Sıcak yaz gecesi. Mahhalle kahvesinin
önündeki setin üstü sanki ufak bir
bahçeçikti. Ortada küçük bir havuz,
içinde gazoz şişeleri etrafında biraz
çimen, kınaçiçekleri. Kahve pencerelerine
sicimler gerilmiş, gece sefaları, telgraf
çiçekleri, kireçle sivanmış yarım tenekeler
içinde sardunyalar sıralanmış.

Kapı epey zorlanmış, tekmelenmiş,
eskimiş. Eşiği ayakkabıların ağırlığından
içine çekilmiş. Etraf sessiz bir kahvecinin
kendi başına içtiği çayı karıştırma sesleri
ortalığı velveleye veriyor. Bardak kırılmak
istiyor, adam onu tutuyor.
Yaklaştım, dinledim. Biri daha vardı
içeride, kahvecinin karşısına oturmuş
anlattıklarını kılını kıpırdamadan dinliyor.

Hikayeyi devam ettirebilirmisiniz? ​