Özelli zorlaş Koy 18 den O Serbest Okuma Metni denize girip yüzüyorum, dinlenince yeniden yürüyüşe başlıyorum. Öğlene kadar bu böyle sürüyor. Bu keyif dolu gidiş gelişlerde, on yaşlarında bir kızın elindeki koca çomakla kumlara bir şeyler çizmekte olduğunu gördüm. Çok geçmeden denizin kıyısında kocaman bir ağaç belirdi. Bu ağaç öyle uzundu ki neredeyse boydan boya koyun yarısını kaplıyordu. Denizle kara arasında dal budak salmakta olan bu ağaç yolumu kesiyordu. Bu duruma içten içe kızdım. İster istemez yürüyüşü bırakmak zorunda kaldım. Koskoca ağacın dallarını ezip geçemezdim ya! Ağacın köküne yakın bir yere hasırımla havlumu serip oturdum. Olacakları gözlemlemeye baş- ladım. Olacakları diyorum çünkü koydaki çocuklar ağacın çevresini almaya başladılar. Önce herkes gülümseyerek baktı bu ulu ağaca. Sonra, el birliğiyle onu daha da büyütmeye giriştiler. Her çocuk eline geçirdiği çomakla ağaca yeni bir dal ekliyordu. Derken çevreden toplanan renkli ve hoş biçimli taşlarla, dalların üstüne çiçekler, meyveler yapmaya başladılar. Kimi çocuklar bununla yetinmeyip dallara çerden, çöpten ve deniz kabuklarından oluşma kuşlar kondurdular. Sonra kuru yosunlardan kuş yuvaları yapıldı. Kimi yerler kumsaldan toplanan kavkılarla çiçeklendirilerek bahar dallarına dö- nüştürüldü. Hava öylesine sıcak ve durgundu ki! Yaprak kımıldamıyordu. Bozcaada'nın bu yakasından pek bir gemi de geçmiyordu. Bu yüzden denizin üstü de çarşaf gibiydi. Çocukların ağacı, bu ortam içinde, kumsalda öylesine göz alıcı bir görünüme bürünmüştü ki! Koyun öteki ucunda güneşlenen yerli yabancı tüm gezginler ağacı görmeye geldiler. Çok geçme- den yeni gelenler de ağaca bir şeyler eklemeye giriştiler. Bu yolla dallar; kirazlar, elmalar, koca koca ayçiçekleriyle bezendi. Yerli, yabancı, çocuk, kadın, erkek, yaşlı, genç tüm gezginler kendilerini bu işe öyle kaptırdılar ki... Bu arada birbirleriyle kırk yıllık dost gibi kaynaştılar. Elbet ben de boş durmadım. Üzerinde türlü meyveler, kuşlar bulunan bu masal ağacı yüreğimi coşturdu. Hemen insanların arasına katıldım. Bu görkemli Dünya Ağacı'na katkıda bulunmaya giriştim. Dallardan birinin üzerine bir kız, bir de erkek çocuk çizdim. Çevremdeki çocuklar bu davranışımı alkışla karşıladılar. (...) Önce kum üstüne çomakla çizilen kuru ağaç hepimizin çabası ve beğenisiyle gerçekten göz ka- maştırıcı bir görünüme bürünmüştü. Hiç kimse ağacın çevresinden ayrılmak istemiyordu. (...) Bu coşkulu dakikalar sürerken birden içimizden biri, "Eyvah!" diye bağırdı. Bu sesle hepimiz irkil- dik. O anda bakışlar denizden yana çevrildi. Ve herkes bir ağızdan haykırdı: "Eyvah!.." Açıklardan art arda beş tane savaş gemisi geçiyordu. Hepimiz öylesine ürküye kapılmıştık ki!.. Sanki savaş çıkmıştı. Gemilerden yağacak bombalar evlerimizi başımıza yıkacaktı. Çok geçmeden gemilerin oluşturduğu dev dalgalar, canavar gibi gelip kumsala saldırdı. Göz açıp kapayıncaya dek ağacımızı yuttular. (...) Savaş gemilerinin oluşturduğu dalgalar yarım saat içinde çatlayıp çözülerek dağılıp yok oldular. Ama hepimizin coşkusunu da silip süpürdüler. Üstelik hiç kimsenin kimseyi avutacak gücü yoktu. Emeklerimiz boşa gitmiş dalgalara yenik düşmüştük. (...) Islak mayomu değiştirmek bahanesiyle kalabalıktan sıyrıldım. Bağlara doğru yürüdüm. Sonra, birden durup soluklanmak geldi içimden. Ardıma dönüp baktığımda bizim takımın yeniden toplaşarak ağacımızı yapmaya giriştiğini gördüm. Sevinçle geri döndüm. Aralarına katılmak için var gücümle koşmaya başladım. Gülten DAYIOĞLU (Kısaltılmıştır.)

Bu metindeki tüm fiilimsileri bulunuz.​