dinin tanımı hakkında felsefeci ve din adamlarının görüşleri nelerdir?? ​

Sagot :

işine yarar mı bilemiyorum ama

Tarih Bilimi

“Din” kelimesi Türkçemize Arapçadan geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm vb. anlamlarda kullanılır. Buna göre din, genel olarak insanın hayat tarzı ya da hayatında izlediği yol anlamına gelir.

“Din” kelimesi Türkçemize Arapçadan geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm vb. anlamlarda kullanılır. Buna göre din, genel olarak insanın hayat tarzı ya da hayatında izlediği yol anlamına gelir.“Din, tarih boyu insan hayatında var olmuş, insanın düşüncelerini, tavırlarını, davranışlarını ve diğer insanlara ve çevreye karşı tutumlarını belirlemiştir.” Çünkü insan, var oluş nedeni ve amacının cevabını dinde bulmuştur. Hiçbir baskı ve zulüm, insanın hayatından onu söküp atamamıştır. Din, insanları ayakta tutan bir hayat kaynağı olmuştur. Samimi olarak bağlanılan nice felsefi sistem veya ideolojiler bir zaman sonra toplumun hayatından çıkıp giderken din, insanın ruhunda yerini her zaman korumuştur. O hâlde din nedir?

“Din” kelimesi Türkçemize Arapçadan geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm vb. anlamlarda kullanılır. Buna göre din, genel olarak insanın hayat tarzı ya da hayatında izlediği yol anlamına gelir.“Din, tarih boyu insan hayatında var olmuş, insanın düşüncelerini, tavırlarını, davranışlarını ve diğer insanlara ve çevreye karşı tutumlarını belirlemiştir.” Çünkü insan, var oluş nedeni ve amacının cevabını dinde bulmuştur. Hiçbir baskı ve zulüm, insanın hayatından onu söküp atamamıştır. Din, insanları ayakta tutan bir hayat kaynağı olmuştur. Samimi olarak bağlanılan nice felsefi sistem veya ideolojiler bir zaman sonra toplumun hayatından çıkıp giderken din, insanın ruhunda yerini her zaman korumuştur. O hâlde din nedir?Din bilimcileri tarafından dinle ilgili birçok tanım yapılmasına rağmen üzerinde ittifak edilen bir tanım yoktur. Çünkü herkes kendi açısından bakarak dini tanımlamıştır. Örneğin, bir dine mensup olanlar, kendi inançlarını merkeze alarak tanım yaparken dini, bir olgu olarak ele alanlar ise elde ettikleri verilere göre bir din tanımı yapmışlardır. Dolayısıyla din sosyolojisi, psikolojisi ve felsefesi gibi bilim dallarıyla uğraşan birçok din bilimcisi din hakkında değişik tanımlar ortaya koymuştur. Tanımlardaki farklılığın nedeni, dinin karmaşık bir yapıya sahip olması ve dinin tanımını yapanların sübjektif davranmalarıdır. “Aslında dini inceleme ve araştırma konusu edinen her disiplin, işine yarayan bir din” tarifiyle yola çıkmıştır.

“Din” kelimesi Türkçemize Arapçadan geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm vb. anlamlarda kullanılır. Buna göre din, genel olarak insanın hayat tarzı ya da hayatında izlediği yol anlamına gelir.“Din, tarih boyu insan hayatında var olmuş, insanın düşüncelerini, tavırlarını, davranışlarını ve diğer insanlara ve çevreye karşı tutumlarını belirlemiştir.” Çünkü insan, var oluş nedeni ve amacının cevabını dinde bulmuştur. Hiçbir baskı ve zulüm, insanın hayatından onu söküp atamamıştır. Din, insanları ayakta tutan bir hayat kaynağı olmuştur. Samimi olarak bağlanılan nice felsefi sistem veya ideolojiler bir zaman sonra toplumun hayatından çıkıp giderken din, insanın ruhunda yerini her zaman korumuştur. O hâlde din nedir?Din bilimcileri tarafından dinle ilgili birçok tanım yapılmasına rağmen üzerinde ittifak edilen bir tanım yoktur. Çünkü herkes kendi açısından bakarak dini tanımlamıştır. Örneğin, bir dine mensup olanlar, kendi inançlarını merkeze alarak tanım yaparken dini, bir olgu olarak ele alanlar ise elde ettikleri verilere göre bir din tanımı yapmışlardır. Dolayısıyla din sosyolojisi, psikolojisi ve felsefesi gibi bilim dallarıyla uğraşan birçok din bilimcisi din hakkında değişik tanımlar ortaya koymuştur. Tanımlardaki farklılığın nedeni, dinin karmaşık bir yapıya sahip olması ve dinin tanımını yapanların sübjektif davranmalarıdır. “Aslında dini inceleme ve araştırma konusu edinen her disiplin, işine yarayan bir din” tarifiyle yola çıkmıştır.

