Hakan, kayayı vermesine verdi ama kaya öyle kolay kolay sökülüp götürülecek cinsten değildi. Bunu anlayan Çinliler,
kayanın çevresine odun ve kömür yığıp ateşlediler. Kaya iyice kızınca da üzerine sirke döküp parça parça ettiler. Her
bir parçayı da ülkelerine taşıdılar.
Olan o zaman oldu işte. Türk ilinin bütün kurdu kuşu, bütün hayvanları dile geldi; kendi dillerince kayanın düşmana ve-
rilişine ağladılar. Yedi gün sonra da bu düşüncesiz Hakan öldü. Ama onun ölümüyle ülke felaketten kurtulamadı. Bir Çin
prensesi uğruna çekinmeden feda edilen yurdun bir kayası, Türk ilinin felaketine sebep oldu. Halk rahat ve huzur yüzü
görmedi. Irmaklar birbiri ardınca kurudu. Göllerin suyu buhar olup uçtu. Topraklar yarıldı, mahsuller yeşermez oldu.
Günlerden sonra Türk tahtına Boğu Han'ın torunlarından biri hakan olarak oturdu. O zaman canlı cansız, ehli yaban,
çoluk çocuk bütün yurtta soluk alan almayan ne varsa hepsi birden:
- Göç!.. Göçl.. diye çığrışmaya başladı. Derinden, iniltili, hüzün dolu, çaresiz bir çığrışmaydı bu. Yürekler dayanmazdı.
Bu parçanın alındığı destan aşağıdakilerden hangisine aittir?
A) Kırgızlar
B) Sakalar
C) Hunlar
D) Göktürkler
E) Uygurlar