hititler hakkında bilgi istiyorum acill. kötü olmasın.



Sagot :

HİTİTLER

Hititler Hakkında Özet Bilgi Nedir,Kısa Yazı,ödevi,özeti

M.Ö.2000 yılı başlarında Anadolu’ya gelen hititler,Orta Anadolu’da Kızılırmak kıvrımı içine yerleştiler.Kafkaslar üzerinden geldikleri tahmin edilmektedir.Anadolu’da ilk siyasî birlik Hititlertarafından kurulmuştur.

Hititler,M.Ö.1700 yıllarında Hattuşaş başkent olmak üzere bir devlet kurdular.kurucusu;I.Hattuşili‘dir.M.Ö.1400 yılı başlarındaII.Tuthalıya‘nın başa geçmesiyle Hitit tarihinde imparatorluk dönemi başlamış oldu.Bu dönemin en önemli olayı,Hitiler ile Mısırlılar arasında olan “KADEŞ SAVAŞI” dır.Sebebi; her iki devletin de Kuzey Suriye’yi kendi topraklarına katmak istemesidir.M.Ö.1296′da başlayan savaş, M.Ö.1280′de imzalanan “KADEŞ ANTLAŞMASI” ile sona ermiştir.Hitit Devleti batıdan gelen “Deniz Kavimleri Göçü” sonunda yıkıldı.

Hititlerde halk birtakım sınıflaraayrılmıştı.BUNLAR;Soylular,Rahipler, Özgürler(tüccarlar ve köylüler) ve köleler.Hititlerde sosyal sınıflar düzeni çok katı değildi.Bu alanda en katı uygulama HİNT toplumunda görülmekteydi. (Kast Örgütü)

NAM-RA: Fethedilen topraklardan ganimet olarak getirilen insanlar.

Hitiler de köle sınıfından bir erkek; “KUŞATA” denilen başlık parasını vermek suretiyle özgür olabilirdi.

Hititler de evlât edinme geleneği vardı.

Hitit yasaları Mezopotamya yasaları gibi katı değildi.

· Mülkiyet hakkı vardı.(Anadolu’da Hititlerden öncede vardı)

· Mirasta eşitlik.(Kadının da hakları vardı)

· Kısasa kısas yok.

Kan gütme geleneği serbest bırakılmıştı.(Hitit yasalarının aksak yönüdür)



Kaynak: Hititler Hakkında Özet Bilgi | Eğitim Bilgi Yuvasi 
Bilgi Yuvası- bilgi kafe

Hititler, Alm. Hettiter (m.pl.), Fr. Hittites (pl.), İng. Hittites. M.Ö. 2000 yılından M.Ö. 8. yüzyıla kadar Anadolu’da hüküm süren devlet.Anadolu’nun tarihsel çağları, 


Çorum'un


Sungurlu ilçesine 5 km. uzaklıkta bulunan ve yapılan kazılardaHitit İmparatorluğu’nun başkenti 


Hattuşaolduğu anlaşılan


Boğazköy'de,


Yozgat’ın güneydoğusuna düşen Alişarhöyük'te ve kayserinin kuzeyindeki Kültepede bulunan, 


çivi yazısı ile yazılmış tablet denilen kil levhacıklar ile başlar. Sayıca, Alişar ve Boğazköy de az Kültepede ise on binleri aşan bu tabletlerin yazılmış olduğu dil, Mezopotamya da çok geniş bir zaman kesiti içinde konulmuş olan günümüzdeki 






Arapça


İbrani’ce ile aynı dil ailesine giren Akadça’nın eski 


Asur lehçesidir. Bu tabletler İ. Ö. 4000 yılında 




Mezopotamya'da 


Sümerlertarafından resim yazısı olarak icat edilen ve zamanla gelişerek basitleşip, resimselliğini kaybederek, dış görünüşü bakımından çiviye benzediği için zamanımızda çivi yazısı adı verilen hece işaretlerinden kurulu bir yazı sistemidir. Bu yazı genellikle her bilinmeyen yazı sisteminin çözülmesinde olduğu gibi, aynı yazıtın birden fazla dilde tekrarlandığı çift dilli yada çok dilli denilen yazıtlar yardımıyla, bir Alman lise öğretmeni olan GROTEFOND’in öncü çalışmaları sonucunda, 




19. yüzyılın başlarında okuna bilmiştir. Anadolu'da bu yazı ve Akadça yazılan tabletler bulunduğu sırada çivi yazısının ilk okunuşu üzerinden 80 yıldan fazla bir zaman geçmiştir. Tabletler, ilk önce antikacılar tarafından eski eser piyasasına sürülmüş ve buluntu yeri kesin olarak belirtilmek istenmediği için, bunların nereden çıkarıldığı sorusu, Kültepe’nin de içinde bulunduğu coğrafi yerin Roma dönemindeki adı olan Kapadokyabölgesi gösterilerek geçiştirilmiştir. Bu yüzden çeşitli dünya müzelerince satın alınan Anadolu’nun bu ilk yazılı ürünleri, 


Kapadokya Tabletleri adıyla tanınmaya başlamıştır. Eski eser tüccarlarının bir sır olarak sakladıkları esas çıkış yerini bulmak için bir çok girişimlerde bulunmuşsa da , bunlar başarısız kalmıştır. 1893-


1894 yıllarında E. Chantre bu Tabletlerin Kültepe de bulabileceğini düşünmüş, ancak bu düşünce bir türlü doğrulanamamış ve 


1925’e değin her yıl daha çok sayıda tablet eski eser pazarlarına sunulmuştur. Sonunda Çek bilgini B. Hrozny, Kültepe de kazılar yapmaya başladığında, tabletlerin höyükten değil de , çok yakındaki bir tarladan çıkarıldığını köylülerden öğrenebilmiş ve gerçekten de orada başlattığı kazıda 1000 kadar tablet ele geçirmiştir. Daha sonra Hrozny bu kazıları sürdürememiş ve 2. Dünya Savaşı nedeniyle kazılara ara vermek zorunda kalmıştır.