Arkadaslar rica etsem birkac dakikanızı ayırıp okuyabilir misiniz?Belki aranızda bu tirat için kostüm bulabilen biri vardır.Okursanız ve kostüm bulabilirseniz çok sevinirim:)))

GARSON :
(Seyircilere yönelerek) Ne güzel bir gün!

(Uzun uzun gerinir. Esner. Sonra değişik bir sesle, daha yüksek) Ne güzel bir gün sayın...sevgili seyirciler! 

Belirli bir kişiye bakarak) öyle değil mi bayan? 

(Bir başka kişiye bakarak) öyle değil mi bayım? 

(Döner, yürüyerek sahnede küçük bir yuvarlak çizer, eski yerine gelir, gerilerde belirsiz bir noktaya bakar, bağırarak) öyle değil mi be! 

(Birden kendini toplar yavaşça) öyle değil mi be,dedim.özür dilerim. 

Bilerek söyledim, istedim ki... Neyse, istediklerimi bir solukta söylemiyeyim, daha iyi. 

Sırası gelince söyliyeceğim nasıl olsa.

(Bir susuş) Siz sevgili seyirciler, hepiniz ayrı ayrıya da ikiniz üçünüz bir arada, işinizden, evinizden, sokağınızdan kalktınız geldiniz buraya. 

Kapıda, şu bizim tiyatronun kapısında, bir şeyleri bıraktınız. 

Bu günü, birçok günleri belki de 

(Bir susuş) Biliyor musunuz, ben bir saatten bu yana hep sizi düşünüyordum işte diyordum, şimdi...Bayan A bulaşıklarını kuruladı, kahvesinin son yudumunu içti sokağa çıkmak üzere. 

Bay B sinir içinde kızının okul ödevini bitirmesini, daha da beteri karısının hazırlanmasını bekliyor. 

Ama evet, boşunaymış umutsuzluğu, hazırlandı işte. 

Onlar da sokağa çıkmak üzre. 

Bayan C'nin sevgilisi karşı kaldırımda beliriverdi, buraya birlikte gelmek için sözleşmişlerdi. 

şöyle bir aynaya baktı, boyasını yeniledi.

Çantasını aldı, sokağa çıkmak üzre. şu işe bakın, hepsi sokağa çıkmak üzre! 

Hepiniz ayrı sokaklardan, ayrı düşüncelerden, ayrı duygulardan kopup geldiniz...

bir birlik oldunuz karşımda. 

Ama durun, ben de bir birliğim! 

("Çevresine bakarak) şu eşyalarla, şu ışıklarla, daha görmediğiniz içerdekilerle bir birlik. 

(Gülümseyerek) öyle olsun. Bir susuş) Burası ne, biliyor musunuz? 

Bir kahve. Yazlık bir kahve. Bir tiyatro kahvesi. 

Tiyatrolarda bugüne değin gördüğünüz bin bir kahveden bir kahve. 

Bir tepenin üstünde. Uzakta deniz. 

(Bir susuş) Siz bir tiyatro kahvesinin gerçekten daha gerçek olduğunu biliyor musunuz? 

Ben biliyorum.

Ben belki sadece bunu biliyorum. 

Buna inanıyorum. 

(Birdenbire) Ya siz? 

Siz de inanıyor musunuz bir tiyatro kahvesinin gerçek bir kahveden daha gerçek olduğuna? 

(Belirli bir kişiye bakarak) Siz bayım, inanıyor musunuz? Ya siz bayan? 

(Çocuksu güler) Be, demiyeceğim. 

(Bir susuş) Ya inanmıyorsanız? 

(Bugün) öyleyse... ne yaparım ben? 

Sizi gıdıklayarak güldürmeyi, gözlerinize soğan sürerek ağlatmayı, iki kez ikinin kaç ettiğini sorarak düşündürmeyi bilmiyorum ben. 

Sonra... sonra.... 

(Ağlar, Komik ağlama. Sonra mendiliyle gözlerini kurular) Gene özür dilerim. Karşınızda ağladım. 

Bir oyuncunun gözyaşlarıyla ağladım karşınızda. 

Soyunma odam da değildi burası. 

Birdenbire nasıl oldu, ben de anlamadım. 

(Birden hatırlamıştır) Makyajım? Makyajım ne oldu? 

(Arka cebinden küçük bir ayna çıkarıp bakar.)  Oh, ne iyi, duruyor. 

Siz aldırmayın gene. 

Söyledim ya, bunlar bir oyuncunun gözyaşları! 

Ama belki de anladınız beni. 

Ne der size bir oyuncunun gözyaşları? 

Bilmem orasını. Ama bildiğim bir şey var. 

(Sesini yükselterek) Bir tiyatro kahvesinin gerçekten de gerçek olduğuna inanmanızı istiyorum. 

(Bağırarak) inanmayanları istemiyorum. Hamlet'e inanmayanları istemiyorum. 

(Bir süre) Burası bir kahve! 

Ben de onun garsonuyum.​