bana bir pop şarkının bide türkünün hikayesini yazar mısınız?birde güzel dansı olan şarkı biliyo musunuz lütfen müzik dersine yetiştirmem lazım açılışı dansla yapıcaz

 



Sagot :

“Sarı Gelin Türküsü ve Efsanesi” araştırmasında ‘Sarı Gelin’ türküsünün en yaygın efsanesi şöyle anlatılıyor: “Şeyh Abdülkadir Geylani’nin müritlerinden Sanani, şeyhine darılarak firar etti. Yolu Erzurum ve Oltu’ya düştü. Burada tanıştığı bir dervişle yola çıktılar. Penek suyu kıyısına geldiklerinde, derviş genç Sanani’den kendisini karşıya geçirmesini istedi. Sanani, bu teklifi kabul etmeyince, dervişin, ‘Benden esirgediğin omuzlarına, domuz yavruları binsin!’ bedduasına uğradı. Misafir oldukları Hristiyan Penek Beyi’nin güzel kızına vurulan Sanani, misafirliği uzattı ve sarayın hizmetçileri arasına katıldı.

Kendisi sarayın domuz çobanı olmuştu. Şeyhi Geylani, müridi Sanani’nin bu halini öğrendi ve çok üzüldü. 500 müridinden, onu kurtarmalarını, gerekirse sevgilisiyle birlikte getirmelerini istedi. Müritler, Sanani’yi, domuz güderken buldular ve şeyhin isteğini Sanani’ye bildirdiler. Sanani, ancak sevgilisiyle birlikte gelebileceğini söyledi. Bir sabah erkenden kızı aldığı gibi, kendilerini bekleyen müritlere doğru yola çıktı. Hep birlikte karlı dağa doğru yürüdüler. Onların yokluğunu anlayan saray görevlileri, çevre köyleri aradılar, bulamadılar. Dağlara yöneldiler. Aşıklar ve müritler, takip edildiklerini anlayınca kaçmaya başladılar ve dağın güneyine sarktılar. Takipçiler yetişince çetin bir savaş oldu. Bugünkü Allahuekber Dağları adını bu müritlerin ‘Allahuekber’ sedalarından almıştır. Aşıkların ve müritlerin mezarları da bugün ziyaret yeridir”.
///////////
Aralarında Arif Sağ, İbrahim Erkal ile Yavuz Bingöl’ün de bulunduğu sanatçıların albümünde yer alan ve bazı filmlere jenerik müziği olan ‘Sarı Gelin’ türküsünde adı geçen gelinin bir Ermeni kızı olduğunun öne sürülmesiyle başlayan tartışmalara son nokta konuldu. Araştırmacı Yunus Zeyrek tarafından hazırlanan “Sarı Gelin Türküsü ve Efsanesi” isimli araştırmada, türkünün çıkış noktası, yazıldığı dönem ve kahramanları incelendi. ‘Sarı Gelin’ türküsünün Kuzey Anadolu’da ortaya çıktığının anlatıldığı araştırmada, türküde adı geçen gelinin, eski çağlardan beri Çoruh ve Kür ırmakları boyunda yaşayan Hristiyan Türk olan Kıpçak Beyi’nin kızı olduğu belirtildi. Türklerin büyük bir kolunu teşkil eden Kıpçakların diğer bir adının ‘Kuman’ olduğunun hatırlatıldığı araştırmada, diğer kavimlerin ise Kıpçakları ‘sarışın’ anlamına gelen bu isimle andığı kaydedildi. ‘Sarı Gelin’ türküsüne ilişkin Erzurum ve Kars bölgesinde yaşanılan farklı efsanelerin anlatıldığını dile getirilen araştırmada, ancak hiçbirinde Ermeni izine rastlanılmadığı ifade edildi.

 

 

 

 

 

Yörük Ali Efe 1895 yılında, Aydın İli Sultanhisar İlçesi Kavaklı Köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Sarıtekeli aşiretinden İbrahim oğlu Apti, annesi yine yörüklerin Atmaca aşiretinden Fatma’dır.

Yörük Ali ondokuz yaşına geldiğinde, Aydın dağlarında dolaşan Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin gurubuna katılmak istedi. Ağır bir sınavdan geçirilerek guruba alındı. Kısa zamanda Efe’nin ve tüm zeybeklerin güven ve sevgisini kazanarak gurupta ikinci adam konumuna yükseldi.

Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin Bozdoğan Kavaklıdere baskınında ölmesi üzerine Yörük Ali Efe olarak gurubun başına geçti. Dört yıldan fazla dağlarda dolaşan Yörük Ali Efe, bu süre içinde daima ezilenin mağdur edilenin, güçsüzün yanında oldu. Haklı olarak halk tarafından sevildi, itibar ve destek gördü. Yörük Ali Efe 1919 senesinde dağdan indi. O sıralar düşman İzmir’i, ardından Aydın ve Nazilli’yi işgal etmişti. Yörük Ali Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe ve bazı arkadaşları, Aydın İli’nin Çine İlçesi Yağcılar Köyünde toplanarak, Sultanhisar İlçesine iki kilometre uzaklıkta Malgaç demiryolu köprüsü yanındaki güçlü ve tam teçhizatlı düşman karakoluna baskın yaptılar.

Tarih:16 Haziran 1919. karakol tümüyle imha edildi. Oldukça önemli cephane ve erzak ele geçirildi. Bu baskın Batı ve Güney Anadolu’da düzenli, bilinçli, ve milli şuurla düşmana yapılan ilk baskındır. Bu önemli başarı halka ümit ve cesaret vermiş, düşmanın yurttan kovulabileceğine olan inancını arttırmış ve Yörük Ali Efe’nin liderliğini perçinlemiştir. Düşman beklemediği bu baskın karşısında paniğe kapılmış, Nazilli’deki kuvvetlerini Aydın istikametine çakmıştır. Ne yazık ki çevreyi yakarak, yıkarak, masum insanları öldürerek...

Daha sonra 7. tümen kumandanı Şefik Aker’in başkanlığında kurulan halk meclisinde oy birliğince alınan karar uyarınca Aydın, Yörük Ali Efe emrindeki kuvvetler tarafından birinci kere kurtarılmıştır. Ancak takviye kuvvetlerle güçlenen düşman ordusu Aydın’ı ikinci kez işgal etmiştir. Artık kanlı savaşlar başlamıştır. Köşk, Umurlu ve Dörtyol cephesi kurularak olağanüstü cesaretle, donanımlı ve sayıca çok fazla olan düşman kuvvetleri büyük kayıplara uğratılmıştır.

Böylece düzenli ordu kurulana kadar yirmi aylık bir süre düşman kuvvetlerinin Aydın kanadından Anadolu içlerine ilerlemesi engellenmiştir. Düzenli ordunun kurulması üzerine Yörük Ali Efe, emrindeki savaş deneyimi çok iyi olan büyük bir gurubu her ferdinin istek ve sevgisiyle orduyla bütünleştirmiştir. Kendisi de Milli Aydın cephesi Komutanı olarak savaş sona erene kadar vatani görevini sürdürmüştür.