ARKADAŞLAR 10 TANE FIKRA YAZARMISINIZ.EN İYİ SEÇECEĞİM

Sagot :

Açıklama:

Nasreddin Hoca Fıkrası 1: Parayı Veren Düdüğü Çalar

Çocuklar, pazara gelen Nasreddin Hoca'nın etrafını sarmış. “Hoca, bana düdük al!” demiş biri. “Bana da, bana da!” demiş bir diğeri.

Diğerleri de sırayla:

– Ben de düdük isterim!

– Bir tane de bana!, demişler.

İçlerinden sadece biri Nasreddin Hoca’ya düdük parası vermiş. Hoca, parayı alıp pazara gitmiş.

Hoca, akşam pazardan dönünce çocuklar etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran hoca, parayı veren çocuğa vermiş.

Diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırmış:

– Hani bizim düdüğümüz?

Nasrettin Hoca gülerek,

– Parayı veren düdüğü çalar, demiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 2: Ya Tutarsa!

Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Elinde koca bir kaşık yoğurdu da yanına almış.

Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle boşaltmış.

O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla:

– Hoca ne yapıyorsun, diye sormuş.

Hoca gülümseyerek:

– Gölü mayalıyorum, ne yapayım, demiş.

Adam, Hoca’ya bakmış ve kahkaha atarak:

– Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl hiç maya tutar mı?, demiş.

Hoca gülümsemesini hiç bozmadan:

– Peki ama ya tutarsa, demiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 3: Gönlüm Buna Razı Olmadı

Eşeği ile kasabaya alışverişe giden Nasreddin Hoca; kitap, elma, limon gibi birçok ağır şey almış. Aldıklarını kocaman bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alıp eşeğine binmiş.

Yolda giderken Hoca’yı gören köylüler:

– Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın?, diye sormuşlar.

Hoca:

– Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı, demiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 4: Vasiyet Etmiş

Nasreddin Hoca bir gün evde otururlarken karısına:

– Hanım iyi dinle, size vasiyetimdir. Ben öldüğümde beni baş aşağı gömün, demiş.

Karısı şaşırmış:

– Hoca o ne demek? Neden böyle bir şey istiyorsun, demiş.

Hoca ciddi bir şekilde:

– Yarın öbür gün kıyamet koparsa her şey ters düz olacak. O zaman ben de düz olarak ayağa kalkabilirim, demiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 5: Bugün Ayın Kaçı

Nasreddin Hoca bir gün bir işi için Konya’ya gitmiş. Yolda giderken bir adam Hoca’yı durdurmuş:

– Pardon Amca, bugün ayın kaçı biliyor musun?, demiş.

Hoca:

– Ne bileyim yahu! Ben buraların yabancısıyım, demiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 6: Onu Kendisi Sanmış 

Nasreddin Hoca bir gün yolda giderken bir adamla karşılaşmış. Adamla sohbet etmeye başlamışlar. Bir saat havadan sudan konuştuktan sonra Hoca:

– Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi?, diye sormuş.

Adamcağız çok şaşırmış:

– Madem beni tanımadın, neden benimle bir saattir sohbet ediyorsun?, demiş.

Nasreddin Hoca:

– Kıyafetlerin benimkine çok benziyordu. Ben de seni ben sandım, demiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 7: Birinin Anası Ağlayacak

Nasreddin Hoca’nın iki oğlu varmış. Oğullarından biri çömlekçilik yaparak geçimini sağlarmış. Hoca bir gün oğlunun yanına onu ziyarete gitmiş. Oğlu dertli bir şekilde:

 – Baba çok heyecanlıyım çünkü bütün paramı bu çömleklere yatırdım. Hava güneşli olur da kururlarsa zengin olacağım. Yağmur yağarsa hepsi çatlayacak ve anam ağlayacak, demiş.

Hoca dertli bir şekilde diğer oğluna gitmiş. Oğlu o sırada tarlasında oturmuş düşünüyormuş:

– Ah baba hoş geldin. Bütün paramı bu tarlaya yatırdım. Eğer yağmur yağarsa zenginim ama kuraklık olursa her şeyimi kaybederim ve anam ağlar, demiş.

Nasreddin Hoca eve dönmüş. Sıkıntılı olduğunu gören karısı:

– Ne oldu Hoca canın sıkkın, demiş.

– Asıl dert senin, halini düşün. Çünkü yağmur yağsa da yağmasa da oğlanlardan birinin anası ağlayacak.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 8: Hamam Bahşişi

Nasreddin Hoca bir gün hamama gitmiş. Ancak içeri girdiğinde kimse onunla ilgilenmemiş, havlu vermemiş, kese yapmamış ve çıkarken “iyi günler” dememiş. Buna rağmen Hoca ona uzatılan bahşiş kutusuna yüklüce bir bahşiş bırakmış.

Bir sonraki hafta tekrar hamama giden Hoca, içeri girer girmez herkes başına toplanmış, ikramlar, havlular ve oldukça fazla ilgiyle karşılanmış.  Çıkarken de ona uzatılan bahşiş kutusuna hiç bahşiş bırakmamış.

Hamamcı şaşkın bir şekilde:

– Hoca bu ilgi bu alakaya bu kadar mı bahşiş bırakılır, demiş.

Nasreddin Hoca hemen gülerek:

– Bu geçen haftanın bahşişiydi. Bu haftanın bahşişini zaten geçen hafta vermiştim, diyerek güzel bir cevap vermiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 9: Akıl Sır Ermiyor

Nasreddin Hoca bir gün yolda yürürken iki yüz akçe parasını kaybetmiş. Kaybettiği parasını bulamayan ve çok üzülen Hoca, “ne olur bulunsun” diye dua etmiş.

