kadına şiddet yapan kurumlar ve yaptığı şeyleri yazınız lütfen acil 1 saate kadar bitmesi lazım ve birde özet acil yapınız ve bana 20 tane lazım boş yere fazla yazarsanız aklım karışıyor kurallara uymıyanlar bildirilir (yorum yazmayın bana bildirim gelmemektedir anlayış ve yaptınız için teşekür ve ilk yazanı en iyi seçim yapılıcaktır ) YAPTIĞIN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM VE DİP NOT (KÖTÜ KELİME ASLA KULANMA HESAP SİLDİRME YAPILIYOR ve bir konu seçmeliydim yanlış anlama ) ÇABUK

Sagot :

Cevap:

ne yaptıklarını bilmiyorum ama kades....uygulama kurumlar

Cevap:

1. Türkiye yasa yapım ve uygulama süreçlerinde kadınlar, Sözleşme hükümlerine uygun olarak, ailenin bir parçası gibi değil özerk bireyler olarak görülmeli, kadınların aile içerisindeki haklarının korunması ve şiddetin ortadan kaldırılması için gereken adımları ivedilikle atmalıdır.

2. Türkiye on yıllardır kadına yönelik şiddet ile mücadele konusunda deneyimi olan bağımsız kadın hareketini dışlamaktan, görmezden gelmekten ve üzerlerinde baskı oluşturmaktan vazgeçmelidir. Sivil Devlet Kuruluşu (GONGO) anlayışından vazgeçilmeli, bağımsız kadın örgütleri ile iletişim ve iş birliği kanalları eski haline getirilmelidir.

3. Toplumsal cinsiyet, yaş, sağlık durumu, azınlık olma durumu, engellilik, göçmen ya da sığınmacı olma, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği Anayasa’nın 10. maddesine ayrımcılık yapılamayacak koşullar olarak açık bir şekilde eklenmelidir.

4. Üst düzey siyasetçilerin söylemlerinin tüm devlet mekanizmasına yansıdığı unutulmamalı, hem üst düzey yetkililerin söylemlerinin hem de devletin tüm

yetkililerinin söylem ve icraatlarının Sözleşme’nin hükümlerine uygun olması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Kadına yönelik şiddeti önlemek ve gereken toplumsal dönüşümü sağlamak için, kadın ve erkeğin ayrıştırıldığı, kadınlığın aşağılandığı söylemlerden vazgeçmelidir.

5. Kadına yönelik şiddetin kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğu bilgisinden yola çıkılarak, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları toplumsal cinsiyete duyarlı bir bakış açısı ile tanımlanmalıdır. Kadına yönelik şiddetin çoğunlukla aile ve aile gibi yakın ilişkilerin içinde üretildiği bilgisini yok saymadan, aile kavramına karşı gerçekçi ve eleştirel bir tutum geliştirilmelidir. Çalışmanın merkezine muhafazakâr ve dini değerlerin yaygınlaştırılması değil, kadınların insan haklarından eşit bir biçimde yararlanabilmesi ve güçlenerek bağımsız bir hayata kavuşması amacı koyulmalıdır. Devletin kadına yönelik şiddet ile mücadelede bu prensipleri benimsemesi, bu doğrultuda bütüncül politikalar geliştirmesi gerekmektedir.

SON DAKİKA CANLI YAYIN

türkiye haberleri

Kadına şiddete karşı 50 acil önlem

02.03.2018 - 11:57 | Son Güncelleme: 11.12.2018 - 14:21

Cnnturk.com

1984 kez izlendi

 

 

 

Kadın örgütleri, Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadele politikalarını ve uygulamalarını masaya yatırdı. Bir gölge rapor hazırlayan kadın örgütleri, kadına yönelik şiddete karşı hemen alınması gereken 50 acil önlemi sıraladı. Bu rapor, kadına yönelik şiddetle karşı en kapsamlı uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi kapsamında değerlendirilecek. Önlemler arasında Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulması da yer alıyor.

Kadına yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesiyle ilgili en kapsamlı ve yasal bağlayıcılığı bulunan uluslararası sözleşme konumundaki İstanbul Sözleşmesi kapsamında Türkiye’nin gözden geçirilmesi süreci başladı. İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu üyesi kadın ve LGBTİ+ örgütleri kadına yönelik şiddetle mücadelede sözleşme yükümlülüklerinin devlet tarafından uygulanmasındaki eksik ve yanlışları özetledikleri ve mevcut durumu iyileştirmeye yönelik öneriler yaptıkları gölge raporu GREVIO Komitesi ile paylaştılar. 

