MERHABA ^^
Bana bir hikaye bulabilir misiniz ? uzun veya kısa olsun fark etmez ​


Sagot :

Hemen kekim

❥ Uzun yıllar önce Çin’de Li -Li adlı bir kız evlenerek aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar.

Lakin kısa bir süre sonra kayınvalidesi ile geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır.

Bu da onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol açar. Bu, Çin geleneklerine göre hoş bir davranış değildir ve çevrede tepkiyle karşılanır.

❥ Birkaç ay sonra bitmez tükenmez gelin- kaynana kavgalarından ev, o

ve eşi için cehennem haline gelmiştir.

Artık bir şeyler yapmak gerektiğine inanan genç kadın, doğru babasının eski bir arkadaşı olan baharatçıya koşar ve derdini anlatır.

Yaşlı adam ona bitkilerden yaptığı bir iksir hazırlar ve bunu 3 ay boyunca her gün azar azar kaynanası için yaptığı yemeklerin içine koymasını söyler.

Zehir az az verilecek, böylece onu gelinin öldürdüğü belli olmayacaktır.

❥ Yaşlı adam genç kıza kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını, ona en güzel yemekleri yapmasını söyler.

Sevinç içinde eve dönen Li – Li,

yaşlı adamın dediklerini aynen uygular.

Her gün en güzel yemekleri yapıyor. Kaynanasının tabağına azar azar zehri damlatıyordu.

Kimseler şüphelenmesin diye de ona iyi davranıyordu. Bir süre sonra kayınvalidesi de çok değişmiş ve ona kendi kızı gibi davranmaya başlamıştı.

Evde barış rüzgârları esiyordu. Genç kadın kendisini ağır yük altında hissetti.

❥ Yaptıklarından pişman bir vaziyette baharatçı

dükkânının yolunu tuttu ve yaşlı adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehirleri onun kanından temizleyecek bir iksir için yalvardı,

yaşlı kadının artık ölmesini istemiyordu.

İhtiyar adam yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran Li – Li ‘ye baktı

ve kahkahalarla gülmeye başladı, “Sevgili Li -Li dedi, sana verdiklerim sadece vitaminlerdi.

Olsa olsa kayınvalideni sadece daha da güçlendirdin hepsi bundan ibaret. Gerçek zehir ise senin beyninde olandı.

Sen ona iyi davrandıkça o da dağıldı ve yerini sevgiye bıraktı. Böylece siz gerçek ana kız gibi oldunuz”.

Şunu asla unutma kızım;

“GÜL VERENİN ELİNDE GÜL KOKUSU KALIR.

SEVİLEN İNSAN SEVGİSİNİ VEREN İNSANDIR.”

^^ The End ^^

#mariaherşeyim..

"❣"

Selαm Civcivim ヅ

200.cəwαbımm ^^

Yazar aplan hemen yardımına koşar xd Hemen hikayemize geçelim :D

HER ŞEYİN MAHVOLUŞ ŞEKLİİ

Evde sadece saat, dört duvar ve ben varım. Sadece duvarlara bakıp onlar da bana bakıyorlar... Hayatımdaki güvendiğim kişiler hepsi yalancı çıktı. Ben hayatım boyunca kimseye güvenmemeliydim çünkü herkes beni bırakıp gideceğini biliyordum ama yine de herkese inandım. Şimdi ise tüm arkadaşlarım beni bırakıp gitti. En yakın arkadaşım beni bıraktı. İyiki de yanımda duracak, beni destekleyecek, beni bırakmayacak bir sevgilim var dediğimde o da beni bırakıp da gitti. Beni bırakmayan tek kişi annem oldu. Her zaman onla kavga etsem bile beni bırakmayan tek kişi o oldu.

Şimdi size hikayemi baştan sona anlatayım. Şimdi zaman makinesini iki ay önceye ayarlayıp herkes benle zaman makinesinde binip geçmişe dönelim ve izleyelim...

(iyi izlemeler daha doğrusu iyi okumalar. ^^).

