Tarihimizden yaşanmış öyküler kitap özeti ! Uzun olsun lütfen!

Sagot :

Romen Diyojen ve Alparslan

Bizans imparatoru Romen Diyojen ve Alparslan 1071 yılı Ağustos ayının 25. Cuma günü Malazgirt Ovası’nda savaş yaptı. Alparslan'ın kumandasındaki Müslümanların ordusu Bizans ordusunun dörtte biri kadar olmasına rağmen Müslümanlar savaşı kazandı. Diyojen savaşı kazansaymış Alparslan'ı atının kuyruğuna bağlayacakmış ya da bir kafes yaptırıp içinde gezdirecekmiş. Ama Alparslan onu serbest bırakıyor.

Kim Hayırlıysa O Kazansın

Selçuklu Sultanı Alparslan, suikast sonucu şehit olunca yerine oğlu Melikşah geçmiş. Alparslan'ın olduğu gibi onun da veziri Nizam-ül Mülk’tür. Melikşah İstanbul’u fethetmeyi çok istemektedir. Ancak kardeşi Tutuş’un ona isyan edeceğini öğrenir. Vaktiyle Kutalmış Bey de Alparslan'a isyan etmiş. Daha sonra oğlu Süleyman'a ölüm döşeğindeyken bundan pişman olduğunu anlatmış. Süleyman, Alparslan'ın ordusuna katılmış. Nizam-ül Mülk Tutuş Bey’e bir mektup yazmış ama ne yaptılarsa onu savaştan vazgeçirememişler. Nizam-ül Mülk savaşı Melikşah’ın kazanması için dua etmiş. Melikşah ise kim daha hayırlı olacaksa, dine kim daha çok hizmet edecekse onun kazanması için dua etmiş. Savaşı Melikşah kazanmış. Melikşah döneminde Selçuklular en parlak dönemlerini yaşamışlar.

Başı Dumanlı Dağlar

Alparslan 1072 yılında suikast sonucu şehit edilmiş. Yerine oğlu Melikşah 17 yaşındayken tahta geçmiş. 37 yaşında ölmüş. Melikşah; ayaklanmaları bastırmış, Karahanlılarla Gaznelileri Selçuklulara bağlamış, Kutalmış oğlu Süleyman Bey’i Anadolu fethini tamamlamaya memur etmiş, Abbasi halifesini himayesi altına almış, Fatimileri Suriye ve Filistin’den çıkarmış, Hicaz’ı Şiilerden kurtarıp hutbenin eskiden olduğu gibi Abbasi halifesi adına okunmasını sağlamış. Melikşah bir gün devletin ileri gelenlerini toplamış. Devlet bütçesi yapmalarını istemiş. Yoksullara, dervişlere, ilim tahsil edenlere, sanatkârlara hiç para ayrılmadığını görmüş. Bütçeden onlar için 300 bin altın ayrılmasını istemiş. Zamanın Savaş Bakanı buna itiraz etmiş. Çünkü 300 bin altın ordunun bütçesine denkmiş. Melikşah fetihlerinde en büyük payın bunlara ait olduğunu söylemiş. Nizam-ül Mülk, Melikşah’ın bu düşüncesine hayran kalmış. Onu başı dumanlı dağlara benzetmiş.

Damarlarımdaki Kan

Çaka Bey küçük yaşta Bizans'a esir düşmüş. 1081 yılında imparator olan I. Aleksi Komnen ile birlikte büyümüş. Bizans sarayında Çaka Bey’e “Tatiki” derlermiş. Bir gün imparator, Çaka Bey’e “Türklerle savaşır mısın?” diye sormuş. O da kendi kanını taşıyan insanlarla savaşmayacağını söylemiş. Daha sonra saraydan kaçmış. İzmir’i fethetmiş. Bir donanma kurup denize açılmış. Bir suikast neticesinde öldürülmüş.