Ülke tarihinde ilk: Bir kadın sahneye böyle çıktı

 

İlk Türkiye imzalamıştı

2012 yılında ilk olarak Türkiye tarafından imzalanan ve 1 Ağustos 2014’ten beri yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi’nin denetim organı olarak görev yapan GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu), tüm taraf ülkelerden bu alandaki önlemleri paylaşmasını istedi. İmzacı diğer ülkeler gibi Türkiye hükümeti de bir rapor yazarak kadına yönelik şiddeti önlemek üzere aldığı önlemleri GREVIO Komitesi ile paylaştı.

Gölge rapor, uluslararası komite için çok önemli

GREVIO Komitesi, ülke uygulamalarını kadın ve LGBTİ+ örgütleri tarafından hazırlanan gölge raporlarla  değerlendiriyor. Türkiye’nin değerlendirmesinde ise bağımsız 84 kadın ve LGBTİ+ örgütü tarafından kaleme alınan ve İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu’na üye 81 kadın ve LGBTİ+ örgütü tarafından desteklenen Gölge Rapor da dikkate alınacak.

Resmi rapor Eylül'de 

Gölge raporda, sözleşmenin bütüncül bir yaklaşımla uygulanmadığı, ayrıca kadın erkek eşitsizliğini ve kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırma konusundaki siyasi irade eksikliği vurgulanıyor. İstanbul Sözleşmesi Türkiye İzleme Platformu, İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanunun uygulanmasındaki aksaklıkların giderilmesi için de çağrıda bulunuyor.

Sözleşme kapsamındaki izlemenin sonuçları üzerine GREVIO Komitesi tarafından hazırlanacak raporun ise 2018 yılının Eylül ayında açıklanması bekleniyor.

İşte kadın örgütlerinin sunduğu 50 acil önlem: 

1. Türkiye yasa yapım ve uygulama süreçlerinde kadınlar, Sözleşme hükümlerine uygun olarak, ailenin bir parçası gibi değil özerk bireyler olarak görülmeli, kadınların aile içerisindeki haklarının korunması ve şiddetin ortadan kaldırılması için gereken adımları ivedilikle atmalıdır.

2. Türkiye on yıllardır kadına yönelik şiddet ile mücadele konusunda deneyimi olan bağımsız kadın hareketini dışlamaktan, görmezden gelmekten ve üzerlerinde baskı oluşturmaktan vazgeçmelidir. Sivil Devlet Kuruluşu (GONGO) anlayışından vazgeçilmeli, bağımsız kadın örgütleri ile iletişim ve iş birliği kanalları eski haline getirilmelidir.

3. Toplumsal cinsiyet, yaş, sağlık durumu, azınlık olma durumu, engellilik, göçmen ya da sığınmacı olma, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği Anayasa’nın 10. maddesine ayrımcılık yapılamayacak koşullar olarak açık bir şekilde eklenmelidir.

4. Üst düzey siyasetçilerin söylemlerinin tüm devlet mekanizmasına yansıdığı unutulmamalı, hem üst düzey yetkililerin söylemlerinin hem de devletin tüm

yetkililerinin söylem ve icraatlarının Sözleşme’nin hükümlerine uygun olması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Kadına yönelik şiddeti önlemek ve gereken toplumsal dönüşümü sağlamak için, kadın ve erkeğin ayrıştırıldığı, kadınlığın aşağılandığı söylemlerden vazgeçmelidir.

5. Kadına yönelik şiddetin kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğu bilgisinden yola çıkılarak, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları toplumsal cinsiyete duyarlı bir bakış açısı ile tanımlanmalıdır. Kadına yönelik şiddetin çoğunlukla aile ve aile gibi yakın ilişkilerin içinde üretildiği bilgisini yok saymadan, aile kavramına karşı gerçekçi ve eleştirel bir tutum geliştirilmelidir. Çalışmanın merkezine muhafazakâr ve dini değerlerin yaygınlaştırılması değil, kadınların insan haklarından eşit bir biçimde yararlanabilmesi ve güçlenerek bağımsız bir hayata kavuşması amacı koyulmalıdır. Devletin kadına yönelik şiddet ile mücadelede bu prensipleri benimsemesi, bu doğrultuda bütüncül politikalar geliştirmesi gerekmektedir.

