9.sınıf tarih türkler ve komşuları özet kısaca

Sagot :

Cevap:

İslamiyet öncesi Türk topluluklarında ekonomik yapı daha çok bozkır kültürü etrafında şekillenmiştir. Bozkır kültürünün temelini hayvancılık, tarım, el sanatları ve ticaret oluşturmuştur. Orta Asya’daki ilk Türk devletleri doğuda Çin, Batı’da ise Sasani ve Bizans devletleri ile siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmuşlardır.

Türklerin Diğer Devletlerle İlişkileri

Türk-Çin İlişkileri

Hunlar döneminde Türk-Çin ilişkileriyle ilgili MÖ 1000 yılının başlarına kadar giden bilgiler Çin kaynaklarından edinilmektedir. Çin kaynaklarında Hunların adı bu dönemde "Hiung-nu" olarak geçmektedir. MÖ IV. yüzyılın başlarında Çin beylikleri arasındaki mücadelelere karışan Hunlar, Çin üzerindeki baskılarını artırmışlardır.

Bilgi: Çinliler, Hun akınları karşısında, sınırları boyunca kaleler inşa etmeye başlamışlar ve İmparator Shih-Huang-ti (MÖ 247-210) daha önce birleşmiş kaleleri bir duvarla birleştirerek Çin Seddi'ni meydana getirmiştir.

MÖ 220 yılında Hunların başına geçen Teoman (Tu-man) dağınık Hun boylarını bir yönetim altında toplamış ve Çin'in iç karışıklık içinde bulunmasından faydalanarak akınlara başlamış ve Çin'in kuzeyindeki toprakları ele geçirmiştir. Teoman'dan sonra başa geçen oğlu Mete, MÖ 201-199 yılları arasında Çin'e yönelmiş. Mete, Çin İmparatoru Kao-ti(Gao-di)'yi, Pe-teng kalesi civarında bozguna uğratmış, imparator barış istemek zorunda kalmıştır.

Bilgi: Mete'nin Çin imparatoru ile yaptığı bu antlaşma, Türk tarihinde bilinen ilk yazılı antlaşma olması yönünden önemlidir. Bu antlaşma sonrası Mete, bir Çinli prensesle evlenmiş ve bunun sonucu olarak, iki ülke arasında ticari ilişkiler gelişmeye başlamıştır.

Mete'den sonra başa geçen Ki-ok, Çin'i baskı altında tutmak ve ticari ilişkileri devam ettirmek için, Çin üzerine büyük bir sefer düzenlemiş ve başarılı olduğu bu sefer sonucunda, Çinli bir prensesle evlenmiştir. Siyasi ve ticari ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulan bu akrabalıklardan yararlanan Çinli diplomatlar, Hun ülkesine rahatça girebilmiş ve Hun birliğini bozucu faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Not: Çin'den alınan lüks mallar, Hunlar arasında lüks yaşantıyı özendirmiş ve ayrıca, çeşitli propagandalarla Hun beylerini birbirine düşüren Çin, Hun akınlarını durdurmayı başardığı gibi, karşı saldırıya geçerek MÖ 60`ta İpek Yolu'nu ele geçirmiştir.

Hunların yıkılmasından sonra, Orta Asya, Çin hakimiyeti altına girmiştir. Bu durum, Kök Türk Devleti'nin kurulmasına kadar devam etmiş ve Kök Türkler de Çin üzerine seferler düzenleyerek Çin'i baskı altında tutmuşlardır. Çin, Kök Türklerin saldırıları karşısında, geleneksel politikası olan, iç kargaşa çıkarmaya ve Türk boylarını birbirlerine karşı kışkırtmaya başlamıştır.

Bilgi: Çin'in kışkırtmaları sonucu, Kök Türkler, 582 yılında Doğu ve Batı Kök Türkler olarak ikiye ayrılmışlar ve bu dönemde Çin ile yapılan ticaret ve Çin mallarının kolayca sağlanabilmesi, Türk beyleri arasında, Çinliler gibi yaşamaya ilgi uyandırmıştır.