İznik Meydan Savaşı

Hızla Müslümanlaşan Anadolu toprakları Hristiyanları rahatsız etmeye başlamıştı. Hristiyanlar Papa’nın önderliğinde her devletin yardımıyla büyük bir ordu kurdular. Bu orduya Haçlı Ordusu” dediler. Bu ordunun başında Fransız papazı Pierre Leymit vardı. Geçtikleri yerleri yakıp yıkıyor, talan ediyorlardı. 16 Mayıs 1097 tarihinde İznik'te korkunç bir meydan savaşı oldu. Savaşı Kılıç Aslan komutasındaki Selçuklular kazandı.

Cengiz Han’ın Hocaları

Moğollar’ın hükümdarı olan Cengiz Han dünyanın en zalim hükümdarıdır. 1220 yılında ordusuyla Buhara önlerine gelmiştir. Buhara şehrinin ileri gelenleri toplanmışlar. Savaşacaklar mı, teslim mi olacaklar diye tartışmışlar. Sonunda çıkan karara göre Cengiz'e bir heyet gönderilecekmiş. Dine, cana ve namusa dokunmamak şartıyla teslim olunacağı söylenecekmiş. Ayrıca Cengiz Han’ın yanında Cafer Hoca, İmam Hacip gibi Müslüman hocalar da varmış. Bu ileri gelenler o hocalara da biraz güvenip Cengiz’i engelleyebileceklerini düşünmüşler. Heyet Cengiz’in huzuruna çıkmış. Karluk Hükümdarı Arslan Han, Almalık Hükümdarı Sugna Tekin Cafer Hoca ve İmam Hacip varmış. Bunları görünce heyet cesaretlenmiş. Ama Cengiz hiç taviz vermemiş. Şartsız olarak şehrin kapılarını açmalarını istemiş. Çoğunluk Cengiz Han’ın yanındaki Müslümanlara güvenerek şehrin on iki kapısını birden açmışlar. Cengiz ve ordusu Buhara’ya girerek şehri talan etmiş. İnsanlar da Cengiz’in yanındaki Müslümanlara güvendikleri için pişman olmuşlar. Onlar da vaktiyle İslam dinini korumak, Cengiz’i Müslüman yapmak için onun yanına gelmişler ama Cengiz onları sindirmiş.

Bir Başa Bir Göz Yeter

Orhan Bey bir gün kumandanlarından Ali Bey’i huzuruna çağırmış. Ondan Hereke Kalesi’ni almasını istemiş. Ali Bey seçme yüz askerle kaleyi fethetmiş. Ancak gözüne gelen bir ok, bir gözünü kaybetmesine neden olmuş. O ise bunu dert etmeyerek iki gözle mağlup olarak geriye bakmaktansa tek gözle ileri bakmayı tercih edeceğini söylemiş.

Ya Rab, Beni Şehit Eyle

Sırp Kralı Lazar Greldiyanovic bir Haçlı Ordusu oluşturmuş. Osmanlıları Balkanlardan atmak istiyorlarmış. Osmanlı Padişahı Murat Hüdavendigâr veziri Çandarlı Ali Paşa’yı çağırarak Bulgarlarla Haçlıların buluşmasının engellenmesini istemiş. Bulgar Kralı Sisman yenilip aman dilemiş. Haçlılarla Kosava’da yapılan savaş kazanılmış. Haçlılar 100 bin, Müslümanlar ise 40 binden az imişler. Savaşın ertesi gününde 16 Haziran 1389’da bir Sırp asilzadesi olan Miloş Kaliloviç’i yaralı bir şekilde bulmuşlar. Padişahın yanına getirmişler. El etek öpmek bahanesiyle Sultan Murat’ı hançerle öldürmüş. Yerine Yıldırım Beyazıt geçmiş. Bu zaferle Osmanlı’nın sınırları Tuna nehrine kadar genişlemiş. Sırbistan Osmanlı egemenliği altına girmiş. Bulgaristan fethedilmiş.

Evranos Bey

Evranos Bey hacdan dönünce Sultan Murat ona yanına istediği kadar asker alıp sınır boylarını taramasını, düşman hakkında bilgi toplamasını istemiş. Evranos Bey istenilen bilgileri toplamış. Saldırı zamanını tespit etmek için toplantı yapmışlar. Düşman, Müslümanların yorgun oldukları için saldırmayacaklarını düşünüyormuş. Ama Osmanlı Şafakla beraber saldırıya geçip savaşı beş saatte kazanmış.

