Peygamber efendimiz (a s) çocukluğunun nasıl olduğu hakkında araştırma yapıp deftere kısaca not alınız.


YAPAR MISINIZ PLS SİZ DEFTERE YAZMAYIN NORMAL YAZIN AMA SADECE YAZIN YETERLİ​


Sagot :

Açıklama:

Allâh Teâlâ, önce babasını sonra da annesini kaybeden Habîb-i Edîbi’ni hâmîsiz bırakmadı. Mübârek Yetîm’i, dedesi Abdülmuttalib bağrına bastı. Evlâtlarından hiçbirine göstermediği şefkat ve muhabbeti O’na gösterdi. Abdülmuttalib uyurken veya odasında yalnız iken yanına hiç kimse giremezdi. Lâkin İki Cihan Güneşi, dedesinin yanından hiç ayrılmaz, odasında yalnız olduğu, hattâ uyuduğu esnâda bile yanına serbestçe girip çıkabilirdi.

Kâbe’nin gölgesinde bulunan ve Abdülmuttalib’e âit olan minderin üzerine, babalarına tâzîm sebebiyle oğullarından hiçbiri oturmazdı. Onlar, babalarının çevresinde ayakta dururken Fahr-i Kâinât Efendimiz gelip dedesinin minderine serbestçe otururdu. Kendisini minderden kaldırmak isteyen amcalarına Abdülmuttalib:

“−Bırakın oğlumu! Vallâhi O’nun şân ve şerefi yüce olacaktır!” der, yanına oturtup sırtını sıvazlardı. Güzeller güzeli torununun yaptığı her şey dedesinin hoşuna giderdi.

Abdülmuttalib, Âlemlerin Efendisi olacak küçük torunu sofraya gelmedikçe yemek yemez, “Oğlumu yanıma getiriniz!” derdi

"bu kadar yazabildim

Açıklama:

Dört yaşında sütannesi Halime’ye veda eden Hz. Peygamber bundan sonra annesi Âmine ile yaşayacaktı. Hz. Peygamber altı yaşına gelirken annesi Âmine ve dadısı Ümmü Eymen’le birlikte babasının mezarını ziyaret etmek üzere Medine’ye gitti. Bir süre Medine’de kalan Hz. Peygamber bu esnada hem babasının mezarını ziyaret etti hem de oradaki akrabalarını görmüş oldu. Belli bir zaman sonra Mekke’ye geri dönerken bu sırada da Ebva denilen bir yerde Hz. Peygamber’in annesi Âmine bir hastalık geçirdi ve orada vefat etti.

Babasını hiç görmeyen Hz. Peygamber bu kez de küçük yaşta annesini kaybetmişti. Hz. Peygamber daha altı yaşındayken annesinin vefatıyla birlikte hem yetim hem de öksüz kaldı. Mekke’ye vardıktan sonra Hz. Peygamber’in dadısı Ümmü Eymen tarafından dedesi Abdülmüttalip’e verildi. Bundan sonra Hz. Peygamber dedesinin yanında kalmaya başladı. Hz. Peygamber sekiz yaşına kadar dedesi Abdülmüttalip’in yanında kalırken bakımını da yine dadısı Ümmü Eymen üstlenmiştir.

Dedesi Abdülmüttalip torunu Muhammed’i çok fazla seviyordu ve hem anne hem de babasının yokluğunu hissettirmemeye çalışıyordu. Ardından Hz. Peygamber daha sekiz yaşındayken üçüncü büyük acısını da dedesinin vefatıyla yaşmış oldu. Hz. Peygamber dedesinin vefatına o kadar üzülmüş ki yatağının altına geçip ağlamıştır. Dedesi Abdülmüttalip’i de kaybeden Hz. Peygamber’e bu sefer de amcası Ebu Talip bakmıştır.

Ebu Talip’te Hz. Peygamber ile her zaman ilgilenmiş, kendi çocuklarından hiçbir zaman ayırmamıştır. Aynı zamanda Ebu Talip gittiği her yere Hz. Peygamber’i de götürmüş ölümüne kadar her defasında peygamberi koruyup kollamıştır. Hz. Peygamber’in yetişmesinde elinden geleni yapan Ebu Talip’e HZ. Peygamber’de pek fazla yük olmak istememiş hem işlerinde amcasına yardım etmiş hem de onun sürülerini otlatmıştır.

Ebu Talip’in hanımı Fatıma’da tıpkı Ebu Talip gibi Hz. Peygamber’i diğer çocuklarından hiçbir zaman ayırmamış kendi çocukları gibi ona da bakmıştır. Hz. Peygamber’de amcasına ve yengesine olan bu borcunu ödemek için tıpkı ona bakıldığı gibi amcasının oğlu Hz. Ali’ye bakmış, yetiştirmiştir.