Görsel sanatlarda doku



Sagot :

DOKU

Doku diye adlandırılan yüzey yapısı, sahip oldukları nesnelere baktığımızda ya da nesnelerin yüzeyinde elimizi gezdirdiğimizde dokunma duyumuzla algıladığımız homojen pütürler, girinti ve çıkıntılardır. Dokuyu nesne yüzeyinde dokunma ve görme duyularımızla algılayabildiğimiz gibi yalnızca dokunma duyumuz da dokuyu kavramamıza yeterli olur. İlle de görmemiz gerekmez. Ancak bazı yüzeylerde elimizi gezdirirken hissettiğimiz sıcak ya da soğuk etki ya da kaygan yüzey etkisi doku değildir. Doku olabilmesi için mutlaka nesne yüzeyindeki pütürlülükleri, kabartıları görme ve dokunma duyularımızla hissetmemiz gerekir. Ancak kumaşın üzerindeki desenler doğal doku olarak kabul edilemez. Dokuların Sınıflandırılması:   Dokular doğal ve doğal olmayan dokular diye ikiye ayrılır. Doğal Dokular: Nesnelerin kendi doğal dokularıdır. Doğrudan nesnenin kendisine dokunulduğunda ya da bakıldığında fark edilir. Portakalın kabuğu ya da bir ağacın gövdesi doğal dokulara örnektir.   Yapay Dokular: Nesnenin kendi yüzeyinde oluşan gerçek dokuların yanı sıra yapay olarak oluşturulmuş dokularda vardır. Bir sanatçının yapıtının yüzeyine fırça darbeleri ve spatüla kullanarak boya sürüşü, kazıma ile oluşturulan yüzeyler ya da camların üzerindeki kabartma şekiller izleyende doku etkisi yaratır. Ancak bunlar nesnenin kendi dokusu olmadığından yapay dokular olarak adlandırılır. Nesnel ve Görsel Dokular: İster doğal doku olsun, ister yapay doku eğer onu dokunma duyumuzla algılayabiliyorsak, yani nesnenin kendisine dokunarak bu dokuları hissedebiliyorsak bunlara nesnel doku diyebiliriz. Birde yalnız görme duyumuzla algılayabileceğimiz dokular vardır. Bir dergi sayfasındaki resimde bulunan bir nesnenin doğal dokusunu görme duyumuzla fark edebiliriz. Ama elimizi dergi sayfasının üstünde gezdirdiğimizde yalnızca kâğıdı algılarız. Ya da dokulu bir yüzey üzerine kâğıdı koyarak, pastel boyayı bastırarak kâğıdın üzerine sürdüğümüzde, alttaki doku, kâğıda geçer. Bu yolla kâğıda transfer ettiğimiz nesnel dokuları da ancak görme duyumuzla algılayabiliriz. Dokunma duyumuzla algılayamadığımız, yalnızca görme duyumuzla algıladığımız dokuları da görsel dokular diye adlandırmakta sakınca yoktur kanısındayım. Dokuların Perspektif Etkisi a) Dokunun Kendi Etkisi: Nesnelerin sahip oldukları doğal dokular kuşkusuz ki nesneden nesneye farklılık gösterir.  Bazı dokular sert (kaba), bazıları orta serlikte, bazıları da yumuşak dokuya sahiptirler. Bunların her birinin etkisi farklı olur. Nesnenin yüzeyindeki homojen büyük alanlı pürüzler,  derin girinti ve çıkıntılar o nesnenin sert (kaba) dokuya sahip olduğunu gösterir. Sert (kaba) dokular nesneye uzaktan bakınca da kendini gösterir.  Bundan dolayı sert (kaba) dokulu cisimler olduklarından daha yakın görünürler, kompozisyonda öndelik etkisi yaratırlar. Pürüzlerin küçük ve birbirine yakın, çıkıntıların yüzeyden fazla yüksek olmadığı dokulu yüzeyler ise bunun tam tersini oluştururlar. Yumuşak dokuya sahip nesnelerin dokuları uzaktan fazla dikkat çekmediği için onlar oldukları durumdan daha uzak görünürler. Bir kompozisyonda (düzenlemede) kullanıldıklarında arkadalık etkisi yaratırlar. Orta sertlikte dokular sert (kaba) dokuya göre arkadalık,  yumuşak dokuya göre öndelik etkisi yaratır.    Burada sözü edilen sert (kaba) doku ya da yumuşak doku ve yarattıkları öndelik arkadalık etkisi nesnelerin sahip olduğu madde ile ilgili değildir. Yukarıdaki iki farklı dokuya sahip plastik yüzey ve duvar örneğinde olduğu gibi sert ya da yumuşak doku, tamamen dokunun özelliğinden kaynaklanır. Yumuşak bir madde olan plastiğin sert (kaba) dokuya, sert bir yüzey olan duvar ise yumuşak dokuya sahip olabilir.  b) Dokulu Malzemenin Renk Etkisi: Her nesnenin sahip olduğu dokulu bir yüzeyi olduğu gibi o nesne bir renge de sahiptir. Renkler konusunda değinildiği gibi sıcak ve soğuk renklerin öndelik (yakın) – arkadalık (uzak) etkileri olduğunu biliyoruz. Genel olarak kırmızı, turuncu ve sarı yani sıcak renklere sahip olan dokulu nesneler olduklarından daha yakın görünürler. Bir kompozisyonda (düzenlemede) kullanıldığında öndelik etkisi yaratırlar. Aynı şekilde mavi, mor ve yeşil renklere sahip dokulu nesneler olduklarından daha uzakta görünürler. Kompozisyon (düzenleme) içerisinde arkadalık etkisi yaratırlar.  c) Dokulu Malzemenin Yüzey Etkisi: Nesneler doku ve renge sahip oldukları gibi nesne mat ya da parlak yüzeylere de sahiptirler. Parlak yüzeyler kompozisyon içerisinde öndelik, yakınlık etkisi, mat yüzeyler ise uzaklık, arkadalık etkisi oluştururlar.   d) Karşıtlık Etkisi: İki farklı doku türü (sert ve yumuşak doku) bir arada bulunduğunda birbirleriyle karşıtlık oluştururlar ve fazla kullanılan diğer az kullanılan doku türünü belirgin hale getirir. Bir kompozisyonda eğer izleyenin dikkatini kompozisyonun belli bir bölümüne çekmek yani yönlendirme yapmak isteniyorsa, bu etkiden yararlanılabilir. Sert (kaba) dokuların ağırlıklı kullanıldığı kompozisyon içinde yumuşak dokulu yüzeyler belirginleşir veya yumuşak dokulu yüzeylerin arasında alan olarak daha az yer kaplayan sert (kaba) dokulu yüzeyler hemen öne fırlarlar.            Değişik doku türleri kullanarak oluşturulacak kompozisyonda önde ve arkada ya da başka bir değişle yakın ve uzak etkileri yaratılabilir. Bu etkileri yaratırken dokuların sert yada yumuşak olmasından, renklerin sıcak ve soğuk özelliklerinden ve yüzeylerin parlaklık ya da mat özelliğinden yararlanılır. Sert (kaba) dokular, sıcak renkler ve parlak yüzeylerle öndelik (yakın) etkisi, yumuşak dokular, soğuk renkler ve mat yüzeylerle de arkadalık (uzak) etkisi yaratılır

