Nurettin Topçu'nun "Mehmet Akif" kitabıyla ilgili kompozisyon yazınız.

Sagot :

Milli şairimiz, Mehmet Âkif bir çok kez kitaplara konu olmuş, bir çok programa konu yapılmış, bir çok tartışmanın odağı olmuştur. Fakat genel itibariyle, Âkif’in fikir ve zihniyetinden ziyade hayatı konu alınıyor, konu çok yüzeysel kalıyordu. İşte Nurettin TOPÇU bilinen uslübü ile Âkif’in zihin dünyasını bizlere sunuyor.

Nurettin TOPÇU, “Düşünce iç dünyamızda aşk oluyor, ıztırap oluyor, sonunda kökleri hareketin yapıldığı yerde bulunan ve dalları sonsuzluğa uznana ağaç gibi bir hareket iradesi halini alıyor. İnsan bir damla uzviyetten Allah’a uzanan hareket idaresidir. Büyük adam, eseriyle hayatını birleştiren adamdır. Bütün ömründe aunı kanaatin, aynı imanın sahibi olan adamdır. Devirlere, zaruretlere, cemiyetlere göre değişmez, muhitine uymaz; muhiti kendine uydurur, uydurmazsa çarpışır. Cemiyetten daha kuvvetlidir; cemiyeti sürükleyicidir. Bu karaktere sahip insanların, yâni değer yaratıcısı olanların bir kısmı zekasıyla, bir kısmı kalbi ve hisleriyle, bir kısmı da iradesiyle başka insanlara ve cemiyetlere üstündür, yaratıcıdır, sahiptir veya velîdir.” diyerek neredeyse Âkif’in tanımını yapmakta, onu tasvir etmektedir.

Âkif, demirden bir iradeyi, İslam terbiyesi ve Allah imanı ile birleştirerek ve yaşamı boyunca Halk ve HAKK ile birlikte olmayı kendine düstur edinmiş, her türlü devlet ve ikbal mevkilerinen uzak kalarak asıl amacının ne olduğunu söylemekle kalmamış, yaşayarak göstermiştir.

Nurettin TOPÇU, sanatkarı hayata koşan ve hayattan kaçanlar olmak üzere ikiye ayırıyor. Hayattan kaçanları ise, kaçtıktan sonra sanata sığınanlar ve kaçtıktan sonra sonsuzluğa sığınanlar olarak ikiye ayırıp, Âkif’i, sanatların kendisine götürmede bir vasıta, bir basamak rolünü oynadığı sonsuzluğa sığınan gruba dahil etmektedir. Âkif bu anlayışla milliyetçilik, inkılpçılık, din ve mistizm anlayışlarına dayalı eserler vermiş, fakat bu anlayışları birlikte sunmak ve mükemmel bir nizam ve denge yakalaması açısından cemiyetten ayrılmıştır. Âkif’in savunduğu milliyetçilik anlayışı kesinlikle kafatası milliyetçiliği olmayıp, kültür ve din temelli ve barışçıl bir anlayıştan ibarettir. Milleti millet yapan değerlerin muhafazasının milleti muhafaza etmenin yegâne yolu olarak gören Âkif, bununla birlikte muhafazakarlıkla bütünleyici bir inkılapçılığı da düstur edinmiştir. Âkif’in beklediği, istediği ve uğraştığı inkılap şekilde madde inkılabı değil, esasını İslam ve Kur’an da alan ruh ve ahlâk inkılabıydı.

Herkes istekleri doğrultusunda hür olmak istiyor. Fakat isteklerimiz, çıkarlarımız çatışıyorsa hürriyetlerimiz de çakışacaktır. Gazeteci teşhir serbestliği isterken, vatandaş izzet-i nefsiyle haysiyetini korumak serbestliği istiyor. Cengiz kafa kesmede hür iken Alparslan hürriyeti affetmede yaşıyor. Ömer adaletini kullanırken, Stalin zulmederken hür oluyordu. Anlaşılıyor ki gücü yeten hürdür ve insan gücü yettiği nisbette hürdür. İnsanın hareketlerinden, dünyamızda barınan hâdiselerdenn bir tanesi vardır ki kendiliğinden hürdür ve hür oluşunu ne insanın gücüne, ne değişen değer hükümlerine, ne de itibarı itikatlara borçludur. Ne kuldan yardım dilenir, ne iltifat bekler, ne de zor kullanır. Ne değişir, ne küçülür, ne öğünür. İnsanlık kadar eski olduğu halde, insanların pek azına nasibolan bu nesne aşktır. Aşkın hürriyeti, bizim insan gücümüzle alâkasızdır. Aşk alınmaz, verilmez, feda edilmez, tahsili yoktur. Herkes ondan bahseder, ama ondan yaşayandan başkası bilmez. Esir ettiği insanı tam hürriyeti ve bütün kuvvetiyle kendine bağlar. Hürriyet, engelsiz hareket demek değildir; Bilakis şuur ve irade ile engellenmiş hareket demektir. Âkif hürriyeti Hakk’ın kaldırılması olarak tanımlıyor.

Kısaca Âkif, İslam, Kur’an ve ahlâk ilkelerini prensip edinmiş, yaşadığı dönemde milletin ve devletin durumunu dert edinmiş ve buna karşı ye’se kapılan, büyük bir fikri ve hareket ataletine sahip halka karşı yapıcı bir isyankar ve bir o kadar da halkı uyandırmaya azimli ve istekli, dev bir dini ve milli iradeye sahip, hayatını arayış içerisinde geçiren ve bu arayışlarında sonsuza uzanan, dilini mükemmel bir şekilde kullanabilen milli şairimizdir.

Allah, hepimize onun idealindeki gibi bir Asım neslinin parçası olmayı nasip etsin.