Sultan Murat’ı Ağlatan Şehit

II. Kosava Savaşı’nda yakışıklı olduğu için “Civan Mustafa” denilen bir asker vardı. Çok iyi savaşırdı. Üzerine gelen bütün düşmanları öldürdü. Savaş kazanıldığında altı yerinden yaralanmıştı. Kahramanlıklarını fark eden padişahın huzuruna yaralarından dolayı çıkamadı. Padişah onun yanına geldi ama Civan Mustafa az önce şehit olmuştu. Sultan Murat onun için ağladı.

Molla Güranî'nin Kızılcık Sopası

II. Murat oğlu Mehmet'i (Fatih Sultan Mehmet) Manisa'da eğitim almaya gönderdi. Yanında da Molla Güranî'yi onu eğitmesi için gönderdi. Giderken Molla Güranî'ye derslerde tembellik ederse kullanması için bir kızılcık sopası verdi. Mehmet, padişah çocuğu olmanın güveniyle hocasının bunu kendisine karşı kullanamayacağını düşündü ama tembellik edince sopanın tadını tattı.

Burçtaki İlk Bayrak

İstanbul'un fethedildiği günden bir gece önce Fatih Sultan Mehmet Allah'a dua etmiş. Dışarıdan "Amin" diye ses duymuş. Kim olduğuna bakınca bunun Ulubatlı Hasan olduğunu görmüş. Ulubatlı Hasan, padişaha ön saflarda olmak istediğini söylemiş. Padişah da ona izin vermiş. Ulubatlı Hasan 40 arkadaşıyla birlikte ön saflarda savaşarak surlara çıkmayı başarmış. Elindeki bayrağı surlara dikmiş. Oklarla yaralandığı için şehit olmuş.

Yavuz Selim'in Ölümü

Yavuz'un sırtında bir sivilce çıkmış. O da bu sivilceyi sıktırmış. Sonra sivilce çıbana dönüşmüş. 18 Temmuz 1520 günü orduyla beraber Edirne'ye sefere gitmeye karar vermiş. Yolda rahatsızlanmış. Doktorlar muayene edince şirpençe denen hastalığa tutulduğunu yakında ölebileceğini söylemişler. O gece Yavuz fenalaşmış. Bir ara kendine gelip yanındaki Hasan Can'dan Yasin Suresini okumasını istemiş. Hasan Can sureyi okurken 22 Eylül 1520'de son nefesini vermiş.

Barbaros'un Şanlı Donanması

Kanuni, bir gün Venedik donanması ve onun komutanı Andrea Doria'nın namının silinmesini istedi. Bu amaçla Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin komutasında bir donanma denize açıldı. İki donanma 27 Eylül Cuma günü Preveze'de karşı karşıya geldi. Müslümanların ordusu sayısal olarak düşmandan daha az olmasına rağmen savaşı kazandı.

Cerbe Deniz Savaşı

Turgut Reis bir gün Haçlı Donanması'nın Trablus'a yaklaştığı haberini aldı. Kanuni'ye haber gönderdi. Kanuni de Piyale Paşa'ya donanmayla oraya gitmesini emretti. Donanma Jan dö la Cerda komutasındaki Haçlı Donanması'nı Cerbe açıklarında yakaladı. Bu savaş Preveze'den sonraki en büyük deniz savaşı oldu. Gün sonunda savaş kazanıldı.

Kanuni Sultan Süleyman Malta Adası'nın fethedilmesini ister. Turgut Reis en önde savaşır. Kale kuşatması sırasında başından yaralanır. Bir süre savaşmaya devam etse de daha sonra çadıra taşınır. Kalenin fethinin müjdelendiği sırada şehit olur.