Doku diye adlandırılan yüzey yapısı, sahip oldukları nesnelere baktığımızda ya da nesnelerin yüzeyinde elimizi gezdirdiğimizde dokunma duyumuzla algıladığımız homojen pütürler, girinti ve çıkıntılardır. Dokuyu nesne yüzeyinde dokunma ve görme duyularımızla algılayabildiğimiz gibi yalnızca dokunma duyumuz da dokuyu kavramamıza yeterli olur. İlle de görmemiz gerekmez. Ancak bazı yüzeylerde elimizi gezdirirken hissettiğimiz sıcak ya da soğuk etki ya da kaygan yüzey etkisi doku değildir. Doku olabilmesi için mutlaka nesne yüzeyindeki pütürlülükleri, kabartıları görme ve dokunma duyularımızla hissetmemiz gerekir. Ancak kumaşın üzerindeki desenler doğal doku olarak kabul edilemez. Dokuların Sınıflandırılması:   Dokular doğal ve doğal olmayan dokular diye ikiye ayrılır. Doğal Dokular:Nesnelerin kendi doğal dokularıdır. Doğrudan nesnenin kendisine dokunulduğunda ya da bakıldığında fark edilir. Portakalın kabuğu ya da bir ağacın gövdesi doğal dokulara örnektir.  Yapay Dokular: Nesnenin kendi yüzeyinde oluşan gerçek dokuların yanı sıra yapay olarak oluşturulmuş dokularda vardır. Bir sanatçının yapıtının yüzeyine fırça darbeleri ve spatüla kullanarak boya sürüşü, kazıma ile oluşturulan yüzeyler ya da camların üzerindeki kabartma şekiller izleyende doku etkisi yaratır. Ancak bunlar nesnenin kendi dokusu olmadığından yapay dokular olarak adlandırılır. Nesnel ve Görsel Dokular: İster doğal doku olsun, ister yapay doku eğer onu dokunma duyumuzla algılayabiliyorsak, yani nesnenin kendisine dokunarak bu dokuları hissedebiliyorsak bunlara nesnel doku diyebiliriz. Birde yalnız görme duyumuzla algılayabileceğimiz dokular vardır. Bir dergi sayfasındaki resimde bulunan bir nesnenin doğal dokusunu görme duyumuzla fark edebiliriz. Ama elimizi dergi sayfasının üstünde gezdirdiğimizde yalnızca kâğıdı algılarız. Ya da dokulu bir yüzey üzerine kâğıdı koyarak, pastel boyayı bastırarak kâğıdın üzerine sürdüğümüzde, alttaki doku, kâğıda geçer.