~İki Ay Önce~

Ben yine çok yalnızım ancak iki ay sonrası kadar değildir. Günlerden biri sınıfımıza yeni bir öğrenci geldi. Yeni gelen çocuk yanımda oturdu. Adı Yağız olduğunu söyledi. Öylece tanıştık. Yağızla günümü geçirmeye başladım. Onla çok yakınlaştık. Bazen ödevlerimizi birlikte yapıyorduk, bazen okula birlikte gidiyorduk , bazen okuldan sonra bir yerlere gidiyorduk. Kısacası zamanımın çoğunu onla geçiriyorum. Günler, haftalar geçti. Bir gün Yağız bana sorular sormaya başladı. "Ece, senin hiç sevgilin olmadı mı?" diye sordu. "Hayır" dedim. "Peki, olmasını ister misin?" sorusuna hemen cevap vermedim. Biraz düşündüm. Aslında cevabımı biliyordum ama aklımda kelimeleri toparlamaya çalışıyorum. Ne söyleyeceğimi toparladıktan sonra konuşmaya başladım; "Ben hiç düşünmedim ama kendisine güveneceğim biri karşıma çıkarsa onla hiç düşünmeden hemen kabul ederim." dedim. "Hıım...anladım, peki hâlâ o kişi çıkmadı mı?" diye sordu. "Bilmem. Ama aklımda biri var" dedim. "Kim? Tanıdığım biri mi?" sordu. "Evet, hemde çok iyi tanıyorsun." dedim. "Tanıdığım biri diyorsun?" sordu. "Evet de niye bu kadar soru sordun?" sorunca "sadece merak ettim. Ama sen soruma cevap vermedin... kim o şanslı kişi?"

"Söylemek istemiyorum şimdi. O beni sevmediğini düşünüyorum ondan. Ama ona en yakın zamanda ona açılmayı düşünüyorum." diyerek sorusunu cevapladım. Ellerini omzuma koyup gözlerime baktı ve "Merak etme kesinlikle o kişi seni seviyordur. Eminim hemde. ^^" gülümseyerek deyip sonra kalktı. Bu cümlesinden etkilendim. Benim hoşlandığım kişi oydu. Ama nasıl ona söyleyeceğimi bilemiyorum.

-Şimdi zaman makinesini iki hafta sonraya ayarlayalım ve zaman makinesine binelim ^^-

~İki Hafta Sonra~

İki hafta geçti ve Yağız'a hâlâ söyleyemedim. Benim arkadaşım Sıla gidip de söylememi istiyor ama ben yapamıyorum. Korkuyorum...

Bir gün Yağız bir yere gideceğini ve yaklaşık 2-3 hafta olmayacağını söyleyince ben çok üzüldüm, mahvoldum. Sıla'nın bana ne dediğini hatırladım. "Ece, sen ona şimdi söylemezsen Yağız elden gidecek. Çoğu kız, o geldiğinden beri onu istiyor. Bence şansını bir denesen" dedikleri aklıma gelince Yağız'a seslendim. Belki ona karşı hissettiklerimi söylersem gitmez diye düşündüm. Ona seslendiğimi duyunca bana baktı. "Efendim" dedi. "Yağız... ben şimdi nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama ben... ben senden hoşlanıyorum. Beni sevmediğini biliyo-" cümlemi tamalamama izin vermeden parmaklarını dudaklarıma götürdü beni susturmak için. Sonra konuşmaya başladı "Öyle deme. Bende sana nasıl anlatacağımı kafamda senaryo kuruyordum." bunu deyince ben gözlerimi kocaman açtım. Bu ne şimdi? Benim duyduğum kelimeler doğru mu? Yoksa bu rüya mıydı?...

"Beni reddedeceğini düşünüyordum. Bunun için sana söyleyemiyordum" diyerek açıkladım. "Böyle birşey asla yapmam." dedi. Sessiz geçen bir kaç dakikadan sonra "Ece... benimle çıkar mısın?" diye teklifini ettiğinde bende direkt "Tabiki de eveet!" dedim.

-Zaman makinesinde herkes binsin ve bir ay sonraya ayarlayalım-

~Bir Ay Sonra~

Yağızla sevgili olalı tam bir ay geçmişti ve onla çok mutluydum. Ve öylece kalacağımızı da biliyordum. Ona inanıyorum... çünkü o bana benden asla vazgeçmeyeceğini söyledi ve ona inandım.

Yağız bana işi olduğunu ve biraz geç geleceğini söyledi. Ben onu saatlerce beklemeye başladım. Yeni bir güne girdik ve hâlâ ortalarda yok. Geceyi hiç uyuyamadım... Ya onun başına kötü birşey geldiyse? Ya birileriyle kavga ettiyse ve onu hastaneye kaldırdılarsa? Ya beni bırakıp da gittiyse ve bir daha geri dönmeyecekse? Kafamda binlerce soru var ve hiç bir sorunun cevabı yok. Bunları düşünürken sabah oldu. Yatağımdan zar zor kalktım. Okula gitmek için giyinip evden çıktım. Yoldayken Sıla'yı gördüm. Ona Yağız'ı gördün mü sorduğumda hayır dedi. Tabi ya kız onu nerede görsün. Kız arkadaşı o değil ya. Ben onun nerede olduğunu bilmezken o nereden bilecek? Biraz kendime gelmem lazım ama nasıl?! Biraz geç kalacağını söyledi ama o kadar da değil!

