İpek Ongun
Bir genç kızın gizli defteri 1

ÖZET

Yanlız arkası olmasın birde Artemis Yayınlarının​


Sagot :

Geçişindi senin bugünün. Geçmişinde yaşayamazsın ama onun şimdiki hayatına da yön vermesine izin veremezsin. Ama anı ve hatıralarını bir günlük de ya da hatıra defterinde sakla ki neleri atlattığı hiç unutma. Ve eğer hala nefes alabiliyorsan, o engebeli yolu nasıl aştığını da. Eğer nefes alamıyorsan ise sen zaten o yolda yuvarlanıp mezara gömülmüşsün demektir.

Serra; çirkin, kilolu, sivilceli ve pek fazla sosyal olan bir kız değildi. Ama o bunları umursamıyordu. Çünkü zaten en yakın bir arkadaşa ve en değerli ailesine sahipti. Dünyada ki tüm insanlardan zengindi daha ne isteyebilirdi ki?

Mesela hoşlandığı çocuk olan Atasay’ın kendinden hoşlanmasını isteyebilir. Ya da gittikleri bir partide dansa kaldırılmayı… Bunlar basit ve her kızın isteyeceği veya bir şekilde karşılaşabileceği sorunlardı. Ama anne ve babasının ayrılma sorunu her gencin yaşayabileceği veya kaldırabileceği bir sorun değildi. Nitekim başlarda da bocalayan Serra, daha sonra edindiği yeni arkadaş ve Cosby baba sayesinde pek kolay atlatamasa da atlattı.

Hayatı klasik sorunlarla devam eden Serra’nın bir gün anne ve babası onu karşılarına alıp ilişkilerine bir süre ara vermek istediklerini söylerler. Serra her 15 yaşında bir genç kızın vereceği tepkiyi vererek öfkelenir, hüzünlenir ve mutsuzlaşır. Babası evi terk ettiğinde annesine destek olmak için gelen ananesi ve teyzesi, azıcık da olsa Serra’nın kendisini iyi hissetmesini sağladılar. Kafa değişikliği olarak Serra’nın yaz tatilini Çeşme’de teyzesinin yanında geçirileceği kararlaştırılan Serra bunun üzerine pek yorum yapmamıştı.

Sonuçta ailesi hakkında kötü haberi almadan önce arkadaşları ile üzücü bir olay yaşamıştı. Her ne kadar yaz tatilinde en yakın arkadaşı Ayşegül’ü özleyeceğini bilen Serra Çeşme’ye gitmeyi kabul etti.

Çeşme’ye teyzesiyle giden Serra, annesinin bir hafta sonra yıllık iznini kullanarak geleceğini biliyordu. Ayrıca Çeşme’de de tek başına değildi yiyeni Sırma’da vardı. Diğer adıyla süslü de diyebiliriz.

Sırma çok güzel ve bakımlı bir kızdı. Yolda yürürken dönüp bakılacak olanlardan. Ve Çeşme’de de oldukça arkadaşı vardı. Filiz, Tümay, Cüneyt, Bora, Zeynep hepsi ile Serra’yı tanıştırmıştı. Arada illa ki uyuşmazlık yaşadığı kişiler olsa da Serra hepsini sonradan çok sevmişti. Özellikle Cüneyt’i.

Üç ayı çok hızlı akıp gitmişti. Birçok şeyini o yaz tatilinde yaşamıştı. Ama her şeyden önce görünüşünü değiştirmişti mesela. Bir yerden sonra gözlük takmayı bırakıp lens kullanmaya başlamıştı, ya da uzun saçlarını kestirerek röfle yaptırması gibi.

Bunlar işin görünen kısmıydı elbette. Duygularının en çalkantılı olduğu bu dönemlerde babasının ilgisizliği ve annesi ile babasının ayrılacak olması düşüncesi bile Serra’yı oldukça geriyordu. Nitekim hep kötü olaylarda gerçekleşmemişti. Bir sürü yeni dostluklar edinmesinin yanı sıra o dostlarının mutluluklarına şahit olup birbirleri ile sırlarını paylaşmıştılar.

Ama içlerinden en farklı olan Cüneyt idi. O her zaman Serra’ya daha ilgili, anlayışlı ve onla zaman geçirme konusunda daha istekli olmuştu. Serra içinde geçerliydi aynı şey. Ama Serra bir türlü hiçbir erkeğin kendisini beğenebileceğine olanak vermediği için Cüneyt’e hep arkadaş gözüyle bakmıştı. Ta ki yağmurlu bir günde Cüneyt’in ona farklı hissettirdiğini anlayana kadar.

Zaman çok hızlı akıp geçiyordu. Tıpkı yaz tatilinin göz açıp kapayana kadar bitmesi gibi. Serra Ankara’da ki arkadaşlarını özlemişti ve onlara anlatacak bir sürü olay yaşamıştı. Bir yandan da Çeşme’de ki dostlarına da çok alışmıştı. Onlardan ayrıldığı için çok üzgündü. Ama artık eve dönme vakti gelmişti.

Ankara’ya geldiğinde Serra’nın değiştiğini gören herkes ona iltifatlar yağdırıyordu. Bir yandan babasının yaşadıkları evde ki olan boşluğu hissedip üzülürken bir yandan da arkadaşlarının güzel iltifatları Serra’yı azıcık dahi olsa da mutlu ediyordu.

Serra’nın bu sene farklı hedefleri vardı. Mesela edebiyat koluna üye olmak gibi ki tatlı Selin ablası sayesinde oldu da zaten. Selin edebiyat kolunun başkanlığını yaparken Özge (erkek) edebiyat kolunun danışmanlığını yapıyordu.

Serra kitap okumayı çok seviyordu. Ki edebiyat kolunun haricinde bir takım sebeplerden dolayı kütüphanecilik koluna da katılmıştı.

Hayatı dışarıdan muhteşem gibi gözükse de oldukça üzgündü Sera. Çünkü annesi ve babası boşanmıştı. Bu da yetmezmiş gibi birde dergi ve duvarda yayımlanacak yazsının ithafını onaylamayan rehberlikçisiyle uğraşan Serra, başında bin dert olduğu düşünüyordu. Ne vardı ki Cosby babaya ilk öyküsünü ithaf etmişse.

Ne olursa olsun tüm sorunlara göğüs gerip gerek Cosby babasının yardımlarıyla gerek annesinin yönlendirmeleri ile bir şekilde atlatmıştı. Ve tabi ki Cüneyt’le de mektuplaşmayı unutmuyordu.Doğum gününü oldukça sürprizlerle kutlayan Serra babası ile her ne kadar ayrı olsa da ayakta durmayı öğrenmişti. Ve mutlu bir hayatı olduğu için şükür ediyordu.

Umarım bu özet işine yarar başarılar diliyorum...