sosyal bilgiler 7. sınıf 5. ünite geçmişten günümüze üretim araçları konusunun özeti (çıkarmaya üşeniyom ve gözüm korkuyor)

Sagot :

Cevap:

hhjcjjf

Açıklama:

hhxhjdkmsndhd

Toprağın Önemi

Canlılar, tarih boyunca besin elde etmekten barınma ihtiyaçlarını karşılamaya kadar pek çok

alanda topraktan yararlandı, yaşamak için toprağa ihtiyaç duydu. İnsanların toprağı ekip

biçmeye başlamalarına Tarım Devrimi diyoruz. İnsanlar, toprağı ekip biçmeyi öğrendikten

sonra daha fazla tarım ürünü elde edebilmenin yollarını aradı ve tarımın gelişmesi için çaba

harcadı. Zamanla yabani hayvanların evcilleştirilmesi, bu hayvanların beslenmesi için ihtiyaç

duyulan çayırların ve otlakların da önem kazanmasına, dolayısıyla toprağın öneminin daha

da artmasına neden oldu. Bu dönemlerde insanlar, günlük yaşamda kullandıkları bazı

eşyaların yapımında da topraktan faydalanmaya başladılar. Tüm bu gelişmeler, insan

yaşamında toprağın giderek önem kazanmasını sağladı.

Tarımın gelişmesi ve önem kazanması devletlerin daha güçlü hâle gelmesini sağladı,

böylece devletler, verimli topraklara sahip olmak ve topraklarını genişletmek için fetihler

yapmaya başladı. Verimli topraklara sahip olan devletler, üretimin devamlılığını sağlamak için

toprak yönetim sistemleri oluşturdu.

Anadolu ve Mezopotamya Uygarlıklarında Toprağın Yeri ve Önemi

İlk Çağ’da Anadolu ve Mezopotamya uygarlıkları toprağa ve tarıma büyük önem verdiler.

Tarımda üretim gücü olarak hayvanları ve geliştirdikleri araçları kullandılar. Oraklar ve

sabanlar bu ilkel araçlardan bazılarıydı. Ayrıca bu uygarlıklar, toprak yönetiminde sistemli bir

yapı ve tarımla ilgili yasalar da oluşturdular.

Sistemli yapının ilk örneği, Hititlerde kralın mülkiyet hakkını elinde bulundurmak şartıyla bazı

kişilere işlemek üzere toprak bağışlamasıydı. Bu kişiler elde ettikleri gelirle asker yetiştirdiler,

atlı arabaların ve sabanların masraflarını karşıladılar.

Sümerler, MÖ 3500 yılında çivi yazısını bulduktan sonra hiç vakit kaybetmeden insanlık

tarihinin ilk yazılı kanunları olan “Urgakina Kanunları”nı ilan ettiler. Tarım alanlarının

korunması amacıyla toprağını ekmeyen ya da zarara uğratan kişilere tazminat cezaları

uyguladılar. Friglerde ise ekili toprağa zarar vermek, saban kırmak, üretimde kullanılan öküzü

kesmek ölümle cezalandırılırdı.

TOPRAKTAN ÜRETİR, TOPRAĞI YÖNETİRİZ

ÖZET

SOSYAL BİLGİLER

2 / 4

Orta Çağ Avrupa’sında Toprağın Yeri ve Önemi

Orta Çağ Avrupa’sında verimli topraklara ve ticaret yollarına yakınlık yerleşim alanlarının

seçilmesinde etkili bir faktördü. Devletlerin topraklarının genişliği de önemli bir güç

göstergesiydi.

Bu dönemde Avrupa’da hem ekonomik hem de hukuki özelliklere sahip feodalizm ya da

derebeylik olarak da adlandırılan toplum yapısı vardı. Bu yapıda halk; soylular, rahipler,

burjuvalar ve serfler olmak üzere sosyal sınıflardan oluşuyordu. Soyluların en üstünde yer

alan senyör denilen derebeyler toprak sahipleriydi. Soylular şatolarda yaşıyor, serfleri

kalelerin çevresindeki tarıma elverişli toprakların işlenmesi için çalıştırıyorlardı. Serfler,

ürettikleri tarımsal ürünlerin sadece kendi ihtiyaçlarına yetecek kadarını alıyor, geri kalanın

tümünü derebeyine bırakıyorlardı. Ayrıca topraklarla birlikte alınıp satılabiliyorlardı. Serfin

soylunun toprağında çalışması zorunluydu. Topraktan ayrılması durumunda ise soylunun

onu bulup tekrar topraklarında çalıştırma hakkı vardı.

İslam Medeniyetinde Toprağın Yeri ve Önemi

Toprak, İslam medeniyetinde tarımsal üretimin yanında yönetimde de büyük önem taşıyordu.

Fetihlere dayalı siyasi ve askerî politikalar, toprağın yönetimi için sistemli bir yapıyı gerekli

hâle getirdi. İslam medeniyetinde de toprağın mülkiyeti, Hititlerdekine benzer şekilde

devletindi. Bu topraklardan işlenmesi için Müslüman halka bırakılan topraklara mirî arazi

denirdi. Devlet arazilerinin bir kısmı da ikta adı altında devlet görevlilerine hizmetleri ve

maaşları karşılığında verilirdi.

Büyük Selçuklular ve Türkiye Selçuklularında Toprağın Yeri ve Önemi

Türkiye Selçuklu Devleti’nde toprak, Büyük Selçuklu Devleti’nde olduğu gibi sultana aitti ve

mirî arazi olarak adlandırılırdı. Mirî arazi; has, ikta (dirlik), mülk ve vakıf olmak üzere dörde

ayrılırdı.

Has arazi: Sadece hükümdar ve ailesine verilen topraktır.