Sınıfa girdiğimizde Yağız sırada oturmuş telefonla konuşuyordu. Onun yanına gittim. Beni görünce "Tamam, sonra konuşuruz." deyip telefonu kapattı ve bana döndü. "Günay-"

"Sen neredeydin? Tüm geceyi uyuyamadım. Meraktan ölecektim. Geç kalacağını söyledin ama hiç gelemeyeceğini söylemedin. Beni arasaydın! Sen hiç düşünmedin mi? Beni seven biri var. Ona gelmeyeceğimi söylemeliyim yoksa beni merak eder... Sana çok kızgınım şimdi." diyerek onun sözünü kestim. "Ama sana haber verecektim ki fırsat olmadı." kendini savunmaya başladı. Onu görmezlikten gelip sırada oturdum. Sınıfa hoca girdi. Dersi anlatınca Yağız benle konuşmaya çalışıyordu. "Senin gönlünü nasıl alabilirim şimdi?" sorusuna cevap vermediğimi görünce elimi tutmaya çalıştı ama ben elimi çektim. "Özür dilerim... Lütfen affeder misin?" dedi. Ama yine de cevap vermedim. "Ne kadar inatçı bir kızsın? Bakalım ne zamana kadar inatlaşmaya devam edeceksin..." dedi yine de cevap yok. Biraz durdu sonra tekrar "Ece! Cevap ver. Biliyorum bana kızgınsın ama o kadar abartma. Sadece sana haber vermedim diye o kadar kızıyorsun." dedi. Aslında haklı. Biraz çok değil ama benim nasıl merak ettiğimi görmedi. "Bu kere affediyorum ama birdaha olmasın. Şimdi izin verirsen derse odaklanmam gerekiyor." deyip hocaya baktım. "Affedeceğini biliyordum." dedi. Zil çaldı. Sınıftan çıktı. Nereye gideceğini sorunca telefonda biriyle konuşacağını söyledi. O konuştuğu kişi kim? Sabahtaki olan kişi mi? Çok merak ettim ama boşa çünkü bana söylemeyeceğini adım gibi emindim. Bu yüzden takmamaya çalıştım.

-Şimdi yine zaman makinesine binin! Hadi, hadi herkes binsin burda kimse kalmasın... vee beş gün sonraya ayarlayalım.-

~Beş Gün Sonra~

"Yağız! Sana kaç kere affedeceğim?! Yeter artık! Kaç gündür çıkıyorsun ve geri gelmiyorsun. Nereye gittiğini bile söylemiyorsun. Ne oldu sana böyle, niye değiştin? Artık dayanamıyorum! Söyle bari nereye gideceksin şimdi?" dedim. Yağız günlerdir çıkıyor ve geri dönmüyor. Nereye gittiğini söylese o kadar kızmam ama söylemiyor. Ondan şüphelenmeye başladım. "Merak etme. Bu kere fazla geç kalmayacağım. Söz." dedi. "Söz verdin ve geç kalırsan?" dedim gözlerine bakarak. "Hayır, hayır geç kalmayacağım. Şimdi gidiyorum ve sende uyuyorsun." deyip alnımdan öptü ve yatağıma yatırdı sonra evden çıktı. Ben onun çıktığını görünce yatağımdan fırladım. Evden çıkarken annem beni gördü nereye gittiğimi sordu. Yağız'ın peşinden gidiyorum dediğimde bende geleceğim dedi. Anneme sarıldım. Çok geçmeden hemen evden çıktık. Bir taksiye binip onun arabasını takip ettik. Arabası Sıla'nın evinin önünde durdu. Anneme dönüp "Bunun burada ne işi var?" diye sordum. "Bilmiyorum kızım ama birazdan öğreneceğiz." dedi. Kapı çalıdığında Sıla çıktı. Yağız'a sarıldı sonra içeriye girdiler. Annem "Hadi inelim." dedi. Taksiciye parayı ödedi ve oraya gittik. Kapıyı çaldık hizmetçilerden biri çıktı. Neden Sıla çıkmadı. Yoksa Yağız'ın geleceğini bildiği için o çıkmak istedi. "Buyrun Ece Hanım. Sıla Hanım'a geldiğinizi haber vermemi ister misiniz?" sordu. "Hayır, gerek yok. Biz ona gideriz." annem dediğinde ona baktım. Şimdi ne olacak? İçeriye girersem ya benim istediğim şeyi görürsem. "Sıla nerede şimdi? Odasında mı?" diye sordum. "Evet." diyerek cevap verdi. Sonra bizi içeriye aldı. Sıla'nın odasının önündeyiz. Kapıyı açmak istemiyordum çünkü açarsam beni üzecek, beni kıracak, beni mahvedecek birşeyle karşılaşacağımı biliyorum. Anneme baktım sonra kapıya. Biraz durdum. Sonra güçlü olmam gerektiğini, dik durmam ve sırtımın hiç eğmeyeceğini kendime hatırlattım. Kötü birşeyle karşılaşsam bile onu takmamalıyım. Kapıyı açmak zorundaydım çünkü eninde sonunda gerçeklerle yüzleşecektim. Kapıyı açtım. Gördüklerimin karşısında yıkıldım. Yağız dediğim kişi, ona tamamen güvendiğim kişi beni en yakın arkadaşım dediğimle aldatıyor. Onlar beni gördüklerinde donakaldılar. Benim geleceğimi nereden bilebilirler ki? Tabiki de böyle birşeyi beklemiyorlardı. Onlara doğru dört adım attım sonra durdum. Gözlerimin dolduğuna emindim ama kendimi tutmalıydım. Bir anneme bir Yağız'a ve Sıla'ya baktım sonra konuşmaya başladım; "Sılaa... sen gerçekten benim tanıdığım Sıla mı?" ağlamaya başladım. Sıla bana yaklaşmaya başladı. "Ece, sana anlataca-"

