiş çıkmış, İngiliz Sefare- âtiplerinden Mister filan Şişli'de siyasi beyanatta bu- muş gibi dedikodular vardı. ​