Kutluk (İlteriş) Kağan, Kök Türk Devleti(II. Kök Türk)'ni yeniden kurunca, ilk olarak, Çin'e karşı harekete geçmiş ve Kutluk Kağan, Çin üzerine pek çok sefer düzenlemiştir. Kutluk Kağan'dan sonra yerine geçen kardeşi Kapgan Kağan zamanında da, Kök Türklerin temel hedefi, Çin'i sürekli baskı altında tutmak olmuştur. Çin, değerli armağanlar göndererek, bu seferleri önlemek istediyse de başaramamış ve Çin, Hunları olduğu gibi Kök Türkleri de içten yıkma faaliyetine girişerek Türk boylarını kışkırtmıştır.

Bilge Kağan döneminde, Vezir Tonyukuk'un önerileri doğrultusunda, kışkırtıcı faaliyetlerini sürdüren Çin'i cezalandırmak amacıyla sefere çıkılmış ve Çin, yenilgiye uğratılmıştır(720). Bundan sonra iki devlet arasındaki ilişkiler, Kök Türklerin yıkılışına kadar barış içinde geçmiş ve ticari ilişkiler artmıştır.

744 yılında Kök Türk hakimiyetine son veren Uygurlar, tarihi Türk merkezi olan Ötüken'de bir devlet kurmuşlar ve Uygurlar döneminde Türk-Çin ilişkileri, daha önceki dönemlere göre farklı yönde gelişmiştir. Başlarda Çin'e karşı askeri seferlere devam edilmekle beraber, bu ülkeyle ticari, ilişkilerin yanında kültürel ve dini ilişkiler de kurulmuştur. Çin, 751 yılında Talaş Savaşı'nda yenilgiye uğrayınca, Orta Asya'dan çekilmek zorunda kalmış ve Çin, Orta Asya'dan geri çekilmesi sonucu, Tarım havzası, Uygurların eline geçmiştir.

Talas yenilgisinden sonra, Çin'de iç ayaklanmalar çıkmış ve zor durumda kalan Çin imparatoru, Uygur kağanı Moyen Çur'dan yardım istemek zorunda kalmıştır. Moyen Çur, 757 yılında Çin'e bir sefer düzenleyerek, imparatora yardımda bulunmuş ve ardından Çin, Uygurlara yıllık vergi ödemeyi kabul etmiştir.

Bögü Kağan (759-779) zamanında Çin'de Türk nüfusu artmış ve birçok Çin şehrinde Uygurlar, serbestçe ticaret yapmaya başlamışlardır. Bu tarihlerde Çin, sürekli Tibetlilerin saldırılarına uğradığından Bögü Kağan'dan yardım istemiş ve Bögü Kağan, Tibetlileri yenilgiye uğratmıştır. Bögü Kağan, bu seferinden bir Mani rahibi ile birlikte dönmüş ve bir süre sonra Mani dinini benimseyerek devletin resmi dini haline getirmiştir.

Bilgi: Hristiyanlık, Budizm ve Zerdüştlük dinlerinin sentezi olan Mani dini, göçebelerden çok, yerleşik hayata geçmiş olan Uygurlar arasında yayılmıştır. Kansu bölgesine yerleşen Uygurlar, Çin ile daha çok ticari ilişkilerde bulunmuşlar ve bu bölgedeki siyasi varlıkları, Moğol hakimiyetine girinceye kadar devam etmiştir.

Türk-Moğol İlişkileri

Tarihte Türk-Moğol ilişkileri Hunlar dönemine kadar uzanmaktadır. Büyük Hun İmparatorluğu hükümdarı Mete Han, daha başlangıçta Mançurya'daki Moğol-Tunguz kabileleriyle (Tung-hular) anlaşmazlığa düşmüşse de devletini güçlendirdikten sonra üzerlerine giderek onları hakimiyeti altına almayı başarmıştı. Moğollar, yüzyıllarca Türklerle yan yana yaşamışlar ve bunun sonucu olarak da Türk kültür ve medeniyetinin etkisinde kalmışlardır. Moğollar, uzun yıllar Hunların, Göktürklerin ve Uygurların hakimiyeti altında yaşamışlardır. Moğollar, Cengiz Han'ın babası Yesügey döneminde bir araya gelerek siyasi güç oluşturabilmişlerdir.

