fahrenheıt451 özet uzun olsun

Sagot :

Cevap:

Fahrenheit 451 Özet

“Gözlerini merakla doldur ve sanki on saniye sonra ölecekmiş gibi yaşa...”

Bir Dünya düşünün. Artık kitap okunmayan, bir şeylerden zevk alınmayan, ot gibi yaşanılan ve hiçbir şey düşünmeden hayata gözlerinizi kapattığınız. Şimdi de gözünüzün önüne Fahrenheit 451 adlı kitabı getirin. İşte anlattığım bu dünya bu yakıcı kitapta anlatılıyor. Yakıcı diyorum çünkü bu kitabı okuyan herkesin bildiği gibi kitaplar, Fahrenheit 451 sıcaklığında yanar.

Yazar bu kitabı 1953 yılında geleceğin kâbus senaryosu olarak kaleme almıştır. Distopik bir kitaptır. Ray Bradbury, itfaiyecileri gelecekte farklı bir kalıbı sokmuştur. Evet, yine itfaiyecilerin işi ateşle alakalıdır. Fakat artık bu iş yangını söndürmek değil, yangın çıkartmak üzerine kuruludur. Yanan şey artık evler, arabalar ya da maddi şeyler değildir. Daha manevi olan, ruhumuzu besleyen ve tam olarak bu nedenden dolayı da yakılan kitaplardır. Filmi de çekilen bu kitap bana göre gelecekle alakalı yazılan en olası kurguyu içinde barındırıyor.

Montag, bu boş dünyada dolu tek şey olan kitapları yakmakla görevli bir itfaiye memurudur. Mildred ile evlidir. Yaşadığı ülkede yasak olan kitapları yakarak ya da itfaiye binasında arkadaşları ile kâğıt oynayarak zamanını geçirmektedir. Yaptığı iş ya da hayatı üzerine geri kalan herkes gibi hiçbir şey düşünmez. Kapsüller, mekanik tazılar, televizyonlar ve daha birçok teknolojik aletin içinde bir hayata mahkûm olmuştur.

Bu durum komşuları Clarisse ile tanışınca tepe taklak olmaya başlar. Bu garip kız herkesin aksine hayatını yaşamaktadır. Çimlere oturan, kaldırıp başını gökyüzüne bakan ve en önemlisi de sorgulayan bir kızdır Clarisse. Montag ve diğer herkes onu ilginç bulur. Clarisse, Montag’ı düşünmeye iter. Montag, kitaplarda ne olduğunu merak etmeye başladığı anda, sistemin kuklası olan insan sürüsünden kaçmayı başaran insanlardan biri haline gelir. Karısının tüm itirazına rağmen Montag bir kere bulaşmıştır kitaplara ve maalesef bu sonu olmayan bir sorgulamayı içinde barındırmaktadır.

Clarisse’den bir süre haber alamaz. Onu sorgulamaya alıştıran bu kızın yokluğunu hemen hisseder Montag ve bir süre sonra onun öldüğünü öğrenir. Bu onu bir şekilde kitaplara iter. Kitaplara karşı bastırılamaz bir okuma isteği duymaya başlar. Clarisse’nin ailesinden öğrendiği bilgilere ve birikimlere ulaşmak istemektedir. Bunun tek yolu ise kitaplardır. Kitaplar o kadarda kötü görünmemeye başlar gözüne.

Montag artık kitapları yakmak değil alıp okumak istemektedir. Komşularını kitaplar ile korkutup kaçırmadan öncesine kadar bu sırrını iyi saklamış ve eski bir profesör olan Faber ile karısı dışında kimseye duyurmamıştır. Karısının ve arkadaşlarının toplandığı bir gün onlara aslında kitapların zararsız olduğunu anlatmak için bir şiir okur. Fakat Montag dışında ortamda bulunan herkes rahatsız olur ve oradan uzaklaşır. Mildred, Montag’ı itfaiye şefine şikâyet eder. Montag evini yakmak ve onu hapse atmak isteyen bu adama karşı gelir. Onu elindeki hortum ile yakar ve kaçmaya başlar. Bir süre sokaklarda boş boş gezdiğini düşünse de aslında ayakları onu Faber’ın yanına götürür.

Montag artık kaçmak zorundadır ve koku alma gücü çok iyi olan bir mekanik tazı onu aramaktadır. Faber’ı riske atmak istemez ve ondan aldığı bir adres doğrultusunda nehre gider. Nehri takip ederek onun gibi kaçan bir grubu bulur. Onlarla hareket etmeye karar verir. Bu arada polis onun izini kaybetmiş ve hiç alakası olmayan birini oymuş gibi televizyonda göstermek için öldürürler ve yayınlarlar. Artık Montag ölü biridir.

Bu sırada şehirde savaş çıkar. Bilgilerini birbirine anlatan ve bu şekilde bilgilenen grup savaştan geriye kalanlara yardım etmek için şehre doğru yola çıkar.Amerikalı Bilim Kurgu yazarı Ray Bradbury’nin çok ses getiren romanı olan Fahrenheit 451 okurlarını hayal ürünü bir gelecek ile yüzleştiriyor. Kitapların ve kitap okuyanların yok edildiği bir gelecekte geçen hikayede kitapların değerini okurlarına farklı bir şekilde sunuyor.