6. 2012-2015 eylem planı kapsamındaki faaliyetlerin nasıl sonuçlandığı, hangi hedeflere ulaşılıp hangilerine ulaşılmadığı ile ilgili bilgiler paylaşılmalı, eylem planı dahilinde çalışmaların nasıl bir yöntemle yürütüldüğü, hangi kamu kurumları ve sivil toplum örgütlerinin sürece dahil edildiğine dair sonuç raporu kamuyla acilen paylaşılmalıdır.

7. Hükümetin, kadın haklarını ve insan haklarını açıkça ihlal eden Boşanma Komisyonu ve raporu gibi komisyon toplantıları ve raporları oluşturmayı bırakarak, kadına yönelik şiddet ile mücadelede üstüne düşen görevleri İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği yükümlülüklerle uyumlu olarak bir an evvel hayata geçirmeye başlaması gerekmektedir.

8. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bütçesinin kayda değer bölümü sosyal yardımlara aktarılmaktadır. Bu mevcut durum değiştirilerek, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik uzun vadeli çalışmalara ve şiddete maruz bırakılan kadın ve çocukların hayatlarını iyileştirmeye yönelik genel ve uzman destek hizmetlerine aktarılan finansal kaynakların payı önemli ölçüde arttırılmalıdır. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe sistemine geçilmeli; kaynaklar toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde dağıtılmalı, bunun için de ihtiyaçlar belirlenirken kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşım benimsenmelidir.

9. İnsan hakları alanında birçok ihlale neden olan, en çok kadınların ve LGBTİ+’ların zarar gördüğü OHAL uygulamaları bir an evvel sonlandırılmalıdır. Bağımsız kadın örgütlerinin herhangi bir baskı altında kalmadan mevcudiyetlerini devam ettirdikleri siyasi atmosfere geri dönülmesi ve kapatılan kadın derneklerinin yaşadıkları mağduriyetler giderilerek tekrar açılması gerekmektedir.

10. Kadınların haklarını ilgilendiren yasama ve yürütme süreçlerine bağımsız kadın örgütlerinin anlamlı katılımı sağlanmalıdır.

11. Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulmalıdır.

12. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün bütçesi ve insan kaynağı ile birlikte Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve diğer devlet kurumlarının politikaları ve uygulamaları üzerindeki koordinasyon ve izleme-değerlendirme yetkisi arttırılmalıdır.

13. İstanbul Sözleşmesi’ne uygun olarak mağdur ve fail hakkında kaydedilen veriler cinsiyet, yaş, şiddet tipi ve yaygınlığı ile failin mağdur ile ilişkisi, coğrafi mevki ve engellilik gibi bilgilere dayalı olarak ayrıştırılmış olmalı, olayların ve mahkumiyet oranlarının temel nedenlerini ve etkilerini kapsamalı, ve alınan tedbirleri ve tedbirlerin verimine ilişkin bilgileri içermelidir. Devlet, kadına yönelik şiddet ile mücadelede veri toplama ve bu verileri şiddetle mücadelenin bir aracı olarak kullanma yükümlülüğü doğrultusunda veri toplamaya dair bütüncül bir yaklaşım oluşturmalı ve belirli aralıklarla araştırmalar yürütmelidir. Toplanan tüm verilerin (polis verileri dahil) başvuran kadınların gizliliği ve güvenliği gözetilerek kamuya açık olması sağlanmalıdır.

14. Önleme faaliyetlerinin genel esası olan kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması için toplumsal cinsiyet temelli rollerin, ön yargıların ve gelenek

göreneklerin dönüştürülmesi gerekmektedir. Hükümetin kadına yönelik şiddete yaklaşımını ve bu alandaki politikalarını bu bakış açısıyla değiştirmesi gerekmektedir. 

15. Ulusal eylem planları ve il eylem planlarındaki faaliyetlerin planlanması ve gerçekleştirilmesine sivil toplumun etkin katılımı sağlanmalıdır. Ayrıca buralarda yer alan faaliyetlerin gerçekleşebilmesi için bütçe ayrılması ve mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılması gerekmektedir. Faaliyetlerden sorumlu kurumlar net bir şekilde belirlenmeli ve faaliyetlerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği izlenerek takip edilmelidir.

16. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığını oluşturan davranış kodlarının erken yaşlardan itibaren oluştuğu anlayışıyla hükümetin ilk kademeden başlayarak tüm yaygın ve örgün eğitim müfredatını toplumsal cinsiyet ayrımcılığı içeren ifadelerden arındırması ve müfredata kadına yönelik şiddete ilişkin kadınların insan hakları ve güçlendirilmesi odaklı bir anlayışla dersler koyması gerekmektedir.

17. Eğitim verilen profesyonellerin kadına yönelik şiddet mağdurlarıyla çalışacaklarını, tayin ve terfilerinde eğitim alanlarının dikkate alınacağını ve sonraki eğitimlere de katılacaklarını garanti altına alan bir düzenleme yapılmalıdır.

18. Medyanın, cinsiyetçi ve kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran dilini dönüştürmesine yönelik kılavuz ve rehberler sivil toplum ve meslek örgütlerinin katılımıyla hazırlanmalıdır. Medyanın bu kılavuz ve rehberleri gözetip uygulaması sağlanmalıdır. RTÜK üyelerine bu konuda eğitim verilmeli ve RTÜK mevzuatında ve ilgili diğer mevzuatta gerekli değişiklikler yapılmalıdır.

19. İkincil mağduriyetlerin azaltılması için genel destek hizmetlerinin sunulmasından sorumlu kişiler, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınları güçlendirmeyi amacının merkezine koyan bir yaklaşımla çalışmalı, koordinasyonu sağlayan kurum bunu garantiye almalıdır.

20. Şiddete maruz kalan kadınların genel destek hizmeti kapsamına giren taleplerinin 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da belirtildiği biçimiyle, bütüncül bir yaklaşımla ele alınması ve sosyal hizmetler kapsamındaki diğer grupların taleplerinden ayrı değerlendirilmesi sağlanmalıdır

1. Türkiye yasa yapım ve uygulama süreçlerinde kadınlar, Sözleşme hükümlerine uygun olarak, ailenin bir parçası gibi değil özerk bireyler olarak görülmeli, kadınların aile içerisindeki haklarının korunması ve şiddetin ortadan kaldırılması için gereken adımları ivedilikle atmalıdır.

2. Türkiye on yıllardır kadına yönelik şiddet ile mücadele konusunda deneyimi olan bağımsız kadın hareketini dışlamaktan, görmezden gelmekten ve üzerlerinde baskı oluşturmaktan vazgeçmelidir. Sivil Devlet Kuruluşu (GONGO) anlayışından vazgeçilmeli, bağımsız kadın örgütleri ile iletişim ve iş birliği kanalları eski haline getirilmelidir.

3. Toplumsal cinsiyet, yaş, sağlık durumu, azınlık olma durumu, engellilik, göçmen ya da sığınmacı olma, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği Anayasa’nın 10. maddesine ayrımcılık yapılamayacak koşullar olarak açık bir şekilde eklenmelidir.

4. Üst düzey siyasetçilerin söylemlerinin tüm devlet mekanizmasına yansıdığı unutulmamalı, hem üst düzey yetkililerin söylemlerinin hem de devletin tüm

yetkililerinin söylem ve icraatlarının Sözleşme’nin hükümlerine uygun olması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Kadına yönelik şiddeti önlemek ve gereken toplumsal dönüşümü sağlamak için, kadın ve erkeğin ayrıştırıldığı, kadınlığın aşağılandığı söylemlerden vazgeçmelidir.

5. Kadına yönelik şiddetin kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğu bilgisinden yola çıkılarak, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları toplumsal cinsiyete duyarlı bir bakış açısı ile tanımlanmalıdır. Kadına yönelik şiddetin çoğunlukla aile ve aile gibi yakın ilişkilerin içinde üretildiği bilgisini yok saymadan, aile kavramına karşı gerçekçi ve eleştirel bir tutum geliştirilmelidir. Çalışmanın merkezine muhafazakâr ve dini değerlerin yaygınlaştırılması değil, kadınların insan haklarından eşit bir biçimde yararlanabilmesi ve güçlenerek bağımsız bir hayata kavuşması amacı koyulmalıdır. Devletin kadına yönelik şiddet ile mücadelede bu prensipleri benimsemesi, bu doğrultuda bütüncül politikalar geliştirmesi gerekmektedir.