“Din” kelimesi Türkçemize Arapçadan geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm vb. anlamlarda kullanılır. Buna göre din, genel olarak insanın hayat tarzı ya da hayatında izlediği yol anlamına gelir.“Din, tarih boyu insan hayatında var olmuş, insanın düşüncelerini, tavırlarını, davranışlarını ve diğer insanlara ve çevreye karşı tutumlarını belirlemiştir.” Çünkü insan, var oluş nedeni ve amacının cevabını dinde bulmuştur. Hiçbir baskı ve zulüm, insanın hayatından onu söküp atamamıştır. Din, insanları ayakta tutan bir hayat kaynağı olmuştur. Samimi olarak bağlanılan nice felsefi sistem veya ideolojiler bir zaman sonra toplumun hayatından çıkıp giderken din, insanın ruhunda yerini her zaman korumuştur. O hâlde din nedir?Din bilimcileri tarafından dinle ilgili birçok tanım yapılmasına rağmen üzerinde ittifak edilen bir tanım yoktur. Çünkü herkes kendi açısından bakarak dini tanımlamıştır. Örneğin, bir dine mensup olanlar, kendi inançlarını merkeze alarak tanım yaparken dini, bir olgu olarak ele alanlar ise elde ettikleri verilere göre bir din tanımı yapmışlardır. Dolayısıyla din sosyolojisi, psikolojisi ve felsefesi gibi bilim dallarıyla uğraşan birçok din bilimcisi din hakkında değişik tanımlar ortaya koymuştur. Tanımlardaki farklılığın nedeni, dinin karmaşık bir yapıya sahip olması ve dinin tanımını yapanların sübjektif davranmalarıdır. “Aslında dini inceleme ve araştırma konusu edinen her disiplin, işine yarayan bir din” tarifiyle yola çıkmıştır. Din bilimcilerinin yaptığı tanımlardan bazıları şöyledir: Konuya din sosyolojisi açısından yaklaşan Emile Durkheim (Emil Durkaym), “Din, bir cemaatin meydana gelmesini sağlayan ayin ve inançlar sistemidir.” sözüyle dinin toplumdaki sosyal fonksiyonunu göz önünde bulundurmuştur. Konuya din psikolojisi açısından yaklaşan Feurbach (Fuurbah) ise dinin dua, kurban ve inançla kendini gösteren bir arzu olduğunu vurgulayarak dini, insan psikolojisiyle ilişkilendirmiştir. Hegel de dini, akıl ve ruhun daimi, bağımsız faaliyetlerinden ibaret olan bir sistem sayarak kâinatın zirvesine Allah yerine insanı koymuş, dini bu felsefi zihniyetle yorumlamıştır. Bu ve benzeri örneklerde görüldüğü gibi her bilgin, dine kendi penceresinden bakmıştır.

“Din” kelimesi Türkçemize Arapçadan geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm vb. anlamlarda kullanılır. Buna göre din, genel olarak insanın hayat tarzı ya da hayatında izlediği yol anlamına gelir.“Din, tarih boyu insan hayatında var olmuş, insanın düşüncelerini, tavırlarını, davranışlarını ve diğer insanlara ve çevreye karşı tutumlarını belirlemiştir.” Çünkü insan, var oluş nedeni ve amacının cevabını dinde bulmuştur. Hiçbir baskı ve zulüm, insanın hayatından onu söküp atamamıştır. Din, insanları ayakta tutan bir hayat kaynağı olmuştur. Samimi olarak bağlanılan nice felsefi sistem veya ideolojiler bir zaman sonra toplumun hayatından çıkıp giderken din, insanın ruhunda yerini her zaman korumuştur. O hâlde din nedir?Din bilimcileri tarafından dinle ilgili birçok tanım yapılmasına rağmen üzerinde ittifak edilen bir tanım yoktur. Çünkü herkes kendi açısından bakarak dini tanımlamıştır. Örneğin, bir dine mensup olanlar, kendi inançlarını merkeze alarak tanım yaparken dini, bir olgu olarak ele alanlar ise elde ettikleri verilere göre bir din tanımı yapmışlardır. Dolayısıyla din sosyolojisi, psikolojisi ve felsefesi gibi bilim dallarıyla uğraşan birçok din bilimcisi din hakkında değişik tanımlar ortaya koymuştur. Tanımlardaki farklılığın nedeni, dinin karmaşık bir yapıya sahip olması ve dinin tanımını yapanların sübjektif davranmalarıdır. “Aslında dini inceleme ve araştırma konusu edinen her disiplin, işine yarayan bir din” tarifiyle yola çıkmıştır. Din bilimcilerinin yaptığı tanımlardan bazıları şöyledir: Konuya din sosyolojisi açısından yaklaşan Emile Durkheim (Emil Durkaym), “Din, bir cemaatin meydana gelmesini sağlayan ayin ve inançlar sistemidir.” sözüyle dinin toplumdaki sosyal fonksiyonunu göz önünde bulundurmuştur. Konuya din psikolojisi açısından yaklaşan Feurbach (Fuurbah) ise dinin dua, kurban ve inançla kendini gösteren bir arzu olduğunu vurgulayarak dini, insan psikolojisiyle ilişkilendirmiştir. Hegel de dini, akıl ve ruhun daimi, bağımsız faaliyetlerinden ibaret olan bir sistem sayarak kâinatın zirvesine Allah yerine insanı koymuş, dini bu felsefi zihniyetle yorumlamıştır. Bu ve benzeri örneklerde görüldüğü gibi her bilgin, dine kendi penceresinden bakmıştır.Seyyit Şerif Cürcani dini şöyle tarif etmiştir: “Din, akıl sahiplerini peygamberin bildirdiği şeyleri kabule çağıran ilahî bir kanundur.” Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ise, “Din, zevilukulü hüsni ihtiyarlarıyla bizzat hayırlara sevk eden bir vaz’ı ilahîdir.” demiştir. Yani din, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle kabul ettikleri hayra götüren ilahî kanundur.

Din, Allah’ın bir kanunudur ve birtakım hükümlerin, hakikatlerin mukaddes bir mecmuasıdır ki bunu peygamberleri vasıtasıyla insanlara lütuf ve ihsan buyurmuştur. Bu kanun, insanları hayra götürür; insanlar, bu ilahî kanun hükümlerine kendi güzel ihtiyarlarıyla riayet ettikçe doğru yolu bulmuş, hidayet üzere bulunmuş olurlar, dünyada da ahirette de selamete, saadete kavuşurlar.”