İkta (dirlik) arazi: Hizmet karşılığında asker ve sivil devlet adamlarına verilen topraktır. İkta

sahipleri bu topraklardan elde ettikleri gelirin bir kısmı ile geçimlerini sağlar, bir kısmı ile de

asker yetiştirirlerdi. İkta topraklarının mülkiyeti sultana, işletim hakkı ise ikta sahiplerine aitti.

İkta sahipleri, bölgenin güvenliğinin sağlanmasından da sorumluydu. Devlet bu sayede hem

asker yetiştirmiş hem de üretimin devamlılığını sağlamış oluyordu.

TOPRAKTAN ÜRETİR, TOPRAĞI YÖNETİRİZ

ÖZET

SOSYAL BİLGİLER

3 / 4

Mülk arazi: Belli hizmet karşılığı devlet adamlarına verilen topraktır. Bu tür toprak sahipleri

toprak üzerinde her türlü hakka sahipti.

Vakıf arazi: Devlete ait topraklardan bir kısmının bilimsel ve sosyal kurumların ihtiyaçlarını

karşılamak üzere ayrıldığı topraktır.

Osmanlı Devleti’nde Toprağın Yeri ve Önemi

Osmanlı Devleti’nde tarım, ekonominin temelini oluşturuyordu. Toprağın önemli bir kısmı

devlete, toprağı kullanma hakkı ise halka aitti. Osmanlı Devleti’nde toprak mirî, mülk ve vakıf

olmak üzere üç kısma ayrılırdı.

Mirî toprak: Mirî topraklarda mülkiyet devlette, kullanım hakkı ise halktaydı. Bu topraklar,

dirlik (tımar) olarak adlandırılan bir sistemle yönetilirdi. Devlet, bu toprakların işlenme

süreçlerinin denetlenmesi ve vergilerinin toplanması için halktan belli kişilere sorumluluk

verirdi. Bu kişilere dirlik sahibi denirdi. Dirlik sahiplerinin sorumluluğundaki toprakları ise

köylü ve çiftçiler işlerdi. Toprağını iyi ekip biçmeyen veya 3 yıl üst üste boş bırakan, seferlere

katılmayan dirlik sahiplerinden toprakları geri alınır ve bir başkasına verilirdi. Mirî topraklar

gelirlerine göre has, zeamet ve tımar olmak üzere üçe ayrılırdı. Geliri en fazla olan topraklar

has, en az olan topraklar ise tımardı.

Mülk toprak: Devlet hizmetinde bulunanlara padişah tarafından verilirdi. Mülkiyeti bu

şahıslara aitti.

Vakıf toprak: Gelirleri kişiler ya da devlet tarafından dinî kurumların, bilim ve hayır

kurumlarının giderleri için kullanılan topraklardı.

Tarımın Türkiye Ekonomisindeki Yeri

Tarım, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ülke ekonomimize büyük katkı sağladı. 1980 yılına

kadar ülke gelirinin yarısından fazlasını tarım gelirleri oluşturdu. Ancak bu yıldan sonra

sanayi gelirlerinin payı giderek arttı. Buna rağmen ülkemizde çalışan nüfusun yarısına yakını

tarım sektöründe çalışmaktadır. Ülkemizde farklı iklim çeşitlerinin görülmesi tarım ürünü

çeşitliliğinin de artmasını sağlamıştır.

TOPRAKTAN ÜRETİR, TOPRAĞI YÖNETİRİZ

ÖZET

SOSYAL BİLGİLER

4 / 4

Cumhuriyet döneminde ülkemizin tarım

olanaklarını arttırmak için çeşitli çalışmalar

yapılmıştır. Bunlar sulama, gübreleme,

tohum ıslahı, makineleşme ve çiftçilerin

eğitimidir. Ziraat Bankası, Toprak

Mahsulleri Ofisi ve Tarım Kredi

Kooperatifleri de tarımı destekleyen

kuruluşlardandır. Ayrıca ülkemizde tarımın

gelişmesi için yapılan çalışmalardan en

önemlisi Güneydoğu Anadolu Projesi,

kısaca GAP’tır.

Günümüzde Toprağın Yeri ve Önemi

Toprak, günümüzde insan yaşamındaki yerini korumaktadır ancak teknoloji, toprağın

işlenmesi ve korunması süreçlerine doğrudan dâhil olmaktadır. Öyle ki artık toprağın sahip

olduğu mineraller, vitaminler ve nemliliği anlık olarak ölçülebilmekte, yapay zekâ sistemleriyle

toprak ilaçlanıp sulanabilmektedir. Toprak, teknoloji sayesinde farklı şekillerde işlenebilmekte

ve sanayide birçok alanda kullanılmaktadır. Tuğla, kiremit, porselen ve cam sanayisinin

temel ham madde kaynağı topraktır. Teknolojideki gelişmeler, toprağın üretimdeki alansal

büyüklüğünün önemini de ortadan kaldırmıştır. Dikey tarım olarak bilinen tarım yöntemleriyle

topraktan tarım arazilerinde olduğundan daha dar alanlarda ve daha verimli bir şekilde

faydalanmak mümkün hâle gelmiştir.

Günümüzde bir devletin gücünü belirlemek için alansal büyüklük yeterli bir etmen değildir. Bu

nedenle, ülke topraklarının boğazlar ya da enerji kaynakları gibi stratejik öneme sahip

bölgelerde bulunması, büyüklükten daha önemli bir etmen olarak karşımıza çıkar.

Geçmişte uygulanan toprak yönetim sistemlerinin yerini anayasada yer alan mülkiyet hakkı

gibi bazı temel haklar almıştır. Tüm bu olumlu gelişmelerin yanında toprağın hızlı bir şekilde

zarar görmesi de insanlığın önündeki en önemli sorunlardan biridir.