Geleceğin Amerika’sında, itfaiyecilerin görevinin söndürmek olmadığı, kitapları yakmak olduğu bir zaman dilimi... Guy Montag da o itfaiyecilerden birisiydi. İşini hiç sorgulamadan, severek yapan Guy Montag bir gün yolda Clairese adında 17 yaşındaki bir kızla tanışır. Clarisse’le olan sohbetinden sonra artık Guy sorgulamaya başlamıştır. İşini, karısı Mildred’i ve patronu Beatty’i. Kitapları neden yakıyorlardı? İnsanların birbiriyle konuşup sohbet etmesi, bir şeylerle meşgul olması neden yasaktı?

Bu sohbeti izleyen birkaç gün içerisinde Guy, sıradan bir şekilde işine gitmeye devam etti ama kafasında hep aynı soru vardı. Düşüncelerini kurcalayan bu soru onu daha da ileriye götürdü ve yaktıkları evlerden kitaplar çaldı, evde gizlice okumaya başladı. İtfaiye ofisinde alarmın çaldığı bir gün, kitap bulunduran bir evi yakmak için gittiklerinde, kitapların sahibi kadın onlarsız yaşamak yerine onlarla ölmeyi tercih etmişti. Guy için artık sorusu daha çok önem kazanıyordu; kitaplar için ölünebiliyorsa, en başından beri yaptığı iş yanlış mıydı?

Guy , bunun üzerine evine döner ve sakladığı birkaç kitabını çıkarır. Karısı Mildred, korkuyla irkilir ve Guy’dan hemen onları yok etmesini ister. Ancak, Guy artık kitapları yakma görevini yerine getirmeyecekti. Hemen evden ayrılır ve daha önceden karşılaştığı İngiliz profesör Faber’e gider. Ondan yardım ister ve birlikte planlarını işlemeye başlarlar. Guy elinde bulunan kitabını bir itfaiye amirinin evine yerleştirir, ihbar eder ve evin yanmasını uzaktan seyreder. Guy bu şekilde tüm şehri kazanabileceğini düşünür.

Guy’da bir şeylerin garip gittiğini fark eden patronu ondan çaldığı kitabı geri vermesini bunun olağan, her itfaiyecinin yaşadığı bir durum olduğunu söyler. Guy sadece bir kitabı varmış gibi bunu Beatty’e verir. Daha sonra istasyonun alarmı çalar ve kitap bulunduran başka bir evi yakmak için yola çıkarlar. Guy yakmak üzere olduğu evin kendi evi olduğunu görür ve karısının ona ihanet ettiğini anlar. Evini yaktıktan sonra Beatty, Guy’u tutuklamak için hamlesini yapar ancak başarılı olamaz. Guy kaçmayı başarır.

Tüm şehri koşarak ilerleyen Guy, önce Faber’e uğrar ve onun eski kıyafetlerini alır. Böylece kendi kokusundan yararlanıp onu bulamayacaklardır. Televizyondan halk onun kaçışını anbean izler ve devlet bunu bir manipülasyon gibi gösterir ve Guy’un öldüğüne dair haberleri yayarlar. Guy hızla ilerlediği serüveninin sonunda birkaç akıllı kişiden oluşan bir topluluğun yanına varır. Hepsi kitapları yakılan ama onları hafızasında tutan, ezberleyen kişilerdir ve Guy da artık onlardan biridir. Üstelik en değerli kitap onun hafızasındadır.

---

Kitapların yasaklanmaktan daha da öteye giderek yakıldığı bir dünya...Üstelik bu kitapları yakmakla görevli olanlar itfaiyeciler.

Guy Montag 451 numaralı kaskı ile itfaiyecilik mesleğinde, sorgulamadan işini yapan bir adamdır. Evli fakat çocuksuzdur. Tüm dünya gibi onun evini de salonlarının tüm duvarlarını kaplayan dev ekranlı televizyonlar yönetmektedir. Hiç ara vermeden yayın yapan bu kanallara, elinize bir metin verildiği anda canlı olarak katılmanız da mümkündür. Eşi Mildred tüm zamanını bu ekranlar karşısında geçirmekte hatta onları akrabası olarak görmektedir. Geriye kalan vaktinde de kutularca ilaç içerek intihar etmektedir.

Montag bu düzene tamamen ayak uydurarak rutin hayatına devam etmektedir. İnsanların yaşadığı evler yangınlara dayanıklı olarak yapılmaktadır. İtfaiyecilerin tek görevi ise evinde kitap saklayanların ihbarlarını değerlendirmek ve bulunan tüm kitapları yakmaktır. Yaşadıkları dünyaya ait bilgileri sadece ekranda verilen kadar öğrenmekte ve gerisini de sorgulamamaktadırlar. İnsan gücünün yetmediği yerlerde ise devreye " tazı " adını verdikleri mekanik köpek girmektedir. Bu dev canavar yeri geldiğinde insanları dahi tek lokmada metal ağzında çiğneyebilmektedir.