Moğollar, Uygur Devleti'nin 840 yılındaki yıkılışı sonrasında bağımsız kalmışlardı. 1206 yılında Cengiz Han'ın önderliğinde kendi devletlerini kuran Moğollar, 1209 yılında Turfan Uygurlarını (Doğu Türkistan Uygurları), 1226'da da Kansu Uygurlarını itaat altına almayı başardılar. Kültür ve medeniyet yönlerinden Moğollardan ileri olan Uygurlar, Moğolların devlet yönetimde önemli görevler aldılar.

Not: Hatta Uygur dilini Moğollara öğreten Uygurlar, devletin resmi dilinin Uygurca olmasını sağladılar. Uygurlar, Moğolların hizmetinde; yönetici, komutan, öğretmen ve teknik eleman olarak görev alarak, bir bakıma Moğollara kültürel alanda rehberlik yapmışlardır.

Türk-İran İlişkileri

Eski İranlılar, Türklerin yaşadığı ülkelere Turan adını vermişler ve örneğin Firdevsi'nin Şehname adlı eserinde İran-Turan savaşlarına yer verilmiştir. Burada sözü edilen Turan kavimlerinin Sakalar (İskitler) olduğu tahmin edilmektedir. İpek Yolu üzerinde hakimiyet kuran Akhunlar (Eftalitler) Devleti Sasanilerle sürekli olarak savaşmışlardır. Soğd bölgesini ele geçirdikten sonra İran üzerine sürekli akınlar yapan Akhunlar, bu akınlar sonucunda Sasani İmparatorluğu'nun yıkılma tehlikesi geçirmesine sebep olmuşlardır.

Orta Asya'da Kök Türk Devleti'nin kuruluşu ile İstemi Yabgu'nun Maveraünnehir bölgesine yönelik faaliyetleri de hız kazanmıştı. Kök Türkler kısa zamanda topraklarını büyüterek Sasaniler ve Akhunlara komşu olmuşlardır. Kök Türkler, İpek Yolu'na egemen olmayı hedeflediklerinden İstemi Yabgu, Akhunlara karşı Sasanilerle bir anlaşma yapmıştır. Ayrıca kızını Sasani imparatoru Anuşirvan'la (Nuşirevan) evlendirmiş ve bu evlilikten dünyaya gelen IV. Hürmüz bir İranlı'dan çok Türk'e benzediğinden Türkoğlu diye isimlendirilmiştir. Kök Türkler ve Sasanilerin ortak bir seferi ile Akhun Devleti yıkılmıştır.

Akhun ülkesinin topraklarını Ceyhun Nehri sınır olmak üzere Kök Türkler ve İranlılar (Sasaniler) aralarında paylaşmışlardır (557). Böylece Orta Asya keNan yolunun (İpek Yolu) kontrolü de Türklerin eline geçmiştir.

Bu paylaşımdan memnun olmayan Anuşirvan, anlaşmaya uymayarak İpek Yolu ticaretini engellemeye, ülke içerisinde huzursuzluklar çıkarmaya başlamış ve İstemi Yabgu'nun gönderdiği barış elçilerini öldürmüştür. Bunun üzerine İstemi Yabgu, Sasanilere karşı Bizans ile ittifak yapmıştır.

Sasaniler doğudan Türklerin, batıdan da Bizans İmparatorluğu'nun akınları sonucu iyice zayıflamıştır. Fakat daha sonraları Bizans'ın Sabirleri dağıtması ve Kök Türklere karşı ikiyüzlü bir politika izlemesi nedeniyle Kök Türk-Bizans ittifakı uzun süreli olamamıştır. Batı Göktürk Hakanı Tardu, IV. Hürmüz (579-590) döneminde Sasani Devleti'nin iç işlerine karışmaktan geri durmamıştır. Herat Bölgesine giren Kök Türk ordusu, İran üzerinde baskı kurmaya çalışmıştır.

Bilgi: 642 yılındaki Nihavend Savaşı ile son Sasani Hükümdarı olan III. Yezdcerd'in İslam ordularına yenilmesi, Orta Asya Türklerine adeta bir duvar olan Sasani Devleti'nin yıkılması ile sonuçlanmıştır. Yıllar boyu Hazar'ın güneyini Türklere tıkayan İran engeli yıkılmıştır. Böylece Türkler için yeni siyasi alanlar açılmış Türkler İran, Irak, Azerbeycan ve Anadolu' ya gelerek bu bölgelerde güçlü devletler kurmuşlardır.

