Sagot :
Açıklama:
1- YALANCININ MUMU YATSIYA KADAR YANAR
hikayesi:İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış.
Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş.
Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş.
İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar:
– Biz sana para verdik, ne diye mum almadın?
– Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor.
İçlerinden birisi:
– Tabii o kadar yanar, çünkü “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” demiş.
2- HAMAMA GİREN TERLER
hikayesi:Betül,bir gün özel eğitim kurumu açmaya karar vermiş ve bunu ailesiyle paylaşmış.Aileside Betül'e destek çıkmış.Betül gerekli olan tüm belgeleri ayarlamış kurum binasını satın almak için kredi çekmeye karar vermiş.Kredinin aylık ödemesi çok fazlaymış ailesi onu bu krediyi çekmemesi için uyarmış fakat Betül bu kurumu açmaya çok kararlıymış ve krediyi çekmiş.Daha sonra bütün izinler tamamlandıktan sonra kurum açılmış.Öğrenci kayıtları ilk ay çok az olmuş ve ailesiyle konuşmaya karar vermiş.Betül'ün annesi de demiş ki hamama giden terler.Betül o günden sonra yapacağı işlerin tüm gerekliliklerini zorluklarını araştırıp öyle yapmaya karar vermiş.Betül'ün son halini merak ediyorsanız.Kurumunun şuan 47 ilde şubesi var.:)
3- NE EKERSEN ONU BİÇERSİN
hikayesi: yaşlı bir çift evde tereyağı yapar ve geçimlerini sağlamak için adam karısının yaptığı tereyağlarını her gün bakkala götürüp satar. Bakkal ise onların tereyağlarını hiç tartmaya gerek duymadan satışa çıkartır. Bir gün bakkal bu tereyağları tartmaya karar verir. 1 kilogram olması gereken yağ 900 gram çıkar. Bakkal karşılaştığı sonuç karşısında öfkeden deliye döner.Ertesi gün tereyağ üretimi yapan yaşlı çiftçi yeniden bakkala gider. Bakkal çiftçiyi karşısında görür görmez, “Bir daha seninle alışveriş yapmayacağım. Hile yaptın ve tereyağların 900 gram geldi” der. Yaşlı adam utanır ve ezilip büzülerek, “Bizim terazimiz yok, fakat sizden aldığımız 1 kiloluk şekeri ağırlık olarak kullanıyoruz” diye yanıtlar. Bakkal utancından kızar ve hemen mahçup bir şekilde özür diler.
4-BOŞ LAF KARIN DOYURMAZ
hikayesi: bir gün bir aile geziye gideceklermiş.ama çocuklarına para kalmamaış.merhamet ederler diye fazla önemsememişler. oraya gidince anne durumu anlatmış ama adamolmaz demiş gelip kocasına deyince kocası adam ekmek parası için çalışıyor ee boş laf karın doyurmaz hanım demiş eve geziye gidemeden eve gelmişler.
5-ÖFKEYLE KALKAN ZARARLA OTURUR
hikayesi: Ayşe çok öfkeli genç kızdır. Kendisi de öfkesinin farkında. Öfkesini yenmek için terapilere katılır, müzik dinler, spor dinler, uyumaya çalışır. Öfkelendiği zaman ne yapacağını kimse kestiremez. Ayşe için öfkeli olmak sinir olmakla eşdeğerdir. Bir gün hafta sonu arkadaşlarıyla gezmeye gider. Sevdiği arkadaşları ardır, birde tanımadığı iki üç kişi daha görmüştür. Birlikte yemeğe giderler, masaya oturur herkes yiyeceklerini söyler. Herkes afiyetle yedikten sonra hesap ödeme zamanı gelir. Bazı arkadaşlar hesaba hiç göz atmadan gözünü başka yöne çevirir. Ayşe bunu görünce sinirlenerek masadakilere ters bakışlar atar. Herkesin yediğini ödemesi gerekir, fakat bunu yapmayan birileri var. Ayşe herkese seslenerek “arkadaşlar herkes yediğini öderse masadan kalkalım” der. Bunun üzerine herkes gözlerini Ayşe’ye diker. Ayşe sinirle elini masaya vurarak “yediklerinizin parasını ödeyin” der. Herkes birden bire taş kesilir. Ayşe neden böyle yaptığını kimse kestiremez. Sevdiği arkadaşları da olayı üzerine alır. Ayşe’nin ani çıkışları ve öfkesini kontrol edememesi arkadaşlık bağlarına zarar vermekte. Arkadaşları o günden sonra bir daha Ayşe ile görüşmemişlerdir. Herkesin içinde o denli bir çıkış yapması rahatsızlık vermiştir. Ayşe hatasını sonradan anlamıştır ama her şey için çok geç olmuştur. Öfke ile hareket etmesinden dolayı arkadaşlarını kaybetmiştir.
6- ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ
hikayesi: Bolu Bey’ine başkaldıran, çoğunlukla ünlü halk şairi ile karıştıran eşkıya Köroğlu bir gün atını çaldırmış. Köroğlu, değerli ve akıllı bir hayvan olan atını aramak için diyar diyar dolaştıktan sonra İstanbul’da satılık hayvanlar arasında kendi atını bulmuş. O’nu tanımayan satıcıya müşteri gibi görünmüş.Önce şöyle bir binip deneyeceğini, sonra satın alacağını söyleyerek ata atlamış, hayvan da bir binip deneyeceğini, sonra satın alacağını söyleyerek ata atlamış. Hayvan da sahibini tanıdığından, atı mahmuzlamasıyla şimşek gibi fırlayıp kaybolmuş. Kıyıya varınca da sala fazla para verip Üsküdar’a çektirmiş. Öfkesinden küplere binip izlemeye yeltenen at cambazına, kalabalıktan biri seslenmiş: Beyhude çabalama... Atı alan Üsküdar’ı geçti. O adam Köroğlunun kendisi idi. Başka bir şekilde; Zamanında Bolu beyine baş kaldıran Köroğlu’nun dillere destan yağız mı yağız atı çalınır. Bütün civarı arar tarar yok. Bir de istanbul’daki pazarları dolaş derler. Köroğlu, İstanbul’da pazarları dolaşırken atına rastlar. Atı satışa çıkaran pazarcıya “Şu ata bir bineyim hele” der. Pazarcıda “buyur” der. Eski sahibi Köroğlu’nun kokusunu alan at şahlanıp dört nala ordan uzaklaşır.Dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip “Ah evlat! Atı alan Üsküdar’ı geçti. O Köroğlu’ydu, atın gerçek sahibi” der.
7- CAN BOĞAZDAN GELİR
hikayesi: Doktor eve gelmisti. Semih ateşler içinde yatıyordu. Babası ve annesi çok endişeliydi. Doktor zatüre başlangıcı diyordu. Semih yirmi gündür evde yatıyordu. Hayli zayıflamıştı. Annesinin yaptığı yemeklerin hiç birini yiyemiyordu. Babası “Can boğazdan gelir”, oğlum hadi biraz yemek yemeye çalış dedi. Semih zorla da olsa biraz yemek yedi. Bu son günlerde yüzüne kan geldi. Yavaş yavaş kendini toparladı.
8- ARI BAL ALACAĞI ÇİÇEĞİ BİLİR
hikayesi: Bir gün bahçede otururken, başka bir mahalleden bir yaşlı kadın uğradı. Onu ağırlayıp çay ikram ettiler. Yunus amcanın eşi çok güzel yüzlü, iyilik yapmayı seven bir insandı, gelen yaşlı kadın, kömür alacakmış. Bir miktar eksiği varmış. Kadına bir miktar para verip uğurlamışlar. Kadın gidince yunus amcanı eşi gülerek “Arı bal alacak çiçeği bilir” diyerek Yunus amcaya takılmış, Yunus amca ve eşi basmışlar kahkahayı.
9-AÇ AYI OYNAMAZ
hikayesi: Oduncunun biri ormanda odun toplarken annesini kaybetmiş bir ayı yavrusu görür. Açlık ve susuzluktan bitkin düşmüş yavruyu heybesine atıp evine götürür. Ayıya suyunu verir, ayının karnını doyurur. Kendine gelen yavru zamanla büyür. Gücü artar, pençeleri sertleşir. Elinde olmadan sağa sola zarar vermeye başlar. Ayıyla daha fazla baş edemeyeceğini anlayan oduncu, genç ayıyı bir zincirle bağlayıp satmak için pazara götürür. Bir alıcı ilgilenir ayıyla. Çevresinde dolaşarak inceledikten sonra:
-Oynar mı bu? diye sorar.
Genç ayıyı elden çıkarmaya kararlı olan oduncu:
- Oynar, oynar, diye karşılık verir.
Bunun üzerine adam:
- Oynasın da bir görelim, demesin mi?
Oduncu bir an ne diyeceğini bilemez. Biraz yutkunup kafasını kaşıdıktan sonra:
-Oynar, oynar ama, der, önce karnını doyurman lazım, aç ayı oynamaz!
10-BAL TUTAN PARMAĞINI YALAR
hikayesi: Arıcılık yapan bir köylü, ballarını tenekeye doldurup kasabada bir bakkala götürür. Fiyatta anlaşırlar. Sıra balları tartmaya gelir. Bir kilodan fazla dirhemi olmadığı için bakkal, petekleri eliyle kırıp bölerek terazinin kefesine koyup, kilo kilo tartmaya başlar. Başlar ama bakkal, böldüğü peteği terazinin kefesine koyup tartmadan önce parmağına bulaşan balı yalamaktadır. Bir böyle, iki böyle… Arıcı bakar ki balın bir kısmı tartılmadan bakkal tarafından yalanıp yutulmakta; hareketleriyle bundan hoşlanmadığını belli eder. Hiç oralı olmaz bakkal, anlamazdan gelir. Sonunda dayanamaz arıcı: “Emmi, balın yarısı yalamaya gidiyor,” diye söylemek zorunda kalır. Ballı parmaklarını yalamaya devam eden bakkal, pişkin pişkin gülümseyerek: “Ağam, benim bir kastım yok,” diye cevap verir, “bal tutan parmağını yalar.”
YAPANA KADAR ÇOK UĞRAŞTIM EN İYİ SEÇER MİSİN LÜTFEN?
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.