present perfect tense ile ilgili cümle



Sagot :

have seen that movie twenty times. I think I have met him once before. There have been many earthquakes in California. People have traveled to the Moon. People have not traveled to Mars. Have you read the book yet? Nobody has ever climbed that mountain. A: Has there ever been a war in the United States? B: Yes, there has been a war in the United States.

present perfect tense ile ilgili cümle

 

Olumlu Cümleler
- I have been to Moscow. (Moskova"da bulundum.)
- You have finished the exercise. (Alıştırmayı bitirdin.)
- He has just gone home. (O, biraz önce evden çıktı.)
- She has already had a holiday this year. (O bu yıl çoktan tatile çıktı.)
- It has broken! (O kırıldı.)
- We have seen this film before. (Bu filmi daha önce gördük.)
- They have bought a new car. (Onlar yeni bir araba aldılar.)
- I have worked as a secretary for two years. (İki yıldır sekreter olarak çalışıyorum.)
- The film hasn"t started yet. (Film henüz başlamadı.)
- - We"ve already had our breakfast. (Kahvaltımızı çoktan ettik.)
- I"ve already done my homework. (Ödevimi çoktan yaptım.)
- Do you want a cup of coffee? (Bir fincan kahve ister misin?)
No, thanks. I"ve already had one. (Hayır, teşekkürler. Ben çoktan bir tane içtim.)
I've bought a new car. Yeni bir araba satın aldım.
They have gone out. Dışarı çıktılar.
My father has started a new job. Babam yenir bir işe başladı.
She has had a baby. Bebeği oldu.
I have seen her. Onu gördüm.
We have met the new manager. Yeni müdürle tanıştık.
Paul has read that book. Paul o kitabı okudu.
Phil and Jack have been to Russia. Phil ve Jack Rusya'da bulundu.
He has driven a car before. Daha önce araba sürdü.


Olumsuz Cümleler

Havent they ever been to Turkey?
Hasnt she ever met John?
I have not seen Tom this morning.
The students have not finished their homework.
Maria has not washed the dishes
The secretary hasnt typed the letter yet.
We havent received any messages from Jack this week.

We have never met that man before. O adamla önceden hiç tanışmadık.
She hasn't helped me with my problem. Sorunumla ilgili bana yardım etmedi.
The students haven't studied hard enough this term. Öğrenciler bu dönem yeterince sıkı çalışmadılar.
The children haven't come to the park. Çocuklar parka gelmediler.
My cats have not eaten anything. Kedilerim hiçbir şey yemedi.
I have not had lunch yet. Hala öğle yemeği yemedim.
They haven't phoned me. Bana telefon etmediler.