Türk-Bizans İlişkileri

Bizans kaynaklarında, 412'de bir elçinin Hun ülkesine gittiği yazılıdır. 434 yılı baharında Attila, Hun sınırına gelen Bizans elçilik heyeti ile Margos (Konstantia) Antlaşması'nı yapmıştır. Bizans imparatoru II. Theodosius (401-450), antlaşma şartlarını uygulamakta ağır davranmış ve Hun kaçaklarını geri vermemiştir. Attila, I. Balkan seferine çıkmış; 441-442 yıllarında Belgrad ve Niş'i almıştır. Attila, 445'te ikinci kez Balkanlar üzerine harekete geçmiş, Bizans ile Anatolios Antlaşması'nı imzalamıştır. IV. yüzyıldan itibaren, Hunlardan sonra Avarlar, Oğuzlar, Peçenekler, Kumanlar gibi, Balkanlar yoluyla gelen Türklerin de Bizans ile çeşitli ilişkileri olmuştur.

Bilgi: Avarlar dışında Peçenek, Kuman ve Oğuzların bir kısmı Bizans ordusunda paralı askerlik yapmışlardır. Ancak özellikle Peçenekler Malazgirt Savaşı'nda Bizans ordusunda yer almalarına rağmen Selçuklu tarafına geçip Bizans'ın yenilmesine katkı sağlamışlar ve böylece Hristiyanlığı benimsemiş olsalarda milli kimliklerini koruduklarını göstermişlerdir.

Bizans kaynaklarında "Türk" adı ilk kez Kök Türk Kağanlığı'nın ortaya çıkışı ile geçmiştir. VI. yüzyılda İpek Yolu'nun güvenliği ve ipek ticareti dolayısıyla Türk-Bizans ilişkilerinde önemli bir dönem başlamıştır. İki devlet arasında ekonomik ihtiyaçların bir sonucu olarak ortaya çıkan ilişkiler, sonraları askeri ve siyasi bir özellik kazanmıştır.

Bilgi: Kök Türklere gönderilen ilk elçilik heyetinde bulunan Menandros'a ait bu eser, Orta Asya Türklerinden ve "Türk" adından bahsedilen ilk Bizans kaynağı olmuştur. İlk Kök Türk-Bizans ilişkileri Justinyen döneminde başlamıştır. 575-576 yıllarında Konstantinopolis'te 106 Türk'ün yaşadığı; bunların ilk diplomatik ilişkilerin neticesi olarak Konstantinopolis'e yerleştikleri; bir kısım Bizanslı'nın da Orta Asya'ya gittiği bilinmektedir.

Kök Türkler döneminde Akhunlara karşı Sasanilerle kurulan ittifakın bozulması Kök Türk-Bizans siyasi ilişkilerinin başlangıcında dönüm noktası olmuştur. Kök Türk elçisi, II. Justinus'a Sasanilere karşı işbirliği teklif etmiştir. Bizans İmparatoru, II. Justinus, Batı'da Avar Türklerinin saldırılarından, Doğu'da ise Sasanilere barışı sürdürmek için ödediği vergiden rahatsız olduğundan Kök Türklerle ittifakı kabul etmiştir. Justinus'un, Kök Türk kağanına yolladığı elçilik heyeti (569-571) ile "Bizans'ın Türklerin dostuna dost, düşmanına düşman olacağı" cevabını vermiştir. Böylece Kök Türklerle Bizanslılar arasında ilk ittifak kurulmuştur.

Bizans elçisi, İstemi Han'ın çadırına geldiklerinde, kağanın otağının güzelliği ve zenginliği karşısında hayranlık duyduklarını yazmıştır. Bu eserde Türklerin özellikle İstemi Yabgu zamanında İpek Yolu'nun kontrolünü ele geçirmek için yaptıkları anlaşmalar ve verdikleri mücadelelere ait bilgiler mevcuttur. Ötüken bölgesi özellikle de kağanlık merkezinin bulunduğu Ordu Balık (Karabalgasun) şehri İpek Yolu'nun en işlek merkezlerinden biri haline gelmiş, Çin ile Bizans arasında köprü olmuştur.