Yaşar Kemal/Sarı Sıçak 
Ömer Seyfettin/Gizli Mabet özetleri lazıım



Sagot :

Kitapların en arka tarafında yazıyordur ordan bakabilirsin.

Sarı sıçak

Sarı Sıcak, Yaşar Kemal'in öykülerini derlediği eserinin adıdır. Eser ilk olarak 1955 yılında yayınlanmıştır yazarın öykü dalında verdiği ilk eseridir. Eser yazarın daha sonra verdiği baş yapıtlarından İnce Memed'den önce yazarın Türkiye ve dünyaca tanınmasını sağlamıştır.

Yaşar Kemal'in bu eserinde anlattığı öykülerin büyük kısmı Çukurova'da geçmektedir. Yazar bu öykülerde Anadolu insanının açlık, pislik, hastalık, sefalet ve çevre koşulları içinde verdiği yaşam mücadelesini konu alır. Birçok yönleri ile bu insanların duygularını, iç dünyalarını, yaşadıkları dertleri irdeler. Bunların ışığında toplumun sorunlarını da okuyucunun önüne serer. Kitap ismini içinde geçen Sarı Sıcak isimli bir öyküden alır.

 

Ömer Seyfettin’in Gizli Mabet adlı kitabındaki kitaba adını veren Gizli Mabet adlı öykünün eleştirisini şimdi sizlere dilimin döndüğünce ve mümkün olduğunca laf kalabalığı yaparak anlatacağım. Çünkü ödevde ki açıklama gereğince ve 3. madde uyarınca 2 sayfadan az olmamasına özen göstermem gerekiyor.

Normal el yazımın okunmaması biraz güç olduğu için ve açıklamalar kısmında da ödev el yazısı ile teslim edilebilir, edilemez diye bir şeyi görmediğim için görmüş olduğunuz gibi yazıyı bilgisayar ortamında yazdırıp teslim ediyorum.

 

Şairimiz, yazarımız Ömer Seyfettin. Türk edebiyatının Fatihi. Ben uydurdum Fatihi diye. Sebebi ise Fatih Sultan Mehmet gibi kısa zamanda gerçekten de herkes tarafından kabul edilen, başarılı bir kişi. Ayrıca ikisinin de genç yaşta hayata gözlerini yumması ayrı bir benzerlik.

Değerlendirme tablosunun 7. maddesi olan “Eserin Olumlu ve Olumsuz Yönleri Ortaya Konulmuş” maddesine de gerçekten uymak isterdim fakat gerçekten çok zor. Neden diyecek olursanız olumsuz yönlerini ortaya koyamayacağım. Diyeceğim ki bu öykü biraz daha uzun olmalıydı, olmalıydı ki insanlar edebi zevki daha çok yaşamalıydı. İltifat mı yoksa olumsuz eleştiri mi oldu bilemiyorum.

Yazarımız 36 yıllık hayatına gerçekten çok şey sığdırmış. Şeker hastalığından ise hayata gözlerini yummuş. Hem edebi hem de askeri bir zekası olan bu büyük usta bunun yanında baytar mektebini de bitirmiş. Takdir etmemek elde değil.

Esere gelecek olursak eserde tasvirler şimdi bir çok yazarın beceremediği şekilde gayet kısa öz cümlelerle aktarılmış. Diğer yazarların 3 sayfada anlattığı şeyi Ömer Seyfettin yarım sayfada anlatmış ve bunu anlatımda da gerçekten büyük bir başarı var. Ayrıca öyküde anlatıcı kişi olayın kahramanlarından. Batı hakkında da bir çok bilgi veriyor ve Osmanlı’nın batıdan hiç bir eksiği olmadığını hatta fazlasıyla daha güzel bir ortam olduğunu belirtiyor.

Öyküsünü ithaf ettiği Müfide Hanım kimdir bilinmez ancak tahminlerimce değer verdiği bir kişi yoksa Ömer Seyfettin gibi kişilerin çevresi oldukça kalabalıktır, kitabına adını veren öyküyü de ithaf ettiğine göre önemli bir kişidir. Az sonra kitap hakkında vereceğim detaylarla birlikte Müfide Hanım’a neden ithaf edildiğini anlayabilirsiniz.

Kitapta sınır yerine hudud, Avrupalı yerine frenk gibi kelimeler kullanılmış. Orjinal yazımı böyle ise gerçekten de o dönemde uğraşılmakta olunan dilde sadeleşme çabalarında gayet başarılı olunduğunu görmek mümkün.

Dönem hakkında da epey bir bilgiye ulaşmak mümkün. Resmen olayı yaşatıyor bizlere. Ayrıca olayımızın kahramanı yanındaki Avrupalı arkadaşıyla birlikte süt annesinin evinde kalacağını belirtiyor ve bunu belirtirken sanki kendi evine giriyor. O zamanlarda olan insan ilişkilerine özenmemek mümkün değil. Keşke şimdi de insanlarla olan ilişkilerimiz böyle olsa diyoruz.