Aynı zamanda yaşadığı şehrin en zenginlerinden biri uzak diyarlarda bir yerde çıktığı gemi yolculuğunda kötü bir fırtınaya yakalanmış ve “Eğer kurtulursam Nasreddin Hoca’ya iki yüz akçe para vereceğim” diye adak adamış hemen.

Kötü fırtınadan kurtulan adam hemen gelip bu parayı Hoca’ya vermiş. Hoca şaşırmış ve:

– Ey Allah'ım sağ ol. Bu ne dolambaçlı yolmuş, ben parayı ben nerede yitirdim, nerden çıktı. Gerçekten de akıl sır ermiyor, demiş.     

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 10: Ben Küçük Yangınlara Karışmam

Murat Ağa Nasreddin Hoca’nın yaşadığı kasabanın en zenginlerinden biriymiş. Ağa hem aklı ve zekası sayesinde zengin olduğunu düşünür, hep kendiyle övünürmüş.

İşine geldiğinde Hoca’ya danışır, işine geldiğinde ise onu dinlemezmiş. Sadece cuma günleri camiye gelirmiş. Murat Ağa’nın üç katlı, kocaman bahçeli ve çok lüks bir evi varmış. Bütün altınlarını ve paralarını da evinin bahçesinde saklarmış.

Cuma günleri camiye gelip de Hoca’nın doğruluk ve dürüstlükle ilgili sözlerini dinlerken işine gelmezse:

– Hoca Efendi, sen dünya işlerine karışma! Din ve dünya işi ayrı, dermiş.

Günlerden bir gün Murat Ağa’nın evinde yangın çıkınca koşarak camiye gelmiş. O sırada herkes öğle namazından çıkıyormuş. Ağa, Hoca’yı görünce:

– Hoca koşun yardım edin evim yanıyor, demiş.

Bunu duyan Hoca durur mu?:

– Bana din işleri ile dünya işlerini ayırmam gerektiğini sen öğrettin. Mesela bu yangın benim asla karışmamam gereken bir dünya işi, demiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 11: Bulmanın Tadı

Nasreddin Hoca bir gün alışveriş yapmaya en sevdiği eşeğini de alarak gitmiş. Eşeğini bir ağaca güzelce bağlamış ve alışveriş yapmaya başlamış. Bir sürü şey alıp eşeğine doğru yürümeye başlamış. Ancak eşeği orada yokmuş.

Hemen bir adam tutarak bağırmasını istemiş:

– Nasreddin Hoca’nın eşeğini kim bulup getirirse; Hoca ona alışveriş çuvallarını, eşeğin semerini ve parasını verecek.

Duyanlar şaşkın bir şekilde:

– Hoca Efendi madem bulunduğunda eşeğini geri vereceksin neden arıyorsun, demişler.

Hoca gülümseyerek:

– Kaybolan şeyi bulmanın tadı başkadır. Her şeyi kaybedeceğimi de bilsem o eşeği bulup çalana geri vereceğim, demiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 12: İp Olur

Nasreddin Hoca’nın yaşadığı köyde yaşayanlar Eyyübi kelimesini bir türlü doğru söyleyemiyorlarmış.

Bazısı Eyip, bazısı İyip, bazıları da İyp diye yanlış bir şekilde söylüyorlarmış.

Buna artık dayanamayan Hoca vaazında:

– Ey komşular sakın ola ki oğlunuz olursa adını Eyyûb koymayın. İnsanlar onu söyleyemez çocuğun adı olur İp, demiş.

 

Nasreddin Hoca Fıkrası 13: Şu Koca Tasla

Hoca bir gün camide vaaz veriyormuş. vaazında doğru ve dürüst olmanın önemini anlatıyormuş. Bakmış dinleyenler yarı uykulu ve esniyorlar. Öğle vakti olduğu için de hepsinin karnı aç.

Düşünmüş:

– Haydi, toplanın bize gidiyoruz. Etli pilav ve yoğurt yiyelim, demiş.

Herkes hızlıca toplanmış ve eve gelmişler. Hoca karısına:

– Hanım masayı hazırla, hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeye geldik, demiş.

Karısı:

– Hoca Efendi ne yaptın? Evde ne, pirinç ne et, ne de yoğurt yok, demiş.

Hoca düşünmüş, taşınmış ve içeri gitmiş ve elinde bir kaşık ve tencereyle gelmiş:

– Kusura bakmayın çocuklar, evde eğer pirinç, et ve yoğurt olsaydı bu kazan ve kaşıkla size ikram edecektim, demiş.

 

 

Cevap:

Bir gün hocanın hanımı bolca pilav hazırlar.Ancak evde büyük bir kazan yoktur.Hoca komşuya gider kazan ister. Komşu cimridir ama verir.Hoca bitince kazanı verir.İçine de bir tencere koyar.Hoca :

_Senin kazan doğurdu,der.Cimri komşu sevinir.

Hoca kazanı tekrar ister.Cimri komşu da"kazan tekrar doğuracak" diye düşünerek verir. Aradan günler,haftalar geçer.Hoca kazanı vermez.Cimri konusu hocaya gider.Hoca kapıda komşuyu görünce:

_Başın sağ olsun senin kazan öldü

_Hoca kazan nasıl ölsün, diye söylenen komşuya hoca:

_Komşu kazanın doğurduğunu inanıyorsun da öldüğüne niye inanmıyorsun?

Açıklama:

Fıkra uzundu 10 tane yazamadım. Özür dilerim.