Aşağıdaki hikâyeyi okuyarak devamını yazınız. Hikâyenin içeriğine uygun başlık belirleyiniz. Daha sonra arkadaşlarınızla paylaşınız.

Atatürk henüz uyanmıştı.
Küçük Ülkü, çoğu zaman yaptığı gibi yatak odasının kapısının önünde durarak onun uyanmasını beklemeye başladı.
Bekledi, bekledi, bekledi... Kapı bir türlü açılmıyordu.
Oturdu, kalktı, gezindi... Kapıya tekrar baktı. Yaklaşarak içeriden bir ses, ayak sesi duymaya çalıştı. Hiçbir hareket yoktu.
Birden, kapının önüne bırakılmış kahverengi ayakkabıları fark etti.
Ayakkabılar, yatak odası kapısının önüne ancak boyanması için bırakılırdı.
Bunu biliyordu Ülkü. Atatürk'ün her şeyiyle yakından ilgileniyordu zaten...
Kravatını düzeltiyor, yakasına çiçek takıyor, terliklerini taşıyor, ayakkabılarının tozunu alıyordu.
Kahverengi ayakkabılara bir süre daha bakan Ülkü, aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi. Koşarak gidip ayakkabı boyalarının bulunduğu dolabı açtı; siyah olanlardan birini alıp geri döndü.
Boya kutusunun kapağını, açıp kahverengi ayakkabıları özenle siyaha boyamaya başladı.
Boyamayı tamamlamıştı ki Atatürk kapıyı açtı.


Sagot :

Atatürk Ülkü'yü görünce şaşırdı, daha sonra ayakkabılarını gördü ve bir kez daha şaşırdı. Kahverengi ayakkabıları koyu, mat bir siyah olmuştu. Ülkü konuşmaya sevinç ve heyecanla başladı; "Efendim, ayakkabılarını dışarı koyduğunuzu gördüm ve boyadım. İyi yapmış mıyım?"

Atatürk bu sözler karşısında gülümsedi, "Evet, küçük bey. Gayet güzel boyamışsın, tam da istediğim renk. Teşekkürler. Bunun için ne kadar istiyorsun?" dedi. Açıkçası ayakkabılarını kapıya koymasının sebebi boyanmasını istemesi değildi fakat bu küçük beyi k kırmak istememişti. Ülkü tekrar konuştu, "Bir şey istemem Efendim" dedi ve devam etti; "Sizinle konuşmak zaten bir şereftir, paradan daha değerlidir." Sonra izin isteyip gitti. Atatürk tekrar gülümsedi Küçük Ülkü'nüm ardından, ülkesinin güzel insanlara sahip olacağını anladı.

BAŞLIK: ATATÜRK VE KÜÇÜK BEY

umarim yardimci olabilmisimdir :)