10.sınıf Tarih: Reayanın hak, görev ve sorumlulukları

Sagot :

Açıklama:

Reaya Ne Demektir?

Osmanlı Devleti’ndeki ve diğer İslam toplumlarındaki toplumsal sınıflar memurluk ve askerlik görevi yapan askeriler, ulemalar ve sınıf olarak en altta bulunan, vergi mükellefi olan tebaayı oluşturan “reaya” dan oluşurdu. “Reaya”, “koyun sürüsü” ve “sığır” anlamına gelen “raiyyet” sözcüğünün çoğul hali olarak kullanılır. Sıkça toprağı biçme gibi görevleri üstlenen köylü halkını ifade etmek için kullanılır. Kavramın kökeninin tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi soylular, din adamları, katiplerin meydana getirdiği askerîler ve vergi mükellefi durumunda olan tüccar, zanaatkar ve köylülerin meydana getirdiği reaya olmak üzere iki zümreden oluşan Sasani İranına kadar uzandığı sanılmaktadır.

Kelime Osmanlı Devleti’nin genişlemesiyle beraber fethedilen topraklarda devlete haraç vermeye başlayan gayrimüslim halkı da ifade etmeye başlamıştır. Reaya kelimesi, anlam itibariyle İslam toplumlarında hükümdar olarak görülen şahısların halkı güden, yol gösteren bir çoban gibi görülmesi sebebiyle halka sıkça verilen bir isim olarak ortaya çıkmıştır. İslam toplumlarında halkı ifade eden reaya gibi kelimelerin kullanımının bu toplumlarda hükümdarların nasıl bir profili olduğunun incelenmesi yönünden önemi büyüktür.

Tımarlı Sipahiler ile Köylüler Arasındaki İlişki

Osmanlı toplumunda Tımarlı Sipahilerle köylüler arasında nasıl bir ilişki vardır? sorusunu yanıtlayalım. Kendisinden önce gelen Selçuklu Devleti gibi Osmanlı İmparatorluğu yerel yönetim konusunda uzun süre boyunca Tımar sistemine bel bağlamıştır. Tımar sisteminde yerel yönetimin başında bulunup hem devlet memuru hem de asker olarak görev yapan Tımarlı Sipahiler, köylülere tahsis ettikleri toprak ve yerleşim yerleri, bu yerleşim yerleri içerisinde sağladıkları asayiş karşılığında reayanın ürettiği malın bir kısmının vergi olarak kendilerine ve merkezi yönetime verilmesini beklemişlerdir. Bu döngünün etkili bir şekilde işleyebilmesi için Tımarlı Sipahiler ile köylüler arasında hak ve hukuka dayanan bir ilişki kurulmaya çalışmıştır. Yapısı itibariyle reaya ile Tımarlı Sipahiler arasındaki çıkar odaklı ilişkide feodal dönemden kalma köylü-derebeyi ilişkisine benzer bir durum görülür. Ancak Osmanlı’da feodal sistemden daha gelişmiş bir yapı söz konusudur. Zira Avrupa’da o dönemde örnekleri bulunan feodal yapıların aksine Osmanlı’da Tımarlı Sipahi’nin reayaya herhangi bir şekilde haksızlık etmesi durumunda köylünün adalet için gerekli mecralara başvurması, hatta gerek görülürse organize bir şekilde sipahiye şiddetle karşı konulması hakkı meşru görülmüştür. Hak ve adalete dayalı bu ilişki, verimi sebebiyle yüzyıllar boyunca tımar sisteminin Osmanlı’da hâkim yerel yönetim yapısı olarak kullanılmasında etkili olmuştur.

En iyi secermisim