24. Çocukluğum Toroslarda geçti. Öğrencilik, öğretmenlik dâhil, ömrümün on üç on dört yılının da Doğu ve Güneydoğu Ana- dolu'da geçtiğini belirtmeliyim. Bu yaşam bende unutulmaz izler bıraktı. O yöre insanlarının dilini, töresini, yaşayışlarını, her türlü değer ve kültürünü tanıma olanağı verdi. Acı tatlı, birtakım olaylara tanık oldum. Ayrıca gözlem ve duygularımı tazelemek için hikâyelerime kaynaklık eden yörelere gezi yap- tığım olur. Bu tür gezilerde hoşlandıklarımdan biri de yaşlı insanlarla ilişki kurup onlan konuşturmak. Bu bende apayrı bir tutku nedense. Anlattıkları olayların, masal ve hikâyelerin yıllardır ağızdan ağıza aktarıla aktanla bir dil akıntısında her türlü fazlalığından arınmış olarak karşıma çıktığını gördüm. An- laşılırlığı olan birtakım güzellikleri olan bir dildi bu. O ihtiyarların her biri kendi dünyalarının birer anlatıcısı, yaşayan Dede Kor- kut'u bence. Bu tür deyişlerde ağızlarından çıktığı gibi, sıcağı sıcağına derlediğim deyim ve sözcüklerin sayısı belki binleri aşar. Ölü, donmuş olanlarını ayıkladım. Yeri geldi birçoğuna öykülerimde yer verdim. Sanırım o sözünü ettiğiniz zengin bi- rikim buradan ileri geliyor. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı olabi- lir? A) Niçin, uzun yıllar Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgele- rinde kaldınız? B) Öykülerinizdeki zengin malzeme birikimi nereden kaynak- lanıyor? C) Duygu ve gözlemlerini tazelemek için de aynı yörelerde ge- ziler yaptınız mı? D) Yaşlı insanlardan derlediğiniz öykü ve masallarda gereksiz sözcüklere rastladınız mı? E) Derlediğiniz yapıtlardan atılan sözcükler, yapıtın bütünlü- ğünü bozmadı mı?​