"Sus! Benle konuşma! Benden uzaklaş." diyerek onun sözünü kestim. "Hee bu arada, ben sizin benle yaptığınız şey yüzünden ağlamıyorum. Ben size güvendiğim için, size herşeyimi anlattığım için ağlıyorum." dedim geriye iki adım atarak. "Ece, gerçekten ben san-" Yağız konuşmaya çalışırken onun sözünü de kestim. "Sende sus! Açıklama istemiyorum sizden. Sadece benden uzaklaşmanızı istiyorum!" dedim. Annem kolumu tuttu "Hadi kızım buradan gidelim. Hiç iyi görünmüyorsun." dedi. Annem kolumdan tuttu ve beni dışarıya çekmeye başladı. Onların yüzlerine son bir kere baktım sonra önüme dönüp annemle çıktım. Ben o an yıkıldım. Artık kendime söz verdim. Bir daha asla kimseye güvenmemeliyim.

-Şimdi hikayemi izledikten/okuduktan sonra zaman makinesine binelim ve şimdiki zamana dönelim. Herkes çıksın kimse kalmasın ki benim halime ağlamayasınız.-

~On Sekiz Gün Sonra (şimdiki zaman)~

Hikayemi gördünüz ve hikayemden ders çıkarmış olmalısınız. Hayatınız boyunca kimseye güvenmemelisiniz. En yakın arkadaşım dediğiniz kişiye de. Ancak doğru arkadaşı seçerseniz o ayrı ama gazla kişiye de güvenirsen kaybedersin. Benim gibi...

Âşık olduğum kişi beni bırakmaz dersiniz ama yanılıyorsunuz. O da sizi bırakıp gidecek. Sizin iyiliğinizi isteyen iki kişi var bu hayatta; bir anne, iki baba'dır. Onlar kadar sizi düşünen olmayacak emin olabilirsiniz. Çünkü onlar kendi evladının başına kötü birşey gelmesini, üzülmelerini, birilerinin tarafından kırılmasını asla ama asla istemezler... Vee şimdi hikayem bitti sıkılmak da geri döndü. hâlâ yapayalnızım buradaa... Neyse arkadaşlar siz hikayemi okudunuz ama başkaları okumadı. Sıkıntım geçsin diye onlara anlatmaya başlayacağım... He benim dediğimi unutmayın olur muu? ^^

-Son-

NØT :

Hikaye tamamen bana aittir. Kesinlikle bir yerden alınmamıştır. Emin olabilirsiniz. :)

Birde "bu kız ne ara bu kadar şey yazdı?" diye soracaksanız. Sormadan cevap vereyim. Ben daha önceden yarısını yazmıştım sadece devamını getirdim. Yazar olmak için elimden ne geliyorsa yapıyorum. :)

Umarım Yazdığım hikayeyi herkes beğenir ^^ Hikayeyi beğenirseniz kaç oy vereceksiniz acabaa? :D

ẞαşαяıℓαя Civciv :)

#ᴋɪᴍᴄʜɪᴘɪʟᴀᴡɪ