8. yüzyılda Türk Arap ilişkileri
LUTFEN COK ACİL​


Sagot :

Türkiye gerek tarihi gerekse de jeopolitik konumu gereği Orta Doğu coğrafyası ile olan bağlarının en büyük bileşenlerinin başında Arap halkları gelir. Ne yazık ki son dönemlerde bu coğrafya ile ilgili bir boşluk olduğu da ortadadır. Ancak şu bir gerçek ki, Türk Milleti ile özdeşleşen İslamiyet’in de etkisiyle Türk-Arap ilişkisi tarihten ve coğrafyadan gelen bağları ile de tabiri caizse sonsuza kadar devam edecektir.

Arap deyince günümüzde insanların aklına Orta Doğu coğrafyası gelmektedir. Peki, bu Batı’nın akademik değimi ile halkları ya da milletleri kendi belirledikleri ve insanların zihinlerine hapsettikleri Orta Doğu neresidir? Bu coğrafi terim ilk ne zaman kullanılmaya başlanmıştır? Sorusunu yanıtlamak gerekir. “Middle East” yani “Orta Doğu” kelimesini ilk ortaya atan kişi Amerika Birleşik Devletleri’nin Deniz Amirali, Tarihçi ve Stratejist Alfred Thayer Mahen’dır. Bilhassa 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Batılı Emperyalist Devletlerin bütün ilgisi günümüz Arap coğrafyasına çevrilmişti. Amiral Mahen, “Middle East” (Orta Doğu) kelimesini ilk defa “The Persian Gulf and International Relations” (Pers Körfezi ve Uluslararası İlişkiler) isimli bir makalesinde kullanmıştır. Mahen Orta Doğu’yu Doğu’da Hindistan, Güneyde Süveyş Kanalı’yla sınırlı tuttu.

Tarihte Türkler ve Arapların ilk karşılaşması ise çok daha öncelerine, 7. yüzyıla dayanır. Hz. Ömer döneminde Müslüman Araplar 642’de Nihavent Savaşı'nı kazanarak, İran'daki Sâsânî devletine son verendi. Daha sonra Araplar, doğuya doğru ilerlediler ve Ceyhun nehrine ulaştılar. Ceyhun nehrinin ötesinde Türkler bulunuyordu. Böylece, Türklerle Müslüman Araplar ilk defa karşı karşıya gelmiş oldular. O dönemden sonra da Türkler ve Arapların tarihi birçok yerde kesişti. Bu çalışmada Türk-Arap münasebetlerine değindikten sonra Batı’nın da etkisiyle meydana gelen gelişmelere odaklanacağız.

En iyi seçer misin?