Montag işten döndüğü bir gün evlerine yakın bir yerde küçük bir kızla tanışır. Clarisse McClellan isimli bu küçük kız, Montag fark etmese dahi onun hayatını değiştirmekte dönüm noktası olur. Montag' ın konuşmasına fırsat vermeden onu soru yağmuruna tutar kız.

İnsanların yaptığı işleri dahi sorgulamadan yerine getirdiği dünyada 17 yaşındaki Clarisse, Montag' ın mesleğinden başlayarak hayatı sorgulamasına o gece neden olur.

- Kaç yıldır itfaiyecilik yapıyorsun?

- On yıldır.

- Yaktığın kitapları okuduğun oluyor mu?

- Elbette hayır. Bu kanuna aykırı.

- Tabii. Çok eskiden itfaiyecilerin yangınları başlatmak yerine söndürdüğü doğru mu?

- Hayır. Evler hep yangına dayanıklıydı, inan bana.

Ertesi gece tekrar karşılaştıklarında kız bu sefer Montag' a mutlu olup olmadığını sorar. İşte bu son konuşmaları olur ve bir daha kızdan haber alamaz.

O hafta gelen bir ihbar üzerine kitapları yakmak için bir eve giderler. Ev sahibi kadın gayet sakin olarak itfaiyecileri karşılar fakat evden çıkmayı reddeder ve kitapları ile birlikte yanarak ölmeyi seçer. Küçük kız ile yaptığı konuşma kafasının bir yerinde olan Montag kadının bu hareketinden de çok etkilenir. İnsanların uğruna ölmeyi göze aldığı bu sayfaları o kadar merak eder ki, ekip liderine belli etmeden yerde yakılmak için toplanan bir kitabı alır ve ceketinin cebine saklar.

O hareketinden sonra Montag işine bile bakış açısını değiştirir. Yıllardır öğrendiği her şeyi bir kenara bırakır ve sorgulamaya başlar. Ertesi gün işe gitmez ve hasta olduğunu söyler. Karısına durumu anlatmaya çalışır. Beraber oturup yasaklı olan bu kitaplarda neler yazdığını keşfederken Montag' ın yıllardır yakmak için gittiği evlerden, istemsiz olarak aldığı kitaplarda çatı katından ortaya çıkar. Montag okuduklarından çok etkilense de karısı onunla aynı tarafta değildir ve isteği kitaplardan kurtulmaktır.

Sonraki günlerde Montag işine devam etse bile kitaplar hakkındaki sorgulamasını sürdürür. Lideri dahil olmak üzere bu hareketleri kimsenin gözünden kaçmaz ama ellerinde bir kanıtları yoktur. Herşeyi en baştan öğrenmek isteyen Montag, uzun zaman önce tanıştığı eski bir öğretmen olan Faber isimli adama ulaşır. Olan biteni anlattıktan sonra yollarına beraber devam ederler.

Bir gün iş yerindeyken bir telefonla ihbar gelir. Bir kadın kocasının evde kitap sakladığını söyler ve adresi verir. Montag ve ekibi verilen yere gittiklerinde Montag kendi evi olduğunu görür. Sakladığı tüm kitaplar bahçeye yığılmış ve yakılmayı beklemektedir. Lideri yakması ve daha sonrada teslim olması için Montag' a emir verir. Montag üstteki birkaç kitabı yaktıktan sonra kendine hakim olamaz ve elindeki alev makinasını ekip liderine çevirerek adamı orada yakar. Alevlerden kaçırabildiği birkaç kitabı da alarak oradan uzaklaşır.

Tüm sokaklarda canlı yayınlar eşliğinde aranmasına, peşinde tazı isimli mekanik canavarın olmasına rağmen Montag şehirden çıkmayı başarır ve Faber' in de önerisi ile kendileri gibi olan kitap tutkunları ile buluşur. Grubun en önemli özelliği hepsinin okuduğu en önemli kitapların satır satır zihinlerinde yer alıyor olmasıdır. Montag' ın zihnindeki kitap ise vaiz kitabıdır. Hepsinin hayalindeki tek şey bir gün kitapların yeniden gün yüzüne çıkmasıdır...

Bilimkurgu tadında olan bu kitap arka kapak yazısında da dediği gibi ; yeryüzünde tek bir kitap kalacak olsa, o kitap olmaya aday.

Yazım dili sade ve anlaşılır. Kitabın 1953 de yazıldığı göz önüne alınırsa konu olarak gerçekten mükemmel. Kitap bittikten sonra kitaplar hakkında daha da derin düşünüyor insan. Kitabın karanlık bir yanı olsa da, bence hayatında bir defa dahi kitap okumuş bir insanın bile alıp okuması gereken hatta zaman zaman tekrar okunması gereken bir yapıt.