Zigetvar Önlerinde

Bir gün ordugâhın kurulduğu yere yaralı bir atlı gelir. Zigetvat muhafızı Kont Nikola Zerrini'nin Tırhala Sancak Beyi ve oğlunu öldürdüğünü söyler ve ölür. Ardından Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle Zigetvar Kalesi kuşatılır. Bu sıralarda Kanuni hastalanıp yatağa düşer. Kale uzun süre fethedilemeyince kendi de savaşa katılmak ister. Ama gücü yetmez. Zigetvar'ın fethinden birkaç gün önce vefat eder.

Derviş Paşa

Safevîler, Mustafa Paşa komutasındaki orduya saldırınca Mustafa Paşa Diyarbakır Beylerbeyi Derviş Paşa'dan yardım ister. Derviş Paşa beraberindeki 400 kişiyle düşmanla savaşır. Çok ağır yaralanmasına rağmen savaş meydanından çekilmek istemez. En sonunda kansızlıktan bayılır. Onu çadıra götürürler. Akşam zafer haberini alınca ruhunu teslim eder.

Şehit Osman Paşa

Avusturya Prensi Mensfeld orduyla beraber Estergon Kalesi'ni kuşatmıştı. Osman Paşa ve Mehmet Paşa bir plan yaptılar. Bu plana göre Osman Paşa önden saldıracak Mehmet Paşa da arkadan dolaşıp düşmanı çembere alacaktı. Osman Paşa üzerine düşeni yaptı ama Mehmet Paşa biraz ukalalıktan biraz da bilgisizlikten verilen görevi yapamadı. Osman Paşa ve ordusu zor durumda kaldı. Durumu toparlasalar da Osman Paşa şehit oldu.

Yanıkkale Yanıyor

Almanya, Avusturya ve Macaristan kuvvetleri Yanıkkale'yi kuşatmışlar. Sayıca fazla olmalarına rağmen saldırmaya cesaret edememişler. Bir miktar askeri Osmanlı askeri gibi giydirip "Erzak getirdik." bahanesiyle getirdikleri içinde barut olan erzak arabalarını kale kapısında patlatmışlar. Saldırıya uykuda yakalanan askerler ve Mahmut Paşa kılıçları alıp savaşmaya başlamışlar. Ancak Mahmut Paşa şehit olmuş. Şehit olurken Mehmet Kethüda'ya kaleyi düşmana sağlam vermemelerini söylemiş. Mehmet Kethüda son kalan 300 askerle düşmana direnmiş. Ancak yapabileceği pek bir şey yokmuş. Mahmut Paşa'nın sözünü tutarak barut deposuna dalıp depoyu patlatmış. Yanıkkale artık cayır cayır yanan bir yıkıntıymış.

Estergon Kalesi Su Başı Durak

Estergon kalesi Kanuni döneminde fethedilmişti. Daha sonra Avusturyalılar kaleyi ele geçirdi. I. Ahmet kaleyi geri istedi. Avusturya vermeyince Sadrazam Lala Paşa komutasında bir ordu gönderildi. Estergon Kalesi Ciğerdelen Kalesi'nden ve Aziz Thomas Kilisesi'nden yardım aldığı için ilk önce oaraları fethetmeyi düşündüler. Ciğerdelen Kalesi fethedildi. Anca Aziz Thomas Kilisesi'nin kuşatması uzun sürüyordu. Saldırıların şiddetlendiği sırada ihtiyar biri arkasındaki küçük bir birlikle savaş katılıp koca ordunun yapamadığı yapıp fethi gerçekleştirmişti. Meğerse küçük birliğin başındaki ihtiyar Sadrazam Lala Mehmet Paşa'dan başkası değilmiş. Sıra Estergon Kalesi'ne gelmiş. Lala Mustafa Paşa'nın da yer aldığı saldırılarda Estergon Kalesi de fethedilmiş. Laha Mehmet Paşa'nın cuma namazını Estergon'da kılma duası kabul olmuş.

Ak Sakallı Kahraman

Estergon Kalesi'nin kuşatılmasından önce Aziz Thomas Kilisesi'nin de alınması gerekiyordu. Kaleye yapılan saldırılarda ak sakallı bir ihtiyarın çokça yararı oldu. Kim olduğunu kimse öğrenemedi. Sonra Budin Beylerbeyi Mehmet Paşa, o ak sakallı ihtiyarın Lala Mehmet Paşa olduğunu anladı.

Kelle Koltuğunda

Bağdat seferine gidecek askerler için ilanlar yapılmıştı. Yaşı küçük olanlar orduya alınmayacaktı. Ancak Genç Osman yaşı küçük olmasına rağmen gizlice orduya katıldı. Sadrazam Hüsrev Paşa onun küçük olduğunu görünce huzuruna davet etti. Hüsrev Paşa ona yaşı küçük olmasına rağmen neden orduya katıldığını sordu. Bıyığında tarak durmayanların orduya giremeyeceğini söyledi. Genç Osman da bıyığında tarak durduğunu söyleyerek tarağı aldı ve dudağına sapladı. Buna şaşıran Hüsrev Paşa ve yanındakiler Genç Osman'ı tebrik etti. Genç Osman ertesi gün savaşta ön saflardaydı. Sancaktarın vurulduğunu görünce sancağı alıp kalenin burcuna dikti ve burada şehit oldu.

Deli Hüseyin Paşa

IV. Murat çok kuvvetli bir padişahmış. Bir gün İran Şahı hediye olarak bir yay göndermiş. Bu yayı kurup çözmesi çok zormuş. IV. Murat vezirlerinden yayı kurup çözmelerini istemiş ama hiçbiri başaramamış. Yeniçeri ağasına bunu kurabilecek bir asker bulması talimatını vermiş. Ama yeniçerilerin arasından da yayı kurabilen biri çıkmamış. Yeniçeri ağası yayı bir kenara koymuş. Deli Hüseyin isimli kuvvetli bir delikanlı yayı görmüş. Eline alıp kurmuş. Ayak sesleri duyunca yayı kurulu vaziyette bırakıp oradan uzaklaşmış. Yeniçeri ağası dönünce yayın kurulu olduğunu görmüş. Bunu Deli Hüseyin'in yaptığını öğrenmiş. Onu sultanın huzuruna çıkarmış. Deli Hüseyin elçinin önünde de yayı kurup çözmüş. Son defa kurarken yay kırılmış. Deli Hüseyin bu olay üzerine yeniçeri ocağına alınmış. Deli Hüseyin Paşa diye ünlenmiş.

Silistre Aslanları

Rusya on bin askerle Silistre'yi kuşatmış ama ele geçirememiştir. Bir süre sonra elli bin askerle bir daha kuşatırlar. Komutanları Kont Diyebiç'tir. Kale komutanı ise Sert Mehmet Paşa'dır. Askerlerin barutu tükenir. Halk teslim olmak ister. Ama Sert Mehmet Paşa ısrarla teslim olmayı reddederek askerleriyle birlikte kale dışına çıkıp düşman askerleriyle göğüs göğüse çarpışırlar. Düşmanı kaleye sokmazlar.

Silistre ikinci defa Ruslar tarafından kuşatılınca Rus Komutanı General Karakovski, Sert Mehmet Paşa'dan teslim olmasını ister. Komutan bunu reddeder. Askerleriyle beraber kaleden çıkarak Rusların üzerine saldırır. Bu saldırılar kalede hiç asker kalmayıncaya kadar devam eder.

Erzurum Çığ gibiydi

Ahmet Muhtar paşa komutasındaki ordu Ruslara karşı Kars'ı kuşatmadan kurtarmış. Rus komutan teslim olmalarını istemiş. Asker aç, susuz ve silahsız olmasına rağmen direnmeye gayretlidir. Bir gece Türk askeri kılığına giren Ruslar, Aziziye Tabyası'nda askerlerimizi şehit etmişler. Ahmet Muhtar Paşa Erzurum halkına haber gönderip onlardan yardım istemiş. Erzurum halkı da Aziziye Tabyası'na doğru sel olup akmış. Aziziye Tabyası'nı düşman işgalinden kurtarmış.

Allah'ın Vurduğuna Vurmayız

1910'lu yıllarda Ruslar İstanbul'da alikıran baş kesen olmuşlar. Bu yıllarda Tahsin Bey, Beyoğlu'ndan Büyükdere'ye telefon hattı çektirmiş. Telefon direklerinden birkaçı Rus sefirinin önüne rastlamış. Rus sefiri direkleri kaldırmaları için tehditler savurmuş. Tahsin Bey çağrılıp Rus sefiriyle görüşmesi istenir. Tahsin Bey sefarete gider. Ama sefir onunla değil ancak Sadramazam'la görüşebileceğini söyler. Bir zaman sonra Rusya'da komünist ihtilali olunca Beyaz Ruslar ülkelerini terk ederler. Bazıları Osmanlı'ya sığınır. Tahsin Bey oğluna Fransızca öğretmek için bir Rus aradığı sırada onu sefaretten kovan sefiri görür. Perişan durumdadır. Evine götürüp yedirir, giydirir. Cebine para koyar. Ona, onun kendisine davrandığı gibi davranmaz.

Çanakkale İçinde Vurdular Beni

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'na girince düşman gemileri Çanakkale'den geçerek başkent İstanbul'u işgal etmeyi planlamışlardı. Düşman gemileri ilk saldırısını 15 Şubat günü 12 gemiyle yaptı. Ama bunda da bundan sonraki saldırılarda da başarılı olamadılar. Çanakkale Mustahkem Mevki Komutanı Miralay Cevdet Bey, Nazmi Kaptan'ı çağırtarak Nusret mayın gemisiyle bir bölgeye mayın döşemesini istedi. Nazmi Kaptan ve Yüzbaşı Hakkı Bey, verilen görevi bir gece vakti yaptılar. 18 Mart 1915'te düşman ateşine ateşle karşılık verildi. Çoğu düşman gemisi yara aldı ve düşman donanması yenilgiyi kabul etti. Ertesi gün Cevat Bey cephede gezerken Topçu Mehmet'i gördü. Mehmet attığını vuran bir askerdi. Ama gözlerinden yaralanmıştı. Artık göremeyecekti. Düşmanın kaçtığını gördüğünü için artık gözlerinin görmemesinin pek önemi olmadığını söyledi.

Düşman devletler Çanakkale Boğazı'na gelmişlerdi. Askerlerimiz bütün imkansızlıklara rağmen mücadelesini sürdürdü. 18 Mart günü düşman donanmasına karşı büyük bir zafer kazanıldı. Askerler büyük kahramanlıklar gösterdi. Çanakkale'den geçilemeyeceğini anlayınca geri çekilip Gelibolu Yarımadası'na saldırdılar. Karaya asker çıkardılar. Ama sonuçta yine kaybettiler. İngilizler 205 bin, Fransızlar 47 bin askerlerini kaybettiler. Biz ise 253 bin şehit verdik.

Zafer Sofrasına Düşen Top Mermisi

Dardanos Tabyası'nın batarya komutanı Yüzbaşı Hasan Bey ile Üsteğmen Mevsuf Bey büyük kahramanlıklar göstermişler. Yanlarındaki askerlerin çoğu şehit olmuş. Sadece dört askerleri kalmış. Çanakkale Savaşı kazanılmış düşman geri çekilmektedir. Yüzbaşı Hasan Bey bunun şerefine günlerdir bir şey yemeyen askerlerine güzel bir sofra kurdurmuştur. Tam sofraya oturdukları sırada geri çekilen düşman gemilerinden birinin ateşlediği top sofranın tam ortasına isabet etmiştir. Dardanos Tabyası'nda geriye kalan iki subayla dört asker de böylece şehit olurlar.

Bir Destandır Çanakkale

Çanakkale Savaşı için Mustafa adında bir çocuk da askere alınmıştır. Komutanından onu cepheye göndermesi için sürekli izin ister. Mustafa fakir biridir. Bu yüzden evlenememiştir. Ama eğer şehit olursa cennette ona huri verileceğini bilmektedir. Mustafa'nın ısrarlarına dayanamayan komutan, sonunda onu cepheye gönderir. Akşam olup da komutan şehitlerin arasında gezerken Mustafa'nın da şehit olduğunu görür. Biraz kızgınlıkla ona huriyi alıp almadığı sorar. Mustafa'nın dudaklarında bir gülümseme belirir ve elini kaldırıp iki işareti yapar. Komutan buna çok şaşırır. Kendisi de şehit olmak için dua eder.

İzmir Ağlıyor

15 Mayıs 1919 günü Yunanlılar İzmir'i işgal etmeye başlamışlardı. İzmir'e giren Yunanlılara ilk kurşunu gazeteci Hasan Tahsin atmış ve önde yürüyen yunanlı bayraktarı vurmuştu. Yunanlı askerler bunun üzerine Hasan Tahsin'i bir köşede sıkıştırmışlar ve şehit etmişlerdi. Sonra Yunanlılar Askerlik Dairesi Başkanı Albay Süleyman Fehmi bey'den ve Yarbay Şükrü Bey'den "Yaşasın Venizelos" diye bağırmalarını istediler. Onlar "Kahrolsun Venizelos" diye bağırınca şehit edildiler. İzmir halkının kurtuluş mücadelesi 9 Eylül 1922 tarihine kadar devam etti. Sonunda İzmir düşman işgalinden kurtuldu.

Küçük Kahraman

Mustafa annesi ve babası olmayan bir çocuktur. Yunanlılar İzmir'i işgal edince köylüler de köylerini terk etmişlerdi. Mustafa kimsesi olmadığı için onlarla gitmemişti. Bir süre sonra Yunanlılarla savaşmaktan dönen bir grup Türk askeri Mustafa'nın köyüne geldi. Mustafa'nın durumunu öğrenip üzüldüler ama vatanseverliğine de hayran oldular. Arkalarından gelen Yunan askeri olup olmadığını öğrenmek için Mustafa'dan yardım istediler. Bunun için Mustafa bir ağaca çıktı. Etrafta düşmanlar olduğunu söylerken o düşmanlar tarafından vurulup şehit oldu.

Deli Yusuf

Deli Yusuf denilen 12 yaşında bir çocuk vardı. Çok cesurdu. Yunanlılar köylerini işgal etmişlerdi. Yusuf da Yunanlıların cephanesini havaya uçurmaya karar verdi.Bunun için İlyas dededen yardım istedi. İlyas dede ona bir el bombası verdi ve ona nasıl kullanılacağını öğretti. Bir süre cephaneliğin orada çorap satarak askerlerle samimi oldu. Sonra bir gün cephaneliğe yaklaşıp el bombasını demir parmaklıklardan içeri attı. Cephanelik büyük bit gürültüyle patladı. Deli Yusuf çoktan oradan kaçmıştı.

Durak Çavuş

Yunanlılar Kurtuluş Savaşı'nı kaybedip de geri çekilirken köylere zarar veriyorlar, insanlara çeşitli işkenceler yaparak öldürüyorlardı. Bunları gören Durak Çavuş çok kızdı. Yakaladığı bir Yunan askerine bunun hesabını sormak istedi. Yolda ilerlerken bir Yunan askeri gördü. Gizlice yaklaşıp üstüne atıldı. Gürültüyü duyan diğer birlikler sesin geldiği yöne doğru top atışı yaptı. Durak Çavuş ve Yunan askeri yaralanıp kendinden geçti. Sabah olunca Durak Çavuş kendine geldi. Toparlanıp kalktı. Yunan askeri yaralıydı. Ondan köylülerin intikamını almak istediyse de merhametinden olayı bunu yapamadı. Yunan askerine suyundan verdi. Sırtına alarak yakın bir köye kadar götürdü ama artık Yunan askeri ölmüştü.

Uyan Şahin Uyan

Şahin, Fransızlar Antep'i işgal edince birkaç arkadaşıyla dağlara çıkıp düşmana karşı direnmeye başladı. Bir köprünün başında durarak oradan Fransız ordusunun geçmesine izin vermedi. Bütün bir orduya 30 kişiyle karşı koydular ve sonunda kahramanca şehit oldular.

ÇOK UĞRAŞTIM EN IYI